Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Bize bol bol tatil, deliye her gün bayram

Bize bol bol tatil, deliye her gün bayram

Heraklitos ''değişmeyen tek şey değişimin kendisi'' demiş.

Son zamanlarda menfi manada değişimlerden nasibini alan toplumlardan olmaya başladık.

Her alanda değiştiğimiz gibi tatil anlayışımız da değişiyor. Mesela eskiden 'tatil' denince akla sıla-i rahim gelirken şimdilerde turistik tatil beldeleri gelmekte. Çoluk çocuğu alarak memlekete gitmek millete cazip gelmiyor artık eskisi kadar. Bayram tatillerinde dahi ebeveynin elleri öpülmeden ya da baştan savma on-on beş dakika ziyaret edilip oradan doğruca tatil beldelerine gidiliyor. Tüketim kültürünün yönlendirmesi ile dinlenme anlayışımızda da böylece yeni yeni algılar oluşturuluyor.

Seyahat mi, tatil mi?

Al-i İmran Suresi 137. ayette mealen: ''Muhakkak ki sizden önce birçok olaylar, şeriatler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin, dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün.''

Yine Muhammed Suresi 10. ayette Cenab-ı Allah: ''Onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekileri sonları nasıl olmuş?..'' şeklinde buyuruyor.

Peygamber Efendimiz (sav), ''Seyahat edin, sıhhat bulun'' diyor.. Seyahat etmek ile tatile gitmek aynı görüldüğü için sanırım bir kavram karmaşası var ortada. Çoğu zaman bu iki fiil aynıymış gibi görüldüğünden dolayı Müslüman tatil yapmalı mı, yapmamalı mı? gibi tartışmalar yaşanıyor. Halbuki tatile gitmek ile seyahat etmek arasında çok ince bir fark var.

Herkes DİN'lenmeden dinlenebilir miyiz?

Kur'an-ı Kerim’de (Neml/86, Furkan/47, Rum/23,  Mü'min/61) gecenin dinlenme, gündüzünse bir çalışma vakti olduğu ifade ediliyor.

Ülkemizde yılda ortalama 120 gün resmi tatil yapılıyor. Kamuda cumartesi-pazar resmi tatil iken cuma saati hariç cuma günü memurlar çalışmak zorunda kalıyor. Cuma günü tatil olsun mu, olmasın mı? tartışmalarının yaşandığı bir dönemde cuma tatili hakkında İslam Ansiklopedisi’nde söyle denilmekte:

“İslâmiyet’te haftalık toplu ibadetin yapıldığı cuma gününe çok önem verilmesine ve bugünün Müslümanlar için bir bayram olduğunun belirtilmesine rağmen (bk. CUMA) gerek Kur’ân-ı Kerîm’de gerekse hadislerde cuma Müslümanlar için bir tatil günü olarak tayin edilmemiştir. Bununla beraber cuma gününün özelliklerini dikkate alan bazı İslâm âlimleri, haftanın herhangi bir gününün tatil kabul edilmesi durumunda bunun Cuma olmasının uygun bulunduğunu ifade etmişlerdir.” (Ebü’l-Alâ Mevdûdî, VI, 277; DİA, VIII, 85).

Asr-ı Saâdet’te ve Hulefâ-yi Râşidîn döneminde haftanın herhangi bir gününün resmî tatil olarak seçildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır.

Büyük bir medeniyet inşa eden Osmanlı'nın tatil anlayışı nasıldı?

Tarihimize baktığımız zaman Osmanlı'da önceleri bütün çalışanların uyduğu genel bir hafta tatili yoktu. Muhasebe ve rûznâmçe defterlerinde iş yerlerinde tatil günlerinin hem zamanı hem de günü farklı olarak kaydedildiğini göstermektedir. Tatil günleri 1820'lerde pazartesi ve perşembe iken 1830'larda sadece pazar günü olmuştur. Tatiller farklı zamanlarda bazan cuma, kimi zaman pazartesi, zaman zamansa perşembe ve salı günleri olmuştur. Her iş kolunun kendine özel bir tatil günü vardı. Ancak bu bir periyotta ve belli bir güne bağlı değildi.

Yine ilk zamanlar resmi dairelerde tatil günü olmamakla birlikte medreselerde haftanın belli başlı günlerinde öğrenime ara verilirdi. Selçuklu döneminde uygulanan öğretim metodunu ve tatil günlerini Osmanlı Devleti de benimsedi. İlk dönem Osmanlı medreselerinde salı ve cuma günleri ders olmaz idi. Bazıları ise buna pazartesiyi  kimi medreseler perşembeyi ilave ederek hafta tatilini üç güne çıkartıyordu. Fakat bazıları sadece cuma günleri tatil yapıyordu.

Osmanlı'da resmi dairelerde memur sayısı fazlalaşmaya başlayınca resmi tatile ihtiyaç duyuldu. Lakin yine bunun belli bir güne tabi kaldığı söylemezdi. Bir dönem resmi tatil günü kaldırılmış olsada II. Mahmut dönemi yeniden başlatıldı. Mısır meselesi yüzünden tekrar iptal edilen resmi tatil günleri daha sonra iki güne çıkartılırken, perşembe ve pazar günü olan tatil Tanzimat'tan sonra sadece perşembe günü olarak kabul edildi. Memurlar ertesi günü cuma diye iş başı yapmayınca perşembe günü tatili 17 Ocak 1842’de çıkartılan bir kanunla cumaya alındı. Resmi dairelerde cuma günü tatil oldu. Tanzimat'tan sonra açılan okullarda resmi tatil cuma günü olurken medreseler salı günü tatil yapıyordu.

Resmi tatil uygulaması sanat ve ticaret erbabı için zorunlu olmasada zaman içinde onlarda hafta tatili uygulamaya başladılar. Ayrıca Hristiyanlar pazar, Museviler için cumartesi tatil yapınca haftada üç tatil günü ortaya çıkmış oldu.

Milli Mücadele sonrası toplanan İzmir İktisat Kongeresi'nde tüccar grubunca verilen teklif ile din ve mezhep ayrımı olmaksızın bütün Türk vatandaşları için cuma gününün tatil yapılmasını öngörüyordu. Uzun müzakereler sonucu 2 Kânunusâni 1340 (2 Ocak 1924) tarih ve 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu bütün Müslüman ve gayr-ı müslimlerin uyacakları genel hafta tatili cuma günü olarak oy birliği ile kabul edildi. Böylelikle Cumâ günü hafta tatili olarak kabul edilmiş oldu. Ta ki 27 Mayıs 1935 yılında 2739 sayılı yasayla resmi hafta tatili Cuma’dan Pazar’a alınana dek. 1 Haziran 935 tarihinde de resmi olarak ilk Pazar günü tatili uygulanmaya başlandı.

İlerleyen yıllarda resmi dairelerde sadece pazar günü tatil yapılması uygulaması Bakanlar Kurulu’nun 29 Haziran 1974 gün ve 7/8519 sayılı kararıyla çalışma saatleri yeniden düzenlendi. 1 Temmuz 1974 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülen bu karara göre cumartesi ve pazar günleri resmî hafta tatili oluyor, buna karşılık diğer günlerin çalışma saatleri arttırılıyordu. (TC Resmî Gazete, sy. 14.932).

O gün bugündür cumartesi ve pazar kamuda resmi tatil günleri oldu. Ulusal Bayramlar ve genel tatillerimiz ise 1 Ocak Yılbaşı Günü, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik Spor Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Ramazan ve Kurban Bayramı. 2016 yılında 15 Temmuz Demokrasi Bayramı da ilave edildi ve böylelikle yılda ortalama 120 gün tatil yapmış oluyoruz..

Görüldüğü gibi Asr-ı Saadet’ten günümüze Müslümanların tatil anlayışı bir hayli değişti. Bu birazda devire has sanırım. Batılılaştıkça Batılı gibi düşünüyor batılı gibi yaşıyoruz. Bir özenti midir bilinmez, tatil beldelerine gitmek sıla-i rahim yapmanın önüne geçti. Kapitalizmin getirmiş olduğu tüketim kültürü, yapılan reklamlar ile tatil anlayışı da giderek farklılaşıyor. Vatandaşın elindeki son kuruşa da göz diken kapitalist sistem, taksit adı altında birkaç haftalık tatil için 11 küsur ay çalışmak zorunda bırakıyor kişiyi.

İnsan elbette yorulur ve zaman zaman dinlenmesi gerekecektir. Galiba mesele dinlenmeden ziyade nasıl dinlenildiğinde. Allah (cc) İnşirah Suresi 7. ayette Peygamber Efendimiz (sav)'e hitaben, ''Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul...'' diye buyuruyor ve insandan görev ya da ibadeti bittiği vakit, tembellik etmemesini ve yeni bir şey ile meşgul olmasını istiyor. Gerek aşırı derecede çalışarak bedeni yıpratıp nefsine zulüm etmeyi, gerekse tembellik ederek boş boş vakit geçirmesini beklemiyor. Esasen insanın vaktini en güzel şekilde değerlendirmesine dikkat çekiyor.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nazmiye Gülbaş Arşivi