Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Ulema, Ümera ve Toplum

Ulema, Ümera ve Toplum

Devlet hayatında ümera mı daha merkezde yoksa ulemamı daha merkezde yer alır konusunda bazı alimlerin siyaset tarafından, bazı siyasilerin de ulema tarafından yanıltılması dolayısıyla pek çok yaşanmaması gereken olayların yaşandığı bilinen gerçektir.,

Siyaseti meşrulaştırıcı fetvaların verilmesi nedeniyle ulemanın eleştiri konusu yapılabildiği gibi, ümeranın baskı ile fetva almaya çalışması gibi yanlışlar olmuştur.

Aklıselim galip gelinceye kadarki geçen sürede siyasetin baskısı veya ulemanın kısa bir müddet devam eden devleti yönetme hırsı sonuçta ortadan kalmış ve düzen sağlanmış olsa da meşruiyet tartışmaları alttan alta devam etmektedir.

Ümera her ne olursa olsun devletin üstünde güç kabul etmezken ulema da meşruiyetini şeriattan ve şeriata tâbi olmaktan aldığı iddiasıyla devletin de üstünde bir hâkim gücün olduğunu ve bu gücün ilim ehli olduğunu iddia eder.

Bu yazılanlar geçmişte kaldı ulema da ümera da artık yerini biliyor diyenler için yanıldıklarını ispat amacıyla günümüze dönelim.

Toplumu yönetme yönlendirme vazifesi ümeradan ve ulemadan aydın denilen kişilere, aydın denilenlerden gazetecilere, gazetecilerden televizyoncular ve son 20 yılda da televizyonculardan sosyal medya fenomeni denilen ucubelere kalınca basın yayının devletin de üstünde bir güç olduğu vehmine kapılanlar oldu.

Emevi ve Abbasi dönemlerinde idarecilerin sahabe neslinden(ra) olanlar başta olmak üzere ilim ehline yapmadığını bırakmadı ve bazı düşünce ve davranışları devlet gücüyle zorla kabul ettirmek istemiş diye meydanda kül bırakmayanlar şeriata karışan bir devlet yapısına karşı çıkmışlardır.

Batıda ise orta çağlarda meşruiyet kaynağının kilise olmasına yapışan itirazlar sonucunda devlete belli aşamalardan sonra demokratik bir süs kazandırılsa da ortaya çıkan yapı insanların sisteme katılımı sağlanmış olsa da sonuç zorbalıkla hâkim olan devletin belirleyiciliğinde oluyor.

Ulaşılan bu modern devlet anlayışında her şeyin sınırını çizen, meşruiyetini belirleyen ve tabiri caizse her şeye karışan şeriat anlayışından, her şeye karışan devlet anlayışına ulaşılarak ümera ve bilginin sınırsız gibi gösterilen gücünü kısıtlanmış olur.

Adına hukukun üstünlüğü denilse de uygulamada hukukun devletin üstünde olmadığı ve hukukun devletin altında ve devletin belirlediği bir alan olarak ortaya çıkınca devleti belirleyen unsurun da kapitalist sistem, artı medya düzeni ve benzeri etkin, etkili ve baskın sınıfların olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalınıyor.

Ulemanın “şeriatın kestiği parmak acımaz” sözü ile modern devlet anlayışında “geciken adalet, adalet değildir” sözünün de bir anlamı kalmadığı ispatlanmış oluyor.


Ulema ve ümeranın modern devlet felsefesi adı altında üretilen gayri ahlaki ve gayri insani yapıya boyun eğmesi sonucunda firavunun toplumunu sihirbazlarla aldatması, çağdaş toplumların cahili medyanın oyunları ile aldatılması olarak ortaya çıkıveriyor.

Böylelikle toplumda geleneksel cahiliyeye tavır aldıklarını iddia edenlerin çoğunluğunun modern cahili medyanın paralı askerleri olduğu ispatlanmış oluyor.

Son yıllarda özellikle akademik çevrede kuran okuduğunu ve anladığını iddia edenlerin pek çoğunda seküler ve laik bir zihni yapını gelişmesi sonucunda hevalarını ilahlaştırdıkları için sahih İslam’dan sapma temayülüne girmekteler.

Seküler eğitimin öncelenmesi nedeniyle ümmete tevhid, ahlak, adalet ve rahmet ile öncülük yapacak şahıs ve yapı oluşmadığı için yozlaşma normalleşme oluveriyor.

Din adına konuşanların dini Hz. Allah’tan(cc) ve Hz. Rasulullah’ tan(sav) öğrenmek yerine müsteşriklerden öğrenmeyi tercih ettikleri için modern tahrifat eğitimi esir alıyor ve Hz. Peygamberimiz(sav) hayatın içindeki öncü ve başöğretmen olmasını hazmedemeyen seküler dinci tipler dini temsil ediyorlar.

Devlete yakın olmayı marifet sayan sözde hoca geçinen zümre ile akademik çevre eliyle devletin dini kullanmaya devam etmesi nedeniyle Ehli Tevhid olarak tanınan çevre toplumun ve hayatın içinde güven verecek mümince bir dayanışma ve kardeşlik oluşturamıyor.

Çözüm elbette var.

Topluma önderlik yapacak devletlilerine sofrasına oturmayan mümin, ahlaklı ve emin şahsiyetlerle yol almak.

FARKINA MIYIZ?

Müslümanlar için Cihad ibadeti beş yolla yapılır.

Tebliğ, davet, emri bil maruf nehyi anil münker, İ‘layı Kelimetullah ve kıtal.

İlk iki yol âlimler yani ulema tarafından, son ikisi de yöneticiler yani ümera tarafından icra edilir.

Müslüman toplum kendisine neyin kaldığını düşünmekte midir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi