Tesettür, Sıcak Hava ve Empati
“Bu sene havalar ne kadar sıcak!” diyorlar.
Anlamak mümkün değil, inanın. Bu yaz ayları, her yıl böyle olmaz mı zaten?
Hep bir, o seneyi diğerlerinden farklı görüp gösterme isteği, azizim!
Neyse. Biz kendimize bakalım şimdi. Yalnız o değil de, havalar gerçekten de çok sıcak. Askılı bluzlar, şortlar ve terlikler… Geceleri sıcaktan dolayı uyanıp, başımı musluğun altına soktuğum bile oluyor bazen. Öyle ıslak saçla tekrar yattığım… Aslında sıcak hava fikriyle barışık biri olarak, hiç de benlik hareketler değildir bunlar. Fakat klima konusuyla hala barışamayan bir eski kafalıyım bu konuda. Oda sıcaklığında su içmek, her ne kadar susamış olursanız olun ‘kesmiyor’. İlla buz lazım, muhakkak o keskin soğukluğu hissetmek gerek.
Hal böyleyken, caddede sokakta kapalı bir şekilde giyinmiş kadınlarla karşılaşıyorsunuz bir de!
Şimdi herkeste az da olsa empati kurabilme yeteneği vardır, öyle değil mi?
İşin sosyolojik ya da pek malum siyasi tarafına hiç girmeden, yalnızca o empati duygusuyla devam edelim mi yazımıza şimdi? Edelim!
İster sevin, ister sövün… Ama önce durun bir dakika şimdi. Sırf kavgaları, davaları ve/veya inançları uğruna bu sıcakta üzerlerine kapalı giysiler giyinip bir de başlarını örten bu kadınları, sırf gösterdikleri gayretten ve sadakatten ötürü tebrik etmeli değil miyiz?
Hani biz askılı bluzların içinde ter dökerken, bizim canımız can da onlarınki patlıcan mı sanki? Bu nasıl bir dava ve kararlılıktır ki, kendini o kapalı giysilerin ardında terletmeyi göze alabildin, be kadın? Tek kelimeyle, kahramanca…
Yalnız son yıllarda bu kapalılık konusu öyle dallanıp budaklandı ki, öküz altında buzağı arayacak kadar şüpheci ve etiketçi olduk bir taraftan, ne yazık ki. Ne bileyim, şimdi tüm bunları yazdığım için, yalnızca kurulan insani bir empatinin ilham verdiği bir yazı yazdığımı değil de, bazı menfaat güden motivasyonlarla hareket ediyor olduğumu düşünmezsiniz mesela, öyle değil mi?
E kalem oynatmaya korkar olduk, azizim!
Fakat ‘kral çıplak’ demeye devam etmeli; gerçekleri korkusuzca söylemeye. Ve kralın çıplak olduğu kadar da, bir o kadar da giyinik haldeler bu kadınlar, bu yazıda. Diye bağladıktan sonra, devam ediyoruz tekrar.
Yaz aylarındaki deniz ya da havuz kenarı görüntülerini de az çok biliyor olmalısınız. O noktada erkeklere ait olan hemen hiçbir yiğitliği o kadar net bir şekilde izleyemezsiniz onların üzerinde, kapalı bir kadının üzerinde bu yiğitliğe tanık olduğunuz kadar. Zira bu noktada erkeklere düşen, yalnızca, harama karşı gözlerini kapalı tutmak o kadar, bildiğim kadarıyla. Eh o da pek terletmez zaten, öyle değil mi? ‘Yiğit’ ve ‘kahraman’ gibi sıfatlar, her ne kadar eril çağrışımlar yapıyorsa da bu sıfatların tamamen dişil olduğu durumlar vaki oluyor, su kenarlarında yaz günleri. Zira tesettürlü mayolarla denize ya da havuza girmeyi tercih edip, bikinili ya da tangalı kadınlara taş çıkartıyorlar, onlar. Dedik ya, ister sevin ister sövün. Fakat ortaya konan bu destansı yiğitliğin karşısında şapka çıkartmayacak kadar da vicdansız olamazsınız pek ala!
Davasının arkasında korkusuzca durabilenleri her zaman takdir etmişimdir ve bu yüzden de uzun zamandır yazmak istediğim bu yazı, kalemimin ucundan dökülüverdi. Su gibi akışkan bir şekilde.
Bütün önyargıları, şartlanmışlıkları ve hatta bunda haklı olduğunuzu düşündüren tecrübelerinizi de bir kenara koyup, duruma yalnızca empatik bir bakış açısıyla bakabilecek kadar tarafsız olabilirsek bir an, istisnasız olarak göreceğiz ki, bu sıcaklarda bu kadınların yaptığı şey; davaları uğruna öyle giyinip kapanmaları, takdire şayan ve alkışa layık bir şeydir.
Eh, yiğidin hakkını yiğide vermemek, hırsızlık olmaz mıydı ama?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.