Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

KORKU DEVŞİRMEK

KORKU DEVŞİRMEK

Herkesin dilinde aynı şikâyet sözü veya şaşkınlık ifadesi var.

Sapa sağlam insanlara ne oluyor böyle de habire paldır küldür ölüyorlar yahu?

Doğrudur.

Çevremizden akrabalarımızdan tanıdığımız insanlar peş peşe denilebilecek bir zaman aralığında ölüyorlar.

Covid 19 musibeti başladı başlayalı insanlara uygulanan ve bilimsel sonuçlara göre %70 hata sonucu veren testten sonra uygulanan tedavilerden sonra insanlar ölüyor diyen bilim adamları testin % 30 olan bu güvenilirlik oranını sorguluyorlar.

Ölümlerin belli sayıları aşmasının ardından ise ''VAKA SAYILARI ALARM VERDİ'' adlı korku filminin vizyona girmesine gaz veriliyor araştırıcı soruşturucu basın yayın organları tarafından.

Öylesine ki haberleri bile maske ile sunan ekran yiğitleri gördü bu millet.

Sonuç ekonominin raydan çıkmaması adına gevşetilen tedbirlerin işe yaramaması ile tekrar kısıtlamalar geliyor.

Bu ara 8 ayını dolduran korku tünelinde milletin karbondioksitsiz bir nefes almasını ve sosyalleşmesini yasakladık.

Millet korkudan evden çıkamaz oldu ve neredeyse zorbalık denilebilecek uygulamaların işe yarayacağına şartlandırılmıştı ama işe yaramadığı görülünce neredeyse her gün habire sayılarını artırdığımız test sayılarını artırmak çare gibi görüldü.

Sonuç test sayılarının artışı ile anlamlı bir şekilde vaka sayıları sayılarının artmaması insanlarda sayıların kasıtlı olarak artırılmadığı şüphesini uyandırmış oldu.

Dolayısıyla insanlarda ister istemez artık millette maske ve mesafe bile işe yaramıyor algısını oluşturduk.

İnsanlara bu dönemde empoze ettiğimiz bir diğer şey ise bu musibet döneminde DSÖ nün devlet adamlarına talimat verdiği düşüncesidir.

En başta bu musibetin normal bir virüs meselesi olmadığını düşünerek zaman içinde işin altından kısa adı KBRN diye ifade edilen Kimyasal ve biyolojik bir ajanın çıkabileceğini iddia edenlerin düşüncelerini ciddiye almayıp bu tür düşüncelerin komplo teorisi olduğunu iddia edenlerin sözlerine gülüp geçmenin sonuçlarını gördük galiba.

Tekrar hatırlamak gerekirse bu KBRN olayı sırlama ülke şartlarına göre değişiklik gösterse de şöyle bir sıralama ile oluşuyor.

Başlangıçta aşısı veya ilacı önceden hazırlanmış olan bir kimyasal ve biyolojik ajan ortaya çıkarılarak can kayıpları oluşturularak kitlesel panik ve kaos oluşturulup meydana gelecek olan psikolojik çöküntü sonucunda sistemin kitlenmesi gerçekleştirilip sonuçta kitlesel yaralanmalara ulaşan maddi hasarlar verdirmek.

 

Bizi bu düşünceye ulaştıran bir başka bilgi görevden ayrılmış üniversite rektörünün “Aşılar çok önceden hazır durumdaydı. Aşıyı piyasaya sürmek için devletlerin hazinelerini koşarak aşı üreticilerine ödemeye hazır hale gelmelerini beklediler. Hastalanan insanlar, ölen insanlar, sokaklarda cesetler. Hepsi güçlü bir algı operasyonunun parçalarıdır.” Şeklindeki ifadeler olmuştur.

Daha öncede bu algı yönetimini ifade ettik.

Covid-19 için etkili olan aşıyı üreten Biontech %91, Moderna ise %94,5 oranında etkiyi garanti ederlerken her iki markanın da ortağının Bill Gates olması ve hiç kimsenin bir bilgisayar işletim sistemi programcısı ve sahibi olan Bill Gates denen adamın kendi faaliyet alanıyla hiçbir alakası olmayan sağlık sektörü konusunda dünyaya hâkim duruma gelmesinin neden sorgulanmadığı düşüncesine de bir komplo teorisi diyecek birisi var mı acaba?

Çünkü aynı Bill Gates ortada dolaşan komplo teorilerine göre virüs salgınını dünyaya yaymakla suçlanırken ancak 2021 in başlarında 3-4 aşının tescil kullanım için edileceğini duyurduğunda bu vatandaş 2020 nin sonlarına geldiğimizde her dediği gerçekleşen bu kesin bilgileri nereden elde ediyor diye de sorulmamıştı.

Korona virüs Salgınında en baştan sorulması gerektiği halde sorulmayan birkaç soruyu daha peş peşe sıralamakta fayda var.

Virüsü tespit edemeyen PCR testi ile insanların DNA sı hakkında bilgi toplanabilir ve bu bilgiler aracılığı ile tespit ettikleri ırksal enfeksiyon bilgileri nereden vuracağını tespit eden küresel ahlaksızlar tarafından süreç sonunda bir insan hasatının yapılıp yapılmayacağıdır.

Irksal enfeksiyon ile elde edilen bilgilerle üretilecek biyolojik silahların yani biyoterörizmin başında neden etnik faşist terör örgütü üyeliği, diktatör yardımcılığı ve üç kere salgın karartma ve muhalif siyasetçi kaçırılmasını organize etme işi yapan birinin bulunduğudur

Bu bilgiler görünüşte Çin DSÖ ortaklığını gösteriyor gibi olsa da karanlık geçmişi CV’sinde bile yazılmayan DSÖ Başkanı Tedros Adhanom’un medikal lisans eğitimi almamış olmasına ve lisans eğitimini biyoloji üzerine almış olmasına rağmen 2017’de nasıl Dünya Sağlık Örgütü başkanı olduğudur.

Küresel bir sağlık sistemini yönetmeyi bırakın kendi ülkesinde bile bir sağlık kurumu yönetimi deneyimine sahip olmayan Tedros’un ülkesi Etiyopya’da 1974’te yaşanan büyük bir iç savaş sırasında etno-faşist terör örgütü Tigray Halk Kurtuluş Cephesinin merkez yöneticilerinden birisinin elindeki havuzda toplanan bilgilerin kimlerin işine geleceği de bilinmesi gereken başka bir ayrıntıdır.

Burada önemsenmesi gereken asıl bilgi belki de biyolojik silahların ve nükleer silahların meydana getirdiği sonuçların neredeyse birbirleri ile aynı olmasıdır.

Çünkü ikisinin sonucu da ya ölümle sonuçlanır ya da insanlarda kalan kalıntılar bir sonraki nesillere aktarılır.

Şimdi biraz daha anlayabiliyor muyuz PCR testinin sonucunda insanların kendi istekleri ile mahkûm edildikleri MRNA aşısının insan DNA sı ile olan ilgisini?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi