Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Malkoçoğlu’nu nasıl bilirsiniz? -2-

Malkoçoğlu’nu nasıl bilirsiniz? -2-

Son derece bencil, saygısız, edepsiz, kaba gençlik örnekleri, küfürbaz genç kızlar. Ve geleceğimiz…

Düşününüz, damlalar, göller, seller, faciadır bütünleşmiş resimler.

Dergi örneğimiz de şahane! Mesela ülkemizde Kore hayranları için çıkartılmış bir mecmua ve yöneticilerinden başörtülü bir kadın. Türkiye’de cirit atan Koreli misyonerleri bir kenara koyalım. Biz Müslüman Türkler ne kadar da muhtaçtık(!), makyaj yapan Koreli erkekleri beğenmeye; içinde cinsiyetsizlik eşcinsellik gibi ögelerin öne çıktığı bir müziği, kültürü tanı(t)maya, fanatik halesini genişletip, yaymaya. 

Bu gönüllü hizmet, adanış, destek kime. Benliğimiz öz kültürümüzle arada uçurumlar açmayla, bir yabancılığı, tâbilik ve boyunduruğu bünyemize yakıştırışla nereye. Hangi amacın peşinde, neyin içindeyiz.

Sosyal medyada, “internet fenomeni” denilen, en rezil görüntüleriyle, video paylaşımlarıyla ünlenen, takip edilen, hatta ödül verilen mahlûklar. Bazılarının, onların arkalarında olduklarını marifetmiş gibi ilan eden ana babaları. Yeni ebeveyn(!) timsalleri.

İbadet dâhil sürekli gösteriş, sergileme, yarış…

Yalnızca Recep, Şaban, Ramazan, Maide, Şerafettin gibi kutsallık çağrıştıran  isimlerdeki, fakat olumsuz karakterlerin yer aldığı filmler değil; Kur’an da geçen bazı tabirlerin hayvan isimleriyle bir araya getirilerek, meşhur kimselerce ad-soyadı olarak kullanılması, neticede mukaddesatla alay edilmesi. 

Bu isimlere Mehmet’i, Mehmetçik kavramını da ilave edebiliriz. Didik didik, oyuncak edilen, tezyif edilen ordu imajı,  Ergenekon mahkemeleri, sonra “Ohh, pardon! Mil pardon!” Bizim mahalledeki Fransızlar.

Uzun zamandır sinemaya gitmiyordum. Ben mi fark etmedim bilmiyorum, film aralarında; size yaptığınız işi, yemeyi içmeyi, çevreyi unutturacak, dört dörtlük mankafalaştıracak(!) kadar güçlü olduğu, gözünüze beyninize sokulan, bilgisayar oyunu reklamları vardı. 

Gösterime girecek yeni filmler bile nerdeyse tanıtılmıyordu.  Biz gençlerin kitap okumasını, manalı işlerle meşguliyetini daha çook bekleriz. 

Türkiye ayrıca başta siyasiler, tepedekiler kanalıyla; söylemlerdeki, ulvi gayelerdeki nice inhiraflara, sapmalara şahit kaldı. 

Mesela Öcalan kardeşler muammasını, bilmecesini çözemedik.  Azılı teröristlerin kralı, eli kanlı katiller miydi, yoksa gün-seçim-vatan kurtaran “kahramanlar” mıydı; bir türlü karar verip, tespit edemedik. Gerçi polis, asker, sivil halktan binlerce şehit verdirdikleri söyleniyor ama “Ben bilmem (hayatı nasıl algılamamız, ömrümüzce neler yumurtlamamız gerektiğini) cevher saçan ışıklı büyüklerimiz bilir.”

Artık ağız tadıyla, bilmiş tavırlarla, “şu muhafazakâr, dindar veya solcu yahut milliyetçi” bile diyemiyor, kestiremiyorsunuz. Çünkü kimse yerinde, merkezinde değil, bukalemunlar şahı, zıp zıp çekirge; bahçelerde börülce, oynar ELler keyfince. 

Herkes artist, güzel aktör; hatta bazı mimli, sarışın çocukların buyurduğu gibi belki aslen “Hollywood oyuncusu”.

Kalp ve zihin ayarlarımız ne denli bozuldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi