Merhaba'daki Kadın Sesi
Kalbimizde, ötelerin hasreti, seslenişi bulunsa da; bünyesinde olduğumuz bir dünya sesi vardı. Nice ses onda mündemiçti.
Ses getiriyorduk. Daha çoktuk; büyüyor gelişiyorduk biliyorduk…
Anneydik, öğrenciydik, ev hanımıydık. Yazar, mühendis, fotoğraf sanatçısı ve ebruzen.
Kalemin, sanatın, kültürün seçtiği; memleketine sevdalı, meselelerinin şuurunda gayretli kişilerdi, masanın etrafındakiler.
Şairinden, program yapımcısına araştırmacısına, köşe yazarından, öykü- romancısına kadar bir avuç kadın oradaydı.
Gücümüzün farkındaydık. Hayatın gerektirdiği dengeleri kurabiliyorduk. En azından didiniyorduk. Saatleri, günleri eş tutmamaya çabalıyorduk.
Güzellikleri seçmek, dikkat ve hassasiyet için bazen mesafe, ara ya da özel bir çağrı sesi gerekiyordu
Bir “Merhaba” selâmıydı munisçe gönüllere sokulan, ilerleyip genişleyen.
Bir iç döküşüydü şimdi gelen, bir yürek öpüşüydü muhabbete dair, es(tir)en.
Kalem dayanışmasıydı herhalde; bir baş kesişti mânâ sesine. Hz. Mevlâna’nın, Hz. Şems’in, Ateşbaz-ı Veli’nin, Hazreti Rabia benzerlerinin avazının cazibesine. Aşkın terennümüne. İnşânın büyüsüne…
“Merhaba! Hoş geldin, hepinize!”
Bir nefeslenişti, yüreklenişti; bir özlemin usulca yatıştırılması, dindirilmesiydi.
Pek azîz, buğusu üstünde bir ekmeğin dilimlenişi, bölüşülmesiydi.
Adımlardı, ellerin kenetlenişiydi, çiçeğe durmaydı, tohumların sesiydi.
Kitap, yazı arkadaşlığıydı. Yazarlık tecrübesiydi. Ki Edebiyat, bir güzel, yüce sesti. Ümitliydik “gürleşecekti”.
Geçtiğimiz Cumartesi günü; Merhaba’dan, Memleket’ten, Konya Postası, Yeni Konya’dan, kültüre âşık, çalışkan kadınlar vardı, gazete binasında.
Nezahat Bekleyiciler, Nurten Selma Çevikoğlu, Berrin Kaşık, Ayşen Şenay Özkan, Müzeyyen Varol; Melâhat Ürkmez, Hilâl Seyhan, Zarife Köksal Taşova, Dilek Ülvan Yılmaz, Makbule Arslan, Fatma Ünver, Anuş Gökçe, Naciye Detseli, Şafak Oğuz, Gülşen Fadime Çalık…
Merhaba Gazetesi’nin tertiplediği sevgiyle donanmış bir sofrada birleştik.
Çoğumuza yazdıkları gazeteler, hiç azımsanmayacak bir deneyim, çıkış, vasat sağlamıştı.
O gün, Merhaba’nın sesinde; yazarlık tecrübeleri, kitap nefesi, hikâyelerin bazen buruk ama soylu, dirençli sesi dile geldi.
Birbirimizi tekrar fark ettik. Duruşumuza bir göz attık, çeki düzen verdik belki. Yekdiğerimizle kuvvetlendik.
Yeni buluşmaların, anışların sözünü verdik. Kadın sorunlarına değindik. Niyet, dilek ve yerimizi gözden geçirdik.
Acılarımızı, kanayışlarımızı bir süreliğine unutmak istedik… Ferdî seslerimizde, yeni kıpırdanış, canlanışların, atılışların sırrını, çekimini hissettik.
Mensubiyet, aidiyetlerimizin, bize mahsus olanın zevkini bir kere daha tattık. Anladık ki; hızlandık, kanlandık canlandık.
Bize bu güzel fırsatı verdiği, nazik ve anlamlı daveti için, Sayın Mustafa Arslan’a; toplantıda emeği geçenlere; katıldıkları için sanatçı, yazar dostlarıma gönül dolusu teşekkür ediyorum.
Ses getiriyorduk. Daha çoktuk; büyüyor gelişiyorduk biliyorduk…
Anneydik, öğrenciydik, ev hanımıydık. Yazar, mühendis, fotoğraf sanatçısı ve ebruzen.
Kalemin, sanatın, kültürün seçtiği; memleketine sevdalı, meselelerinin şuurunda gayretli kişilerdi, masanın etrafındakiler.
Şairinden, program yapımcısına araştırmacısına, köşe yazarından, öykü- romancısına kadar bir avuç kadın oradaydı.
Gücümüzün farkındaydık. Hayatın gerektirdiği dengeleri kurabiliyorduk. En azından didiniyorduk. Saatleri, günleri eş tutmamaya çabalıyorduk.
Güzellikleri seçmek, dikkat ve hassasiyet için bazen mesafe, ara ya da özel bir çağrı sesi gerekiyordu
Bir “Merhaba” selâmıydı munisçe gönüllere sokulan, ilerleyip genişleyen.
Bir iç döküşüydü şimdi gelen, bir yürek öpüşüydü muhabbete dair, es(tir)en.
Kalem dayanışmasıydı herhalde; bir baş kesişti mânâ sesine. Hz. Mevlâna’nın, Hz. Şems’in, Ateşbaz-ı Veli’nin, Hazreti Rabia benzerlerinin avazının cazibesine. Aşkın terennümüne. İnşânın büyüsüne…
“Merhaba! Hoş geldin, hepinize!”
Bir nefeslenişti, yüreklenişti; bir özlemin usulca yatıştırılması, dindirilmesiydi.
Pek azîz, buğusu üstünde bir ekmeğin dilimlenişi, bölüşülmesiydi.
Adımlardı, ellerin kenetlenişiydi, çiçeğe durmaydı, tohumların sesiydi.
Kitap, yazı arkadaşlığıydı. Yazarlık tecrübesiydi. Ki Edebiyat, bir güzel, yüce sesti. Ümitliydik “gürleşecekti”.
Geçtiğimiz Cumartesi günü; Merhaba’dan, Memleket’ten, Konya Postası, Yeni Konya’dan, kültüre âşık, çalışkan kadınlar vardı, gazete binasında.
Nezahat Bekleyiciler, Nurten Selma Çevikoğlu, Berrin Kaşık, Ayşen Şenay Özkan, Müzeyyen Varol; Melâhat Ürkmez, Hilâl Seyhan, Zarife Köksal Taşova, Dilek Ülvan Yılmaz, Makbule Arslan, Fatma Ünver, Anuş Gökçe, Naciye Detseli, Şafak Oğuz, Gülşen Fadime Çalık…
Merhaba Gazetesi’nin tertiplediği sevgiyle donanmış bir sofrada birleştik.
Çoğumuza yazdıkları gazeteler, hiç azımsanmayacak bir deneyim, çıkış, vasat sağlamıştı.
O gün, Merhaba’nın sesinde; yazarlık tecrübeleri, kitap nefesi, hikâyelerin bazen buruk ama soylu, dirençli sesi dile geldi.
Birbirimizi tekrar fark ettik. Duruşumuza bir göz attık, çeki düzen verdik belki. Yekdiğerimizle kuvvetlendik.
Yeni buluşmaların, anışların sözünü verdik. Kadın sorunlarına değindik. Niyet, dilek ve yerimizi gözden geçirdik.
Acılarımızı, kanayışlarımızı bir süreliğine unutmak istedik… Ferdî seslerimizde, yeni kıpırdanış, canlanışların, atılışların sırrını, çekimini hissettik.
Mensubiyet, aidiyetlerimizin, bize mahsus olanın zevkini bir kere daha tattık. Anladık ki; hızlandık, kanlandık canlandık.
Bize bu güzel fırsatı verdiği, nazik ve anlamlı daveti için, Sayın Mustafa Arslan’a; toplantıda emeği geçenlere; katıldıkları için sanatçı, yazar dostlarıma gönül dolusu teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.