ALLAH TEÂLÂ’YA KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ
Müslümanların mânevî baharı üç aylarımızın, ilki olan Recep ayının ikinci haftasındayız, dostlar. Bilindiği üzere her üç aylarda biz bu ayın özellik ve güzelliklerinden, sorumluluklarından ve kazançlarından sizlere bahsederiz. İşte bir ruhî kazanım mevsimi daha geldi. Yine ayni minval üzere, birbirimizi hayırda uyandırmak adına, yazılarımızı kaleme alıyoruz. Bu vesileyle dînîmizin güzel prensiplerini hep birlikte nasıl daha iyi yaşayabiliriz gayretini, siz kıymetli kardeşlerimize vermeye çalışıyoruz, inşaALLAH.
Biz bu ay, Rabb’imizin ayında, O’na karşı olan sorumluluklarımızı yazmak arzusundayız. Dünyâda yaşayan her insanın, pek çok şeye karşı sorumlulukları vardır. Anne-babaların çocuklarına, âmirlerin memurlarına, işverenlerin işçilerine, öğretmenlerin öğrencilerine karşı sorumlulukları bulunur. Veya bunları tersinden de, düşünebiliriz. Neticede her şeyde her işte bir sorumluluk vardır. Sorumsuz insan duyarsız, saygıdan yoksun, kimseyi umursamayan kabul edilemez bir insan tipidir. Bu kişilerin, kendilerine dahi sorumlulukları olmaz.
İnsanın yaratılışı sorumluluk üzerine dayanır. İnsanoğlu, kâinatta sorumluluk yüklenmiş tek varlıktır. Bu Kur’ân’ı Hakîm’de şu şekilde geçer: “Biz emâneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de, onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zâlim, çok câhildir.” (Ahzab, 72) İnsan burada kendi cehâletinden böylesi bir sorumluluğun büyüklüğünü düşünmeden ‘elest bezminde’ bu emâneti kabul etti. Cenâbı Hak insanın asıl sorumluluğunun ne olduğunu da, bir başka âyeti kerime de şöylece belirtiyor. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyat, 56) Anlaşılacağı üzere o sorumluluk, bizi özenle yaratan Yaratıcımıza, kâmil bir edep ile ‘ibâdet etmek’tir.
İçinde bulunduğumuz şu mübârek Allah Teâlâ’nın ayı Recep ayında, Rabb’imize olan sorumluluklarımız neler? Bu bilinmeli, neden? Çünkü, bizi en güzel bir şekilde Yaradan’a karşı herhangi bir hata yapmayalım, kusur işlemeyelim. Herkes hatâ yapılabilir ama bizi yoktan vâr eden bir Yüce zâtâ asla hatâ yapılmamalı. Ancak yapılırsa, yine de tevbe kapısı açıktır, bağışlanma yolları var elhamdülillah. Fakat tabi tevbeler gecikmemeli, insan günaha alışmamalıdır. Âcizâne kanaatimiz o dur ki, ne yazık ki müminler bugün günahlarla aralarına bir set çekememişlerdir. Tevbeler yapılmaya yapılmaya, ya da geciktiği için, Müslümanlar, Müslümanlıklarını tâbiri câizse çalakalem yaşıyorlar. Her şey ortada! Yanlışlıklara, günahlara, zulümlere, acımasızlıklara içimiz titremiyor, omuz silkiyorsak, burada müminler adına bir sıkıntı var demektir. Zira, Mümin asla kötülüklere, günahlara, zulümlere duyarsız kalmaz, kalamaz, tepkisiz olamaz.
Yeryüzünde cereyan eden bütün haksızlıklardan, aslında insanlar sorumludur. Dünyâda ne kadar sıkıntı ve problem varsa, bunların hepsi insanın sorumsuzluğundan ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla dönüp Müslümanlığımızı sorgulamak icap eder. Öyleyse menfîlikler karşısında susuyorsak, ‘Müslümanlar olarak Rabb’imize karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmiyoruz’, demektir. İşte meseleler böylesi iç içe girmiştir. Pek çok şey zincirleme birbirine bağlıdır aziz dostlar. Silkinelim, uyanalım Cenâbı Hakk’ın ayından sonra Âlemlere Rahmet Peygamberimizin ayı olan Şaban ayını ve ardından gelecek müminlerin ayı Ramazan’ı daha iyi bir idrakle ve şuurla karşılayabilelim.
Yeryüzünde insana üstün kabiliyetler ve geniş yetkiler verilmiş, içi sayılamayacak kadar çok nimet ve güzelliklerle donatılmış hazır bir dünyâ, ona hiçbir bedel ödemeksizin sunulmuştur. Bu ne büyük bir ikrâmı ilâhîdir! Bütün bu muhteşem güzelliklerin neticesi olarak, insanın hiç mi sorumluluğu olmayacaktır? İnsan kendisine takdim edilen ilim ve irfan ile, kâmil bir akıl ve fikirle, dünyâda bulunuş sebebini idrak ederek, vazife bilincini kuşanmalıdır. Rabb’isinin kendisine verdiği değeri, o da en güzel bir kulluk ile, Kîainâtın Mutlak Sâhibi’ne elinden geldiğince fazlasıyla takdim etmelidir.
İşte şu güzel günler içerisinde, sâhibimiz, Yaratıcımız, Allâhu Teâlâ’ya olan fikrimizi-zikrimizi, ibâdetu taatlerimizi, tevbe ve istiğfarlarımızı artırarak, O’na olan kulluğumuzun bilançosu ne merkezde bir düşünelim ve gerekeni yapalım inşaALLAH. Bu hafta bu kadar olsun. Haftaya aynı husûsa nasipse devam edeceğiz efendim. Cumânız hayırla dolsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.