Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Alkış

Alkış

İtalyan yazar Umberto Eco,  Somon Balığıyla Yolculuk isimli deneme kitabında,  ironiyle “Bongo ulusu” hakkında bize bazı bilgiler verir.
“Bongoluların yanında geçirdiğim zaman içinde alkışın tarihini de yeniden biçimleme olanağı buldum. Eski zamanlarda Bongalılar iki nedenden alkışlarmış: İyi bir gösteriyi beğendiklerinden ya da daha büyük hünerleri olan birini onurlandırmak için. Alkışın süresi, kimin en çok beğenildiğini ve sevildiğini ortaya koyarmış. Yine geçmiş zamanlarda, bir gösterinin değerli olduğuna seyircileri ikna etmek amacıyla düzenbaz emprezaryolar salona birkaç kiralık adam yerleştirir, hiçbir neden olmasa da gösteriyi alkışlamaları için bu adamlara para verirmiş. Bonga televizyonunda ilk gösteriler yayınlandığı zaman, yapımcıyı gösteriyi düzenleyenlerin akrabalarını stüdyoya getirtir ve yanıp sönen bir ışık sayesinde (evlerinde televizyon seyredenler bu ışığı göremezler) ne zaman alkışlamaları gerektiğini onlara işaret ederlermiş. Seyircilerin bu numarayı fark etmesi uzun sürmemiş, ne var ki, bizim ülkemizde olsa hiç umursanmayacak olan bu alkışlar Bongalılar için hiç de öyle olmamış. Evdeki seyirciler de alkışa katılmak istemişler, öbek öbek Bonga yurttaşı gönüllü olarak ülkelerinin televizyon istasyonlarına koşmuş, alkış tutmak için para ödemeye hazır olduklarını söylemişler. Bu meraklılardan bazıları özel alkışlama sınıflarına yazılmışlar. Bu noktada artık gizlenecek bir şey kalmadığı için, sırası geldiğinde, yüksek sesle, “Haydi bakalım, alkışları duyalım!’ diyen kişi de sunucunun kendisi olmuş. Çok geçmeden stüdyodaki seyirciler, sunucunun uyarısı olmadan da alkışlamaya başlamışlar. Örneğin sunucunun seyirciler arasından birine hayatını nasıl kazanıyorsun demesi yeterli oluyormuş; adam ‘Belediyenin başıboş hayvanları topladığı yerdeki gaz odasının sorumlusuyum,’ der demez herkes coşkuyla alkışlıyormuş.(…)
Alkışsız olunmaz olmuştu, öyle ki reklamlar sırasında bile, satıcı ‘Zayıflamak için PİP haplarını kullanın’ der demez bir alkış tufanı başlıyordu.
(…) Bongalılar artık hep alkış tutuyorlar, keyif aldıklarından ya da ölenin hoşuna gitsin diye değil, kendilerini gölgeler ülkesinde birer gölge gibi hissetmemek, o küçük ekranda gördükleri imgeler gibi canlı ve gerçek olduklarına emin olmak için. Bir gün bir Bonganın evine yaptığım ziyarette akrabalardan biri içeri girerek, ‘Az önce büyükanneyi bir kamyon çiğnedi!’ dedi. Evdekiler birden ayağa fırlayıp çılgınca alkışlamaya başladı”.
“Bongalılardan üstün olduğunuz söyleyemem” diyerek devam ediyor Eco.

Kısa bir zaman önce Diyarbakır’da da bir gösteri sergilendi. Şehre gidenler zaten kan ağlayarak durumu anlatıyorlardı. Kendi ordularını, güvenlik güçlerini oluşturmuşlardı.  
Artık apaçık “Türkiye Kürdistan’ı” dillendiriliyor. Barzani’nin, Osman Baydemir’in konuşmalarını, tevil edilmeye çalışılan bazı sözleri biliyorsunuz. Sözle de, uygulamayla da, bölünüş kuvvetlendiriliyor.
Suflör bağırıyor: Alkış!
Eyalet sistemi kapıda. Ankara’nın hükmü yok. Diyarbakır, siyasetin, edebiyatın merkezi haline getirilmeye çalışılıyor. Eşkıya, mübarek Öcalan, ağzı kulaklarında Türkmen katili Mesut Barzani onurlandırılıyor, itibarlarına söz yok. Gözümüzün içine baka baka, millî varlığımıza hakaretler ediliyor.
Kürtçe kreşler açıldı. 2006 yılında kurulan Kürt Enstitüsünden 10 bine yakın öğrenci yetişti. Basında “zaten meşru olan Kürdistan’ın resmî olarak da tanındığına” dâir yazılar yazılıyor.
Koro haykırıyor: Alkış!
 Öte yandan mesela Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan 16 yıldızlı Türk Devlet forsunun kaldırılması için, 45 AKP milletvekili tarafından harekete geçiliyor.
Sadece 25 ille, Güneydoğuyla mı yetinileceğini sanıyorsunuz. İlkokuldan başlamak üzere Kürtçe ders kitapları hazırlandığı gibi; Lazca’da hazırlanıyor, dersler veriliyor. Neyin hazırlığıdır bu?
Bazı gazetelerde, uzun zamandır Çerkez kültürü, kahramanları v.s. ile ilgili yazılar çıkıyor. Sürekli bir (yeni) ayrıştırma ön planda.
Kendi ülkemizde adı bile tartışılınca; Ermenilerin, bayrağımızı çiğnemelerine de göz yumacağız tabii. Durmayın! Alkış! Alkış!
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu tarafından verilen “Ayasofya Cami olarak ibadete açılsın” kanun teklifi, Meclis’te çoğunluğa sahip AKP oylarıyla reddedildi. Başımızda “İki Ayyaş” mı vardı da reddedildi Sayın Müslüman halkım.
Demokratikleşme Paketi çerçevesinde açılacağı bildirilen Heybeliada Ruhban Okulu, açtığınız onca kilise, 70 bin kilise ev kadar şans tanıyaydınız bari!
Bu büyük annenizin değil, vatanınızın, geleceğinizin ölüsü.
Alkışlayın Bongalılar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi