Aslen Doğuluyuz
Kurallara uyma konusunda Avrupalılar kadar, hatta Kuzey Avrupalılar kadar iyiydim aslında. Dahası, ortalama bir Amerikalıdan bile daha duyarlı ve hassas olduğum söylenebilirdi pekala. Toplumsal hayatı düzene sokan basit kurallara uyma konusunu diyorum. Ne bileyim, en basitinden bilet sırasına girmek -gerçi bilet sırasına sıkıysa girmeyin- bir marketin giriş ve çıkış kapılarını, olması gerektiği gibi kullanma hususunu falan işte… Dedim ya, basit şeylerden bahsediyorum.
Ne var ki, kendi içindeki tezatları yaşamanın; o varlığı kesin olan kör noktalara dokunmanın zevkini bilen her insan gibi, böyle zorunlulukları tamamen yok sayasım vardı o gün. Gidip fırından ekmek mi alacaktım, çıkış kapısı o sırada bana daha yakınsa oradan içeriye girdim mesela. Hiç kimseye bir zararı dokunmayacak ufak yaramazlıklar ve kural tanımazlıklar yani, çok da büyütülecek şeyler değil.
Öte yandan, bizim gibi doğu kültürüne -oryantalizme- daha yakın duran toplumlarda, bireylerin birbirleri hakkında ne kadar meraklı, mütecessis ve etiketlemeye hazır bir yapıda olduğunu da muhakkak bilirsiniz. Hatta hemen burada ve şu anda bile açıklık getirmeye ihtiyaç duyduğum bir antr parantez açıldı ki, yazının ilk cümlelerinde batı kültürünü övmüş ve az önce de doğu kültürüne karşı ‘beğenmeyen’ bir tavır çıktı ya hani ortaya… Tanışmadığınız bir insan için -yani benim için- ‘batı hayranı’ vesaire gibi acımasızca tanımları kullanmak için acele etmezsiniz sizler oysa, öyle değil mi? Hem, tüm bunların doğru tespitler olduğunu sizler de biliyor olmalısınız: “Ev kira mı?” “Tüp bebek mi?” gibi tamamen kişisel hatta mahrem konuları, cevap isteyen saldırgan ve ilkel sorularla ortaya getirmekte ne yazık ki hiçbir sakınca görmeyen kişilerin sayısı, saygılı ve sağ duyulu davrananların sayısından çok daha fazladır, ülkemizde. Bu minvalde, şimdi benim için de ‘batı hayranı’ deyip geçivermeden önce, kıblenizi akıl ve vicdana doğru çeviriniz, ki zaten öyle olmalı hali hazırda.
Ne diyorduk? O gün öyle küçük ve anarşik diye adlandırılabilecek başka eylemlerde de bulunmuştum. Ekmek fırınının kapılarındaki yönergeleri tanımamaktan başka birkaç eylemde daha… Ve dışarıdan bakınca nasıl görünebileceğimi, nasıl etiketlenebileceğimi de tahmin etmek ve bunda isabetli çıkmak pek zor değildi. “Deli galiba…” “Sorulu, belli!” “Şımarık ve anarşik.” …
Peki bunun böyle olabileceğini nasıl mı biliyordum? Bunu düşündüm. Bizzat benim algılayış ve düşünüş biçimimde de aynı kodlar mevcut bulunuyor olmalıydı ki, bunun sayesinde o niyet okuyuculuğu konusunda o kadar emin olabiliyordum. Öyledir. Kendinizde var olmayan hiçbir fikir ya da duyguyu bir başkasının üzerinde göremez ve anlayamazsınız. Aynı kodlara siz de sahip olmalısınızdır ki o ‘dışarıdan nasıl algılanmak’ meselesi, sizde de bir karşılık ve yer bulabilsin. Demek, ben de öyle başına buyrukça davranan birini görünce, onun açıkça anarşik bir kişiliğe sahip olduğunu düşünecektim yani. İnsan kendi kendini işte böyle enseleyebilir, vesselam. Eğer yeterince dürüst, adil ve tarafsız olabilirse tabi!
Peki, olmaz ya, eğer tekrar Dünya’ya gelecek olsam, ‘orada’ mı yoksa ‘burada’ mı doğup büyümüş olmayı tercih ederdim? Uzak coğrafyaların soğuk kimyasına sahip olan, tanımadığım, bilmediğim ama bir çok konuda asil ve medeni bulduğum, sarışın ve mavi gözlü insanlarının içinde mi? Yoksa, bu sıcakkanlı, hatta fazla sıcakkanlı, bundan dolayı olsa gerek ki yanık tenli ve esmer, duygularını iyisiyle kötüsüyle uçlarda yaşayan ve başka hayatlarla en az kendi hayatı kadar ilgili, böylece meraklı insanlarının içinde mi? Cevap vereyim…
Her ne kadar ilk seçenek, gözüme ikincisinden daha çekici görünse de ben yine şifrelerime buranın kimyasını, gömleğini ve ruhunu giydirip koklatmak isterdim, azizim. Kan çekiyor tabi. Varsın o gün kafamın bambaşka yerlerde olmasından mütevellit, biraz serkeşçe ortaya koyduğum eylemleri hoş görecek hatta görmezden geliverecek kadar olgun ve medeni olmayıversinler, canım! Ufak ve basit birkaç detaydan yola çıkarak, bir kişiliğin alt biçemlerini okuyamayacaklarını bilemesinler! Bu dikenli gülün - vatanımın- baş döndürücü ve büyüleyici kokusunu başka hiçbir coğrafyada ve iklimde bulamayacağımı adım gibi biliyorum yine de. Buralı ve burada olmak güzel… Zira göbek adım Ayşe’dir ve doğu kültürü bir kadın suretiyle zuhur edecek olsaydı eğer, o kadının ismi muhtemelen Ayşe olurdu. Doğuluyum bu yüzden. Ve buranın hatalarını ve kusurlarını görmezden gelecek kadar da kör değildir yine de, aşkımın gözü. Sahi, “İkizler tüp bebek mi ayrıca?” “Peki ya eviniz? Kendinizin mi yoksa kira mı?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.