Çiftçi yanıltıldı
Türkiye’ye içeriden ve dışarıdan yön vermeye çalışan insanların bu ülke ile ilgili söyledikleri ilk ve son cümleler her nedense hep Türkiye’nin tarım ülkesi olduğu ve öyle de kalması gerektiği üzerine kuruludur.
Dışarıdan üstelik para vererek getirilen uluslararası kuruluşların elemanlarının bu tür ifadeler kullanması bu işten para almış olmaları sebebiyle mazur görülebilir.
Esasen Türkiye ile ilgili bildiklerinin tamamını Türk milletine anlatsalar o kuruluşlarda bir saniye bile barınamazlar.
Belki de asıl sorun bizim insanımız dediklerimiz neden Türkiye‘ye böyle bir görev tanımı yaptıklarıdır.
Bu söz başlangıç itibariyle doğrudur.
Türkiye sanayi devrimin ıskalamış bir tarım ülkesidir.
Ama ilanihaye böyle kalması mı gerekir?
Veya bu gün sanayi devrimini yapmış olarak ön sıralara çıkan hangi devlet geçmişinde bizim gibi tarım ülkesi değildi ki?
Kendi insanımız tarafından çizilen bu fasit daireden artık kurtulmak gerek.
Bunun içinde öncelikle tarım sektöründe üretim yapan çiftçilerin devlet eliyle maruz kaldıkları yanıltılmadan kurtarılması gerekir.
Daha sonra ise tarım sektöründe üretilen ürünlerin ihracatı mutlaka katma değeri yükseltilmiş bir şekilde yapılmalıdır.
Bizim ülkenin çiftçileri sadece kısır hibrit ve GDO’lu ürünlere yöneltilerek yanıltılmadı.
Çiftçilerimizin teknik yeterliliklerini yükseltmek amacıyla devlet ve ya kooperatifler eliyle aldıkları tarım makinaları konusunda da yanıltılmıştır.
Destekleme konusundaki yanlışlıklarla yapılan yanıltmaların üzerine bu yıl yaşanan gecikmeleri de ilave ettiğinizde bu yanıltmalar sonucunda yaklaşık yüzde 60’ı kendi arazisinde ekim yapan çitçilerin ekim yaptıkları arazilerin azaldığı gerçeği ortaya çıkıyor.
Bir zamanların barajlar kralının ifadesiyle yapılan yatırımların çok büyük gelir artışına sebep olacağı söylenen GAP bölgesindeki çiftçilerin durumu her geçen yıl daha da vahim hale gelmektedir.
Ekim alanlarının azaldığının gözle görülür hale geldiği iç Anadolu bölgesinde ise neredeyse tarımla uğraşan çiftçilerin yüzde 15’inin son 5 yıl içerisinde arazilerini sattığı veya kredi borçlarının ödenmemesi nedeniyle bankalara geçtiği gerçeği dile getiriliyor.
Çiftçiler arasında 2017 ve 2018 yıllarında 2 kez ve bölge farkı gözetmeksizin yapılan anketlerin sonucuna göre bir önceki yıla göre gelirlerinde azalma olan çiftçilerin oranı yüzde 61 olmuştur.
İzlenen yanlış tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda tarımsal üretim ile birlikte büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık yaparak gelirlerinin azalmasını önlemeye çalışan çiftçiler bu faaliyetlerinden de bekledikleri oranda ilave gelir elde edemez hale gelmişlerdir.
Sözde kaliteli ve verimli ürün elde edilmesi adına Ankara’dan belirlenen ürün ekim bölgelerindeki farklı kısıtlamalar nedeniyle üreticilerin tamamına yakını daha fazla gelir elde etmek için artık yeni bir alternatif ürün ekme imkânından da mahrum kalmış durumdadırlar.
Tahıl ürünlerindeki lisanslı depoculuğun hemen hemen hiç olmadığı tarım sektöründe çiftçilerin yüzde 68’inin lisanslı depoculuğu hiç duymadığını dile getirmesi gelecekten çok ta ümitli olmadıklarının da bir belirtisidir.
Ankete cevap veren çiftçilerin yüzde 80 oranında girdi maliyetlerinin yüksek olmasından şikâyet etmelerine karşılık eskiden beridir devam eden alışkanlıkları nedeniyle düzenli bir maliyet hesabı da yapamadıkları için çiftçiler ne girdi maliyetlerini ne de kooperatif ve bankalara ödedikleri faizlerin hesabını doğru dürüst yapmamaktadırlar.
Zaman zaman siyasetçilerin bu ülkenin geleceğinin çiftçilerin geleceğine bağlı olduğunu ifade etmelerine rağmen işbaşına gelen hükümetlerin hala dört başı mamur bir tarım ve hayvancılık politikası uygulamaya koyamamaları yanında sadece daha ucuzdur diye her tür tarım ve hayvancılık ürününün ithaline kapı açması belki de çiftçilere vurulan esas darbe olmuştur.
Zincir marketlerde bu ülke insanının bu ülkenin özbeöz yerli tohumu ekerek tarlasından elde ettiği ürünü satılamazken YERLİ VE MİLLİ ÜRETİM adı altında Kanada’dan Avustralya’ya kadar pek çok ülkeden ithal edilen bakliyat ürünlerinin satılması içinde bulunulan durumun artık ne derece vahim olduğunun gizlenmeye gerek bile duyulmayan yüzüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.