Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Hayat Bazen Heyecanlıdır

Hayat Bazen Heyecanlıdır

Hayatı sevimsiz, yeknesak bulanlar, biraz da yaşama heyecanını kaybedenlerdir herhalde. Veya gündeliğe, rutine, telâşla takılanlar.

Toplu algılama kusurlarımızdan birini, daha da büyütüp, “yaşama değneği/ mesnedi” haline getirenler.

Bazen teferruatta kalıp, bütünü göremeyenler; bazen de parçalı gerçekliklere, sanal cazibelere kapılıp, hayatî ayrıntıları kaçıranlar…

Ne olursa olsun, sonuçta hayatını çok da mühim bulmayanlar. “Diri zinde kalmanın ehemmiyetini, ölümle dirim arasındaki farkı yeterince usulünce “gönüllüce” fark etmeyen, körpe ümitlerini gömenler. “Ölüm arası hayat” yaşarken, hayatı da bonkörce katledenler.

Hâlbuki her şey, yeni bir günün “ilkliği”, anda gizlenmiş bir dönüşümün, sürprizlere gebe yaşama tadının, “insan olma şerefinin” doyumsuz heyecanıyla başlıyor, sürüyor. Hayat taze heyecanlarla yol alıp zenginleşiyor.

Karşımıza çıkan sayısız olay, nirengi noktası, seçim; meçhulün, üstü örtülü “öz bilgisinin” cazibesi, tecrübenin gelişime açık yeri, geleceğe bizi taşıyan “vasıta”, neticede hayat karşısındaki “kuvvetimiz”, aldığımız vaziyet bizi teyakkuza, düşünmeye, incel(e)meye davet ediyor. Hayatın gücünü, önemini idrake; iç hayatımızı düzenlemeye yöneltiyor.

Özenli dikkatler, derin hayretler bazen sevinç katkılı bir heyecanı çağırıyor; rikkatli hayranlıklar, yeni oluşumlar, idealler bize enerji verip, “şuurlu, ayık” bir yaşama eylemine çekiyor.

Pırıltılı uzaklıklar, ışıltılı öteler, mâverâi hedefler heyecanlı doğumlara vesile teşkil ettiği gibi; bizi içten besleyip; “nihaî ömrümüzün, mânâ hayatımızın” kalitesini yükseltip destekliyor.

Heyecan kaybedildikçe, insanı yeni arayışlara sevk ediyor. Büyüsünü yitiren hayat alelâde, durağan, sıradan bir mefhum gibi ele alındığı için; manevî kazançlar, tekâmül nazarımızda siliniyor; beşerî öz bulanıklaşıp, kayganlaşıyor.

Veya beyhude yüklendiğimiz harcıalem kaygılar, tüketici boşalışlar neticesi çözüldüğümüz gibi.. heye(Cansızlaşıyoruz).

Saçmada, hezeyanda, inkâr ve isyanda da “sapkın heyecanlar” aranabiliyor. Ya da “hayat coşkulu/ aromalı heyecanlar”, iğrenç bir tüketim şehvetine, dünyayı yeme iştihasına/ iptilasına dönüşüyor.

Küçük heyecanların peşinde ve güdümünde en olumsuz, onursuz işlere talip oluyoruz bazen. Bizi ayakta tutacak, toplumsal heyecanlar yaratacak uzun soluklu ülkülerden kaçıyoruz.

Hayatı sömürür, horlarken aslında “insaniyetimizi” de kıymetsizleştirip, nahak yere yoruyor, peşin azab çektiren bir zindan cenderesine sokuyoruz.

Vakitsiz heyecanlar gibi, bir heyecan vaktinin de geldiğini bilemeyiz çoğu zaman.

Bir “dönüm noktasının” karşısındayızdır; kestiremez, gerektiği gibi hareket edemez, basıp geçeriz.

Bazen ürküntü veren bir hadisenin yıpratıcı delici heyecanından, eninde sonunda selâmete çıkar; tatlı sevinçlerin, elem ardından gelen, sabrın teslimiyetin verdiği mutlulukların ferahbahş heyecanına erişiriz.

Hayatı tekdüze zannederiz. Hâlbuki lezzet unsuru, bu yargının anlayışın dışına çıkmakla; belki heyecanla gizli bir “iç saati” kurmamıza bağlıdır.

Sık sık saat kurulmalıdır, uyarması için. Bu uyarılar bir ibadet ikazı, hazzıyla birleşebilir.

İbadet, bazı incelikleri davet eder, görüşümüzü açar, görüntü kalabalıklarını ayıklayıp, hizaya sokar.

Saat ise.. kulak kesildiğimizde, benliği(mizi)n eli ayağı çekildiğinde, bir mecliste zaruri “demlenme vakti” geldiğinde.. bir “iftar topunun” heyecanlı neşesiyle kalplerde infilak eder; bir bendirin iştiyaklı mestane “Yar’e” koşturma sedalarıyla hızlanıp, zevkle gümbürder; yahut bir davulun gönle sürur verici vuruşlarıyla, bilcümle eşyanın da iştirak eden azametli temposuyla varlığı tezyin teskin ve tenvir eder.

En basit bir nesnenin, “eften püften” hadiselerin bile “püf noktalı keskin bir bakışla” kuşatılması gerektiğini, çünkü mevcudatın Rab’le bağlantısını, nihaî irtibat noktalarını gösterdiğini ihsas eder; şaşmaz nizamı ve elbette mutlaka.. muhakkak “Aşkı” işaretler.

Ki “İlâhi Aşk”, en coşkun, bitimsiz heyecan noktası, kaynağıdır. O sebeple mahvı perişan eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi
SON YAZILAR