Güneşli pencere
“Hücrem kurtçuklar tarafından istila edilince, her gün daha da beter olan iğrenç bir koku etrafı sarmıştı. Kimse şikâyetlerime kulak asmadı. Bu yüzden ben de yaratıkları buldum ve tuvalete atıp sifonu çektim. Fakat daha fazlası geliyordu ve sineğe dönüşünceye kadar gelmeye devam ediyorlardı. Bunun sebebi ise hücremin altında yatan ölü bir iguanaydı(kertenkele türü).”
(Muazzam Begg, Düşman Savaşçı, Bir İngiliz Müslüman’ın Guantanamo Anıları)
***
Guantanamo’da mahkemeye çıkarılmadan, senelerce zincirler altında tutulan Pakistan asıllı bir İngiliz vatandaşıdır Muazzam Begg.
İslam’a ilgisi arttıktan sona, 1993 yılında Afganistan’da Taliban karşıtı Kuzey İttifakı eğitim kamplarını ve Keşmir için savaşan Pakistanlı mücahitleri ziyaret eder. Bosna savaşında mazlumlara yardımcı olmak için girişimlerde bulunur. Çeçenistan’a; ailesiyle birlikte Afganistan’da fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine yardım kampanyaları düzenler. 11 Eylül saldırısından sonra, 2002 yılında Pakistan’da sorgusuz sualsiz tutuklanır ve CIA’ya teslim edilir. Düşman Savaşçı ithamıyla bir yıl Bagram’da hapis yatar. 2003 yılında Guantanamo’ya sevk edilir. Suçsuz yere Guantanamo’da geçirdiği işkence, dayak, tecrit hapsi ile tutukluluk günlerinin ardından, avukatlarının ve İngiliz hükümetinin çabalarıyla 2005’de serbest bırakır.
Muazzam Begg Guantoma’da, evdeki tuvaletinden daha küçük, penceresiz, 180x243 cm ebadında bir hücrede, tecrit edilmiş vaziyette yaşar.
“İki yıldır yoğun bir şekilde hissettiğim depresyon ve klostrofobi hissini ifade edebilmek, benim için oldukça zordu. Dua ederek, ağlayarak, düşünerek ve hayatımda aldığım bazı kararlara pişman olarak sayısını bilmediğim geceler geçirdim” diyerek duygularını dile getirir. “Keşke uyanmasam” dediği zamanlar vardır.
“Karanlık Dünyam” dediği şiirini, tam o sıralar yazar:
“Zirvesinde işkence havası
Karanlık bekliyor gün ışığını
Her şey kayboldu, gece hariç,
Gözler döktü ışıktan gözyaşlarını
Endişe içinde erteleme beklerken,
Yağlı ilmek daha da sıkıyor.
Biteviye devam ediyor, hâlbuki
Suçladıkları masumlar iken
Parazitler çekip boşaltıyor hayatı,
Her bir ısırıkta yükleyerek acıyı.
Son yakındır, ama ne var ki-
Ne kara benim dünyam, ne de ak onların ki” (sf.261)
Hapishane hatıralarını anlattığı “Düşman Savaşçı” kitabında, dehşetli nice sahneyi bize aktarır.
Nadiren gördüğü avukatı Kim; “bir gün dışarda gördüğü ilginç bir şeyi göstermek için, görevli Çavuş Walker’a, Begg’i hücresinden çıkarması için ricada bulunur. Sadece dinlenme zamanları dışarı çıkmasına izin verildiği için bu son derece sıra dışı bir ricadır.
Ve sonunda Çavuşu ikna etmeyi başarır. Muazzam Begg her zamanki gibi prangalıdır. Beraberce dışarı çıkarlar. Avukatı Kim, ona yukarı bakmasını söyler. Gerisini “Düşman Savaşçı’dan dinleyelim:
“Hayatımda gördüğüm en güzel şeylerden biriydi. Güneş, etrafında altın bir hale ile mükemmel görünüyordu. Her ikimiz bunun harikulade olduğunu düşünüyorduk. Fakat diğerleri dışarı çıkma sebebimizi anlayamamışlardı. Ayrılmadan önce Kim, bana güneşin resmini çekip verdi. Üzerinde diğer mektuplar ve kitaplarımda olduğu gibi ‘ABD ordusu tarafından onaylanmıştır’ damgası vardı.” (Sf. 251-252)
…
Güneşin resmi ve Amerikan damgası. İzinli, ruhsatlı(!)
Güneş kimin mülkü?
Zincirli güneşlere bak bakabildiğin kadar. Hepsi serbest ve alabildiğine özgür(!)
Gerçekten hür müyüz ve bizim fotoğraflarımızın, suretler ve ruhlarımızın üzerinde kimlerin damgası var.
Pencerelerimiz açık mı?
Işıklı pencerelerde, sair zamanlarda güneşin ziyasını hiç görmemiş ve kıymetini bilmemiştik. Her şey alelâde, sıradan ve yeknesaktı.
Şimdi penceresiziz ve güneşler tutuklu.
Gökyüzü mahpus…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.