Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Zaman Seyrelir

Zaman Seyrelir

Çocukken zaman daha yoğun ve kıvamlı oluyor. Çok daha yavaş akıyor. O zamanlar ‘1 yıl’ ne de uzun zamandır mesela. “Koskoca senede neler olmaz ki!” diye düşünüyor insan. Öyle düşünüyor çocuk. “20li 30lu yaşlardaki insanlar kim bilir neler görmüş geçirmiş, ne bilgili ve olgun kişilerdir” diye geçiyor çocuk aklından.

 

Sonra, zamanın kıvamı ve yoğunluğu git gide seyreliyor. Herhalde birileri hile yapıp, ona su karıştırıyor. Böylece daha akışkan, daha sıvı bir hal alıyor zaman. Hızlanıyor. O çocuk göz açıp kapayıncaya kadar büyüyüp, o 20li ve 30lu yaşlara geliyor. Hani o çok şey görüp geçiren bilgili ve olgun kişilerin yaşları diye düşündüğü yaşlara… Sonra bir bakıyor ki, “Yoo!” “Öyle değilmiş!” Bilgili ve olgun olmak, o görüp geçirmek falan illa ki zamanla doğru orantılı olarak artmıyormuş.”

20lerine 30larına, hele ki 40lar ve sonrasına gelince mutfağı tek parmağında döndürüp çekip çevireceğini düşünen kız çocuğu, gerçekten de o yaşlara gelince hiç de mutfağı tek parmağında döndüremediğini görebiliyormuş, örneğin.

Vaktiyle ‘kafada büyütülen’ o yaşlara gelince, kan grubu da göz rengi de değişmiyormuş insanın, yani. Başta bahsedilen o ‘1 yıl’ın, öyle çok da uzun bir zaman olmadığı anlaşılıyormuş, yaşanan yıllar arttıkça. “Daha geçen yıl” ya da “hemen 1 sene sonrası” oluveriyormuş., o koskoca sene. Ne var ki? 40lı yaşlar bile çok şey değilmiş hem zaten. Hepi topu bir göz açıp kapama zamanı.

Yetişkinliğimizi çocuklara karşı ve yaş almışlığımızı gençlere karşı bir şekilde kullanıyoruz oysa. “Sen benim yaşıma gelince bak gör” ya da “Sen hele benim yaşıma bir gel de…” tadında cümleler… Karşımızdaki tarafından henüz ulaşılmayan o yaşları uzak ve sisli bir hedef gibi sunuyoruz. Biraz da bir başarı nişanesi gibi! Halbuki o yaş da her yaş gibi ‘çocuktur hala biraz.’ Bunu söylemiyoruz işte. Söylemeyiz. Hiç söyler miyiz? Bu yalnızca akranlarca bilinen bir sırdır çünkü. Yaşamışlığımızla dövmek, toyluklarını yüzlerine vurmak varken.

Akıl yaşta değil baştadır diye bir söz vardır, halbuki. Aklı da başa yaş getirir diye devam eder o cümle. Doğru da. Tecrübe her şey olmasa da çok şeydir, evet. Lakin bunu söylemiyorum.

Dediğim, insanın yaş olgusunu, ileriki yaşları, olgunluğu vesaire kafasında fazlaca büyütüp bunları haddinden fazla anlamlandırdığı. Hani gözde ve kafada büyütülen o yaşlara ulaşıldığında insanın aslında hala hep biraz çocuk kaldığı. O yaşlarda, kendinden bir keramet bulunmadığı. Bir de zamanın git gide seyrelip o koskoca senenin gerçekten de küçüldüğü.

Bir dahaki yılbaşına şunun şurasında ne kaldı ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi