Kalıplar Değişirse, Kalpler de Değişir
Tedbiri olmayanı, kötek devirir…
Kökü sağlam olmayanı yel savurur..
Benim insanım samimidir, gülümseyiver…
İçindeki hakikati, azmi, aşkı ve cehdi devirir..
(Ebubekir MÜCEVHER)
Kelime kilimlerimizi hep şehrin görünen ve göz önünde olan yanlışları doğruları, iyi ve güzel yönlerine sermeye dikkat ettik. Bugün ki yazımızda da “KONYA ve MİSYONER” teması üzerine kuralım.
Bir şehrin dışa dönük yatırımları, gelişmesi, şehir planlaması, alt yapısı ne kadar önemliyse, o şehrin ahlaki yapısı ve şehrin en büyük sermayesi olan, insanların ve genç neslin de imanını imar edici faaliyetlerle kuşatılması son derece önemlidir.
Çünkü gün geçtikçe “KONYA” içinde yapılan misyonerlik faaliyetleri çok hızlı şekilde artmaktadır. Dernekleşmiş misyonerler, bürolar tutup, Pazar ayinleri bile tertip etmektedir.
Peki bu misyonerlerin amacı nedir?
1 Mayıs 1981 tarihli misyonerlik talimatnamesindeki emir şu şekildedir.
“Bir fetih savaşına girmiş askerler olduğunuzu unutmayın.(…) Her ne kadar da silahınız manevi olsa da kutsal değerler içerir. Bu kutsal ve vaat edilmiş topraklar, SİLAHSIZ HAÇLI seferi ile alınacaktır.”
Bunlar KONYA gibi bir şehirde sadece bir laf-ı güzaf olarak gelmesin…? Konya’nın Hıristiyanlık tarihini araştıran bir yazarın söylediği rakamlar düşündürücü…
Kendi bünyesinde ayin yaptığı 7 kişilik bir genç grubun olduğunu söylediği zaman gerçekten ürküyor ve üşüyorsunuz.
İçten içe manevi tahribatın, son adımlarının da, kendilerini iyilik ve şirinlik kültürü ile bezemiş bu misyonerlerin nasılda kaypaklaşmış gönüllere, zehrin mayasını çaldığını fark ediveriyorsunuz.
Dernekleşmişler, tarihi araştırmalar adı altında, dil eğitimi ve öğretimi gibi gençleri cezp edici noktalarda onlara yaklaşmaktalar.
Gelelim kalemin keskin tarafına..
Bakın ne diyor. Rahip Samuel Zwermer: “Müslümanları vaftiz etmek için uğraşmayalım. Onları dinlerinden uzaklaştırmak için, adetlerimizi, özel günlerimizi ve bayramlarımızı onların arasında yaygınlaştıralım. Böylelikle Müslümanları müslüman olduğundan şüphe duymadan, Hıristiyanlaştıralım.”
Sosyal bozulma ve bozgunun temelindeki, hedefin ve bu hedef yolunda nasıl ilerlendiğini işaret eden bu söz amaçların ve çabaların ne noktada olduğunu gözlerimizin önüne sermelidir.
Ve bu benzetmek için gösterilen çabaların, kalıplaşmış olarak görünen ön yüzü tamamdır. Giyim tarzları, düşünce tarzları, kelime dağarcıkları, ve mide davranışları hep bu benzemelerin ürünü olarak yozlaşmıştır.
"Kalıplar benzeşince kalpler de benzeşir"(E1-Hafâcî, Nesîmu'r-Riyâz, I/590) buyurulmuştur.
Önce kalkıp, kalıplarımıza bakalım, daha kalplerimiz benzemenin eşiğine yaklaşmadan. İçten içe bu yangın büyümeden, söndürmenin yollarını arayalım.
"Müşriklerin ateşiyle (fikriyle) aydınlanmayın"(Nesâî, zinet 51; Müsned, N/99).
Onların bilim ve Fen’de ilerlediğini, düşünce ve yönetim biçiminin güzelliğini dillendiren ve buna inanan bütün vurdum duymazlara söylenecek başka bir söz yok.
Aklınızı kaybettiniz de mi onların aklıyla yaşıyorsunuz..? Yada yaşantılarınızın değiştiğinin farkında değilmisiniz?
Kalıplarınız değişince kalpleriniz de mi değişti…?
Mevlana Uluslar Arası Öğrenci Derneği’nin 12 Mayıs tarihinde 50 katılımcı ülke ile birlikte gerçekleştirdiği Uluslar arası öğrenci buluşması gibi bir etkinliğin yapılmasında emeği geçen herkese şükranlarıma sunuyorum..
Ve bu soruları da sizlere soruyorum.
İlçe sayısı 35’i geçmeyen bir ilde, kalıpları ve kalpleriyle oynanan öncelikle genç nesil nerelerde toplanıyor?
Gençlere bizden başka insanlar nasıl sahip çıkabiliyor…?
Ve Necip Fazıl’ın istediği “BEN VARIM” diyen gençlik, varlıklarını ve vakti zamanlarını nerelerde geçiriyorlar?
Cami avlusuna yanaşmayan gençler, Pazar ayinlerine nasıl katılabiliyor..?
Ve bunu bilen toplum mühendisleri, sosyal faaliyet çevreleri neden dut yemiş bülbül gibi susuyor.?
Kısa bir izahla bu yazıyı neden kaleme aldığımı söyleyeyim. Yukarda bahsettiğim misyoner yazara, adres tarifinden sonraki, yaklaşımları ve tavırları, ettiği sohbet ve anlattığı ifadeler içimi üşüttüğü için.
Sizinde üşüsün kısa gönüllerinizi üzerinden atıp, sıcak bir görüşe sahip olana kadar..!
Kökü sağlam olmayanı yel savurur..
Benim insanım samimidir, gülümseyiver…
İçindeki hakikati, azmi, aşkı ve cehdi devirir..
(Ebubekir MÜCEVHER)
Kelime kilimlerimizi hep şehrin görünen ve göz önünde olan yanlışları doğruları, iyi ve güzel yönlerine sermeye dikkat ettik. Bugün ki yazımızda da “KONYA ve MİSYONER” teması üzerine kuralım.
Bir şehrin dışa dönük yatırımları, gelişmesi, şehir planlaması, alt yapısı ne kadar önemliyse, o şehrin ahlaki yapısı ve şehrin en büyük sermayesi olan, insanların ve genç neslin de imanını imar edici faaliyetlerle kuşatılması son derece önemlidir.
Çünkü gün geçtikçe “KONYA” içinde yapılan misyonerlik faaliyetleri çok hızlı şekilde artmaktadır. Dernekleşmiş misyonerler, bürolar tutup, Pazar ayinleri bile tertip etmektedir.
Peki bu misyonerlerin amacı nedir?
1 Mayıs 1981 tarihli misyonerlik talimatnamesindeki emir şu şekildedir.
“Bir fetih savaşına girmiş askerler olduğunuzu unutmayın.(…) Her ne kadar da silahınız manevi olsa da kutsal değerler içerir. Bu kutsal ve vaat edilmiş topraklar, SİLAHSIZ HAÇLI seferi ile alınacaktır.”
Bunlar KONYA gibi bir şehirde sadece bir laf-ı güzaf olarak gelmesin…? Konya’nın Hıristiyanlık tarihini araştıran bir yazarın söylediği rakamlar düşündürücü…
Kendi bünyesinde ayin yaptığı 7 kişilik bir genç grubun olduğunu söylediği zaman gerçekten ürküyor ve üşüyorsunuz.
İçten içe manevi tahribatın, son adımlarının da, kendilerini iyilik ve şirinlik kültürü ile bezemiş bu misyonerlerin nasılda kaypaklaşmış gönüllere, zehrin mayasını çaldığını fark ediveriyorsunuz.
Dernekleşmişler, tarihi araştırmalar adı altında, dil eğitimi ve öğretimi gibi gençleri cezp edici noktalarda onlara yaklaşmaktalar.
Gelelim kalemin keskin tarafına..
Bakın ne diyor. Rahip Samuel Zwermer: “Müslümanları vaftiz etmek için uğraşmayalım. Onları dinlerinden uzaklaştırmak için, adetlerimizi, özel günlerimizi ve bayramlarımızı onların arasında yaygınlaştıralım. Böylelikle Müslümanları müslüman olduğundan şüphe duymadan, Hıristiyanlaştıralım.”
Sosyal bozulma ve bozgunun temelindeki, hedefin ve bu hedef yolunda nasıl ilerlendiğini işaret eden bu söz amaçların ve çabaların ne noktada olduğunu gözlerimizin önüne sermelidir.
Ve bu benzetmek için gösterilen çabaların, kalıplaşmış olarak görünen ön yüzü tamamdır. Giyim tarzları, düşünce tarzları, kelime dağarcıkları, ve mide davranışları hep bu benzemelerin ürünü olarak yozlaşmıştır.
"Kalıplar benzeşince kalpler de benzeşir"(E1-Hafâcî, Nesîmu'r-Riyâz, I/590) buyurulmuştur.
Önce kalkıp, kalıplarımıza bakalım, daha kalplerimiz benzemenin eşiğine yaklaşmadan. İçten içe bu yangın büyümeden, söndürmenin yollarını arayalım.
"Müşriklerin ateşiyle (fikriyle) aydınlanmayın"(Nesâî, zinet 51; Müsned, N/99).
Onların bilim ve Fen’de ilerlediğini, düşünce ve yönetim biçiminin güzelliğini dillendiren ve buna inanan bütün vurdum duymazlara söylenecek başka bir söz yok.
Aklınızı kaybettiniz de mi onların aklıyla yaşıyorsunuz..? Yada yaşantılarınızın değiştiğinin farkında değilmisiniz?
Kalıplarınız değişince kalpleriniz de mi değişti…?
Mevlana Uluslar Arası Öğrenci Derneği’nin 12 Mayıs tarihinde 50 katılımcı ülke ile birlikte gerçekleştirdiği Uluslar arası öğrenci buluşması gibi bir etkinliğin yapılmasında emeği geçen herkese şükranlarıma sunuyorum..
Ve bu soruları da sizlere soruyorum.
İlçe sayısı 35’i geçmeyen bir ilde, kalıpları ve kalpleriyle oynanan öncelikle genç nesil nerelerde toplanıyor?
Gençlere bizden başka insanlar nasıl sahip çıkabiliyor…?
Ve Necip Fazıl’ın istediği “BEN VARIM” diyen gençlik, varlıklarını ve vakti zamanlarını nerelerde geçiriyorlar?
Cami avlusuna yanaşmayan gençler, Pazar ayinlerine nasıl katılabiliyor..?
Ve bunu bilen toplum mühendisleri, sosyal faaliyet çevreleri neden dut yemiş bülbül gibi susuyor.?
Kısa bir izahla bu yazıyı neden kaleme aldığımı söyleyeyim. Yukarda bahsettiğim misyoner yazara, adres tarifinden sonraki, yaklaşımları ve tavırları, ettiği sohbet ve anlattığı ifadeler içimi üşüttüğü için.
Sizinde üşüsün kısa gönüllerinizi üzerinden atıp, sıcak bir görüşe sahip olana kadar..!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.