Saadet Partisi Tenkit Edilmeli mi?
Milli Görüş hareketi; partisi, dernekleri, vakfı, yardım kuruluşu, medyası ve yurt dışı paydaşları ile toplumun tamamına ulaşmaya çalışan bir aksiyon hareketi. Bu hareketin siyasi arenadaki temsilcisi ise Saadet Partisi. Yani Millet İttifakının önemli ortaklarından biri.
Bugün, Ehl-i Sünnet Vel-cemaat akaidi üzere olan neredeyse bütün cemaat, vakıf, dernek vb. kuruluşlar Cumhur İttifakını destekliyor. Milli Görüş hareketi de Ehl-i Sünnet akaidine uygun hareket eden insanlardan oluşuyor. Ayrıca Milli Görüş mensupları diğer cemaat, vakıf, dernek vb. kuruluşlarda çalışan insanlarla sürekli dirsek temasında olan kişiler. Yani hepimiz aynı mahallenin çocuğuyuz, aynı sosyolojik yapıdan geliyoruz. Sorun da bu aşamada başlıyor zaten.
Türkiye’deki muhafazakâr-mütedeyyin kesim kazanımlarının korunmasını istiyor. Başörtüsü, Kuran Kursları, Ayasofya, İmam Hatipler, ulaşılabilir-halktan yöneticiler ve bununla beraber muhafazakâr insanların elinde büyüyen savunma sanayisi. Millet ittifakı bu kazanımların korunacağına dair kesin bir garanti vermiyor. Her ne kadar helalleşmek kavramı ortaya atılsa da bu kavramla neyin ifade edilmek istendiği net olarak anlatılmadı. Sadece üç muhafazakâr partinin yönetim kadrolarına yaklaşık 30 kişilik milletvekili kontenjanı tanımlandı. Fakat bu durumun kaygılı Müslümanlar üzerinde bir etki oluşturduğunu düşünmüyorum. Millet ittifakı, kaygılı seçmene güven vermek yerine, bazıları popülist sayılabilecek ekonomik vaatlerde bulunuyor. Cumhur ittifakının vaatleri ise daha gerçekçi ve uygulanabilir türden. Peki öyleyse Saadet Partisi neden karşı safta, Millet İttifakında?
Bu meseleye farklı açılardan bakmak gerekiyor. Saadet Partisi 20 yıldır iktidarı yanlışları için uyardı. Fakat Ak Parti güçlü olduğu dönemlerde Saadet Partisini görmezden/duymazdan geldi. Dış siyaset, ekonomi, tarım ve üretim konularında ciddi uyarıları ve tavsiyeleri oldu Saadet ekibinin. İlaveten, bunların birçoğunda haklı oldukları da zamanla açığa çıktı/görüldü. Bu durumda, 20 yıldır yok sayılan bir partinin, bugün sesini duyurabildiği Millet İttifakında yer alması çok da garip olmasa gerek. Fakat işin bir de Saadet Partisi-CHP ilişkisi boyutu var. Saadet Partisi yöneticilerinin son beş yıldır CHP’ye gösterdikleri toleransı Ak Partiye göstermemesi, muhafazakâr insanları rahatsız eden bir başka konu. İlaveten, Millet ittifakı ile PKK/FETÖ arasında mutualist bir bağın varlığından söz ediyor Cumhur İttifakı. Bu sebeple, iki grubun da hatalı davranışları sebebiyle burada mutlak haklı olan şunlardır, şunları ise tenkit edelim demek mümkün olmuyor.
Meselenin bir diğer boyutu da seçimi kimin kazanacağına dönük belirsizlik. 2018 seçiminde bütün anket firmaları seçimin galibinin kim olduğunu bilmişti. Hatta Sayın Muharrem İNCE’nin aday yapılmasının sebebi seçim sonucunun önceden belli olmasıydı. 2018 sonrası ekonomi ile ilgili süreç daha sağlıklı yönetilseydi bugün seçim sonucunu kestirmek zor olmayacaktı. Fakat bugün seçim bıçak sırtı. İki ittifak arasındaki fark, anketlerin hata payı değerinden daha az olduğu için sonucu kestirmek zor. Eğer Cumhur İttifakı savunma sanayi projeleriyle seçmenin dikkatini çekebilirse başarılı olacak. Seçmen, ekonomik problemler sebebiyle ceza kesmek isterse Millet İttifakı başarılı olacak.
Burada olaya biraz stratejik bakmak, olayı “A ve B planı” çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. Cumhur İttifakı kazanırsa muhafazakâr-mütedeyyin seçmen açısından “A planı” gerçekleşmiş olacak. Fakat Millet İttifakı kazanırsa, Saadet Partisi ve diğer iki muhafazakâr partiye hayra motor şerre fren olmak ve kazanımları korumak açısından önemli görevler düşüyor. Bu durumu da “B planı” olarak değerlendirmek gerekiyor. Her ne kadar “B planı” riskler içerse de başka bir çözüm oluşturmak mümkün gözükmüyor mevcut konjonktürde. Ekonomi odaklı kitlelerin yöneliminin etkili olacağı seçimde, kaygılı Müslümanlar için bu iki planlı sistem mantıklı gözüküyor. Durum böyle olunca Saadet Partisi tenkit edilmeli midir sizce?