Din Şûrâsı
Bugün hayâtı yönlendiren, hayâta hâkim olan, hayâtı anlamlandıran insan ve davranışlarıdır. Yaşanan dünyâyı zindana çeviren veya cenneti çağrıştıran insandır. Birbirlerini üzen, kıran, bunaltan, yeren, ruhsal sıkıntılara sokan insanlardır. Haksızlık yapan, hakka tecâvüz eden, hırsızlık-gasp-işkence vakalarını icra eden, her türlü ahlaksızlıkları rahatlıkla sergileyen yine insanlardır. Bu olumsuzlukların yanında etrâfına iyilikler, güzellikler sergileyen, hayır ve hasenatlar icra edenler gene insanlardır. İçinde bulunduğu ortama mutluluk ve huzur sunan, yardım hisleriyle nice mutsuzların yüzünü güldüren de insandır.
Bu ve bu gibi sebeplerden ötürü insan ve onunla dirilen-gelişen-âbâd olan insanlık ama yine onunla her türlü değerin ayaklara düştüğü hatta yerlerde sürünen zelil olan insanlık bugün çok büyük ehemmiyet arz ediyor. Evet, insanın yeniden inşâsı ile ilgili ne kadar çalışma yapılsa azdır diyoruz. Toplumun huzur ve salahı için bu şarttır. İşte böylesi bir faydalı çalışma yapıldı Diyânet İşleri tarafından. Çalışma içinde hem insanın ihyâsını hem de kurumsal gelişimi barındırıyor.
5.Din Şûrâsı’nda, din algısı husûsunda çarpık anlayışların yaygınlaşmaması, dindar insanların zihinlerinin bulandırılmaması için çok yönlü bilgilendirme faaliyetleri yapılmasına karar verildi. İnsan yetiştirme süreç ve mekanizmalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiği belirtilerek; ‘Çağımızda dînî görünümlü baskı, şiddet ve vahşet üreten, dînî duyguları istismar eden, hakikati sâdece kendinde gören, hedefine ulaşmak için her yolu mubah sayan dînî hizmetleri güç devşirme ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştüren, dînî değerleri hiçe sayan ve bütün Müslümanları derinden yaralayan bu tutum ve davranışlara karşı toplumsal bir bilinç geliştirilmeli ve bunun gereği olarak insan yetiştirme süreç ve mekanizmaları yeniden gözden geçirilmelidir.’ Dendi ve Şûrâda bâzı kararlar alındı.
Toplumun ahengini bozan, ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan kaldıran akımlara karşı toplumsal bilincin artırılması adına daha etkin sorumluluk üstlenilmesi gerektiği belirtilen kararlarda; ‘İslâm’ın bir ideolojiye yâhut sosyal mühendislik içeren bir politik projeye indirgenmeyecek kadar yüce olduğu, önüne İslam ya da İslâmî nitelemesi eklenerek pragmatik (faydacı), makyevalist ve hedefe varmak için her yola başvuran tavır İslam ile bağdaşmaz. Dolayısıyla İslâm’ın her zaman ve zeminde herkesi kuşatan ve herkese çok yönlü ilham veren çağrısına ulaşmak için anlaşılabilir güncel bir dille tebliğ ve irşad faaliyetlerine ağırlık verilmelidir.’ Fikirleri serdedildi.
Şûrâ’da din ve toplum kavramları ekseninde bir bilgi yönetim merkezinin kurulması gerektiği ifâde edildi; ‘İlâhiyat Fakültelerin sayılarının hızla artması, eğitim kadroların niteliği probleminin berâberinde getirirken pek çok fakültede ikinci öğretimin gerçekleştirilmesi, yüksek din öğretiminde kaliteyi düşürme neticesinde oluşan problemlere çözümler üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede uzaktan eğitim ilâhiyat programlarının işlevselliği, hedef ve amaçları gözden geçirilmelidir.’ Dendi.
Bunlara ilâveten; ‘İlâhiyat Fakültesi öğrencilerinin meslekî bilgi ve beceri geliştirmek amacıyla câmilerde ve Kur’an Kurslarında din eğitimi ve hizmetleriyle ilgili staj çalışmaları yapmaları, yaz kurslarında stajyer öğretici olarak görevlendirilmeleri gerektiği’ hususları belirtilirken bugün küresel ölçekte hizmetler sunan Diyânet İşleri Başkanlığının T.V, radyo ve basın alanında farklı dünya dillerinde yayınlar yapılmasının artık kaçınılmaz olduğu ifâdelendirildi. Ayni zamanda; Diyânet’in yasal sorumluluğu gereği Kızılay ve Yeşilay cemiyetleriyle daha yakînen organik işbirliği çerisinde olması gerektiği’ vurgulandı.
Bunlar güzel gelişmeler, biz de diyoruz ki Diyânet adına ‘Yetmez ama evet.’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.