Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Ilımlı siyaset ısınırken

Ilımlı siyaset ısınırken

Sadece ülke içinde değil uluslararası arenada da genel olarak ılımlı olmak siyasetin yükselen trendi olarak kabul edilirken bu günlerde ılımlı olmayı terk etmek suretiyle siyasi arenaya ateş taşımak galiba bu güne kadarki bütün bu kabulleri altüst edeceğe benziyor.

Bu günlerde siyaset öylesine ısındı ki 18 yıldır hiç böyle olmamıştı dedirtecek cinsten bir alevlenme yaşıyoruz.

Hem de içinde bulunduğumuz kış mevsiminin bu güne kadar gördüğümüz en soğuk günlerinde oluverdi bu ısınma.

Bu güne kadar yerel ve genel seçimlerin hep zamanında yapılmasından övgüyle bahsedenleri bile erken seçim olur mu tartışmalarına çeken bir siyasi atmosfer yaşıyoruz.

Bu ateşin fitilini kurduğu parti ile siyasete yeniden merhaba diyen Ahmet Davutoğlu yaktı deniyorsa da esasında daha derinlerden gelen bir kıvılcım var gibi.

Kimileri bu kıvılcımı her zaman yaptıkları gibi iktidarın aleyhine olabilecek her düşünce ve hareket için sürekli adetleri haline geldiği şekliyle başta FETÖ olmak üzere dış güçlerin bir hamlesi olarak görme kolaylığına sarılacaktır.

Kimileri ise bu iktidar gittikten sonra kimin geleceği kararlaştırılmadan sağdan sola kadar herkesin bu iktidardan kurtulmak için cepheler oluşturduğu iddiasıyla yanan ateşe benzin dökmekten farklı bir tavır göstermeyecek yine.

Bütün bu gelişmeler bu ülke siyasetinde ilk defa oluyor değil.

Çok partili sisteme geçildiğinden bu yana bu tür birliktelikler, ittifaklar ve cepheleşmeler hep oldu, bundan sonrada olup bitenlerden ibret alınmadığı sürece hep olagelecektir.

Bir seçim öncesi birbirine düşman olan partiler ve siyasetçiler takip eden diğer seçimde can  ciğer kuzu sarması gibi davranıp müttefik oluverirler bu ülkede.

Elbette tersi durumlar da yaşandı.

Yani bir seçim öncesi birbirine can ciğer kuzu sarması gibi davranıp müttefik olan partiler ve siyasetçiler takip eden diğer seçimde birbirleri ile kanlı bıçaklı düşman oluvermişlerdir.

Siyasette özellikle alt tabakada olanlar için geçmişte olanlar geçmişte kalmadığı için de bu güne sarkar hep dostluklardan fazla düşmanlıklar.

 Mesela danışman, bakan ve başbakan olduğu günlerde bilge başbakan ve hoca gibi belki de kastı aşan övgülerle yere göğe sığdırılamayan Ahmet Davutoğlu’nun bu gün yolsuzluklar yapmış ve devlete millete ihanet içinde olan bir hain derecesine düşürülüverdiği artık herkesçe bilinmektedir.

Tıpkı bir zamanlar dünya konjonktürünün elverişli olması nedeniyle faizlerin düşürülmesi, IMF’ye olan borcun ödenmesi ve ekonomideki genişleme nedeniyle başarılı olarak görülen ve bir dönem sonrasında aman ne olur gel taleplerine muhatap olan eski ekonomiden sorumlu bakan Ali Babacan’a yapılan linçte olduğu gibi.

Ya da adaylığı söz konusu olduğunda Anayasa değişikliği yapılarak “kardeşim” ifadesiyle adaylığı ilan edilen bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yapılan İngiliz kraliçesinin gülü yakıştırması gibi.

Tersinden baktığımızda ise seçim meydanlarında birbirlerine siyasette ağıza alınmaması gereken hakaretleri etmiş olmalarına rağmen bugün sona ermeyecek bir ittifak içinde olduklarını ilan ettikleri Devlet Bahçeli örneğindeki gibi.

Öyle çok örnekleri var ki bu tür söylenen sözlerin.

Sadece bir tanesini çok farklı bir örnek olduğu için hatırlatmak istiyoruz.

Milli Görüş Partilerinin safında iken ateşli propaganda konuşmaları sırasında üniversitece düzenlenen fahri doktora törenindeki Özal’ın giydiği akademik kıyafeti söz konusu ederek “ÖZAL mı papaz, papaz mı ÖZAL?” diyen Şevki Yılmaz’ın Cumhurbaşkanının fahri doktora törenlerindeki giydiği elbiseler karşısında suskun kalması gibi.

Ya da aynı Şevki Yılmaz’ın papaz dediği Turgut Özal için vefatından sonra “Özal esrarengiz güçler tarafından şehit edilmiştir” diyerek öncekinden çok farklı tavırlar sergilemesi gibi.

Üstelikte Özallar tarafından açılmış bir dava sonunda mahkeme tarafından “Turgut Özal’ın manevi hatırasına hakaretten” tazminata mahkûm edilmiş iken.

İktidarın Hz. Muaviye’ye (ra) “Allah (cc) tarafından verildiğini” söyleyenlerin çağdaşları şimdilerde yine iktidarların veya başbakanlıkların Hz. Peygamber (sav) tarafından verildiğini söyledikleri günlerden geldik bu günkü ihanetle suçlama günlerine.

Siyasette ısınma buna denmeyecekse hangi tavra denecek acaba? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi