Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

İnsanlık hallerinden

İnsanlık hallerinden

Özellikle göçmüş, hayatımızdan bir bakıma cismen çıkmış insanları düşünürken, onları yaşantılarındaki trajik, dramatik olaylarla hatırlıyoruz çoğu zaman. Istırabın yakıcı, delici tabiatıyla bu normal bir bakıma.

Özellikle bizimle ömürlerinin kesiştiği noktalarda salt “acı” hatırlanarak; içimizde, yakın çevrede, sevenlerde oyuklar oluşturuyor. Fakat bu olgu doğallık ve normallik sınırlarını aşıyor mu bazen diye düşünüyorum. Çünkü böylesi anımsama ve fikir gelgitleri, kendimize manevî bir işkenceye dönüşebiliyor.

Acaba başkasında veya zatımızda “yara, büyük felaket, bela” vs. gibi gördüğümüz durumlar; gerçekte bizim vehmettiğimiz boyutlarda mı;  gösterilene, görgüye, “Bize göre” değerlendirmelerimize ne kadar güvenebiliriz.

Diğer taraftan, başa geleni, “felâketi” k(abartmak), insandaki muhtemel hata payını da azaltmaz veya hafifletmez, bir özeleştiri imkânını da silmez mi?

Acaba haksızlık, kader çizgisine itiraz, daha açık ifadeyle maneviyat alanında sorunlu bir yaklaşım mı gerçekleşiyor; durum bilinçaltı isyana dönüşen bir tona, Tanrı’dan kopukluğa, hatta O’nu sorgulamaya dek giden bir vaziyete mi eviriliyor diye de sorabiliriz.

Kastettiğim körü körüne işlevsiz, mesuliyetsiz, hedefsiz ve akılsız bir kadercilik anlayışıyla kupkuru bir teslimiyet ve manasız yaşamak değil tabii ki.

Lâkin yaptığımız çok doğru mudur? Bütün bir ömrün temel alınması gerekmez mi en azından. Üstelik en yakınlarımız, sevdiklerimiz hakkında bildiklerimiz, öğrendiklerimiz nedir ki?

Hayatımızda en önemli diye telakki ettiğimiz hadiselerin bile, tesirleri, izleri, ne idüğü seneler sonra ancak gerçek yüzleriyle ortaya çıkacaktır. Siz, tarih, şartlar, muhitinizdeki kişiler değişecektir.

Umumiyetle daha vazıh, sahih bilgiye, belli bir süre işledikten sonra kavuşmayacak mıyızdır? Hatta belki, türlü sebeplerle dünya ver(g)ilerini hiç değerlendirme imkânımız bulunmayacaktır.

Herhalde zamanın ipliği başka renklere bürünecek, olayların, hayatınızdaki kişilerin yeri, öncelikleriniz, ona bağlı hassasiyetleriniz, koşulların belirleyiciliği değişecektir. Zamanın akışında, dün gün de aynı kalmayacaktır.

Bazı hayatî ehemmiyetteki olayları küçültüp, değerlerini büyüttüğümüz olur. Geçen zamanla bazen bakarız ki o teessür, kendimizi yakıp yıktığımız duyguların, infiallerimizin, fazla bir değeri karşılığı bulunmuyormuş.

Kendi yaşadıklarımızın sağlıklı bir bakışla görülüp, yorumlanması uzakken; şahsî tarihimizle hikâyemizin çizgileri seyri açık değil, dünya(mız) perdelerle gölgelerle ör(t)ülüyken; daha az tanıdığımız insanlar hakkında her konuda nasıl kes(k)in yargılara varabilir, onlar ve kara(!) talihleri adına konuşabiliriz ki.

Aklın önüne geçen duygusal kararlarla, sanırım gerçeğinden çok başka bir tablo/ insan/ dünya çizer ve ona inanmaya devam ederiz. Aslında zannettiğimizden daha ziyade cahilizdir.

Üstelik olumsuz gibi gözüken gidiş, hadisat, yıkım v.s. diye nitelendirdiğimiz şeyler; belki ilerde sağlam bir yönün, bir hayrın güzelliğin edebin basamaklarını oluşturacak, işleyen süreçle nice ibret levhası yakalanacak, ufuk açılacaktır.

Hikmeti ve nedeni kuşkusuz Cenab-ı Hak bilir ve bizim tavsiyelerimize, yönlendirmelerimize ihtiyacı yoktur.

Not: Kadir Gecenizi ve Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi