Kent Mücahitleri
Bir kısım Müslümanlar Türkiye’de dini değerleri önemseyen ve böylelikle dinin yaşanan hayatta daha çok yer almaya başladığını iddia etseler de rakamların ortaya koyduğu gerçekler bu iddiayı doğrular gözükmemektedir.
Mesele bu memlekette yapılan bir araştırmada İslam Dini hükümlerinin hayata uygulanmasını isteyenlerin toplamı iddia edildiği gibi bu ülke nüfusunun yüzde doksanının İslam olmadığını ya da daha doğru bir ifade ile Müslüman oldukları ama Mümin olmadıklarını gösteriyor.
Bu ifadedeki Mümin ve Müslüman ayrımı ifadesini yanlış bulanlar Kur’an-ı Kerim’de Hucurat Suresinin 14. Ayetine bakıp sonra bir karar vermelidirler.
Yine bu ülkede sayısı artırılan ama eğitimcilerin ifadesiyle içi boşaltılan İmam Hatip Okullarındaki yanlış dini eğitim verilen ders kitapları sonucunda dinini müsteşriklerden, yabancılardan ve mezhepsizlerden öğrenen bir garip nesil yetişmektedir.
Bu konuya örnek olarak İmam Hatip okullarının 12. sınıfında okutulan Akaid ve Kelam kitabına bakılması yeterli olacaktır.
Belki de bu tür kitaplardan daha fazla zararlı olan mesele de mezhepsiz öğretmenler tehlikesidir.
Sözgelimi Ehli Sünnet karşıtı, Mason Efganî taraftarı, Sünneti hafife alan Ezher mezunları, Mutezilî, Fazlurranman’ı imam kabul eden; bidatçi, reformcu, dinde yenilik ve değişim isteyen bazı bozuk öğretmenlerin İmam Hatip okullarındaki saçtıkları zehir görmezden gelinemez bir noktaya gelmiştir.
İnsanın İmam Hatip neslinin bu şekilde bozulması sonucunda vaktiyle bu okullara her türlü desteği veren milletimizin bu derslerin kaldırılması lazım kaldırılmazsa imam hatiplerin kaldırılmalı demesini beklemektedirler ki amaçları tam anlamı gerçekleşmiş olsun.
İlahiyatlar da maalesef İmam Hatiplerden çok farklı değil.
Normalde felsefe gibi konularda eğitim gören ancak ilahiyat fakültelerinde görev yaptıkları için adı ilahiyat hocası veya uzmanına çıkan pek çok öğretim görevlisi sapıklar öylesine azmışlardır ki, Tevhid inancını inkar etmekte, Kur’an-ı hak kitap, Rasulullah’ı (sav) Hak peygamber, İslam’ı hak din olarak kabul etmeyen kafirler bile Cennet ehli ilan edilir olmuştur.
Yine bunların bir kısmı o kadar sapıtmıştır ki, Kur’an ayetlerinin değişmesi gerektiğini savunacak ve Rasulullah (sav) Efendimizin mütevâtir ve sahih hadislerini AB norm ve standartlarına göre ayıklamaya kalkışacak kadar gözleri dönmüştür.
Bütün bunlar olup biterken bizim cenah yani dini değerleri önemseyen kesim dediğimiz muhafazakâr olarak adlandırılan kesim ne mi yapıyor?
Türkiye’nin muhafazakârları 100 yılı aşkın bir süredir aşağılık kompleksi içinde sıkışıp kaldıkları gelenek ile modernite arasından bir çıkış yolu bulamadıkları daha doğrusu demokratik nizamın nimetlerinden vazgeçemedikleri için bir o tarafa bir bu tarafa yalpalayıp duruyorlar.
Bunun en açık örneği de Diyanetin son Cuma hutbesidir.
Cuma hutbesinde faizin haram olduğu gerçeğini belki de ilk defa hutbelerde konu edinen Diyanet Sayıştay raporuna göre 256 bin 806 lira 46 kuruş faiz gelirinin olduğunu aynı hutbede açıklayamadı.
Yanlış hatırlamıyorsak 1 Haziran 2018 günü Ankara'daki Ahmet Hamdi Akseki Camii'nde "Faiz Haramdır" konulu hutbe okuyan ve Cuma Namazı kıldıran Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’ta yine aynı hutbesinde 2015'te 197 bin TL, 2016'da ise 255 bin 881 lira faiz geliri elde ettiklerini açıklayamamıştı.
İmam Hatiplisi, İlahiyat Fakültelisi ve Diyanet İşleri mensupları böyle olunca kentin mücahitleri nasıl olacak ki diyeceklere şunları söyleyebiliriz.
Bu gidişle kentin mücahitleri Protest İslam’ı yayarak dinde reform yapacaklar ve sistemi İslam ile değil de İslam’ı sistem ile uyumlu hale getireceklerdir.
Bu ekonomik program devam ettikçe İslam’dan Kapitalist ekonomiye savrulacaklardır.
Bunu da ekonomik olarak yok olmamak için mevcut sistemde kapitalist ekonominin gereğini yerine getirmek zorunda kaldıklarını savunarak yapacaklardır.
Bu savunmayı ise modernist İslam ekonomistlerin görüşlerine itibar eden ilahiyatların anlı şanlı hocalarının “Enflasyon miktarı fazlalık faiz değildir” fetvalarına dayandıracaklardır.
Hatta daha da ileri giderek kapitalist bir sistemin içinde yaşayacaksın ve de Müslümanca bir hayat süreceksen ancak işte olursa bu kadar oluyor gibi bir başarı hikâyesi ortaya konmuş olacaktır.
Son günlerin aktüel konusu olan kadın Cinayetleri başta olmak üzere bozulan toplum yapısını İslam’a mal etmeye çalışan omurgasızlara söylenecek söz şu dur:
Bir küçük zaman aralığında oturur sana şeref ve haysiyetin ne olduğunu anlatırdım ama kaybettiği bir şeyi dinlemek ağır gelir insana.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.