Sol tarafından tutturma
İnsanların özellikle de bizim memleket insanlarının hemen hepsinde sağ elini daha çok kullanma ve sağ tarafa meyletme gibi özellikler ön plana çıkar.
Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav) in sahih sünnetinde iyi ve güzel olarak görünen hayırlı işlerin hep sağ taraftan başlanması ve sağ el ile yapılması tavsiyesinin hayata geçmiş halidir bu durum.
Bu eğilim toplum hayatlarında da genel olarak böyledir ve sonuçlara etkileşimlerden uzaklaşarak daha derinlikli bir bakışla bakıldığında sağ gibi görüne tavırların esasında sol bir tavır olduğu da görülmüştür.
Kuranı Kerim ayetlerinde geçen “sağ ehli” ve “sol ehli” ifadelerinin devletin resmi ideoloji doğrultusunda sağ kesim ve sol kesim olarak kullanılması ve sonrasında insanların sağcı-solcu olarak kamplara bölünüp aynı çevreler tarafından ellerine tutuşturulan silahlarla birbirlerini öldürmeleri de dâhil olmak üzere sağ ve sol ifadeleri üzerine çok şey yazıldı söylendi.
Ekonominin siyaseti zorladığı ve bir çıkış yolu arandığı şu günlerde eski hastalıkların tekrar galip geldiği ve insanların tekrar kan ve ölüm ifadelerini kullanacak kadar birbirlerinden ayrıştırılmaya çalışıldığı şu günlerde belki bir küçük tebessüm ile olumsuzlukları olumluya çevirme adına bir hikâyeyi tekrar anlatalım istedik.
Faydası olur mu? İnşaallah.
“Bir tarihte Japonya’da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmişti ama çocukluğundan beri de büyüyünce çok iyi bir judo ustası olmak gibi bir büyük bir ideali vardı.
Kazada sol kolunu kaybetmesiyle bu hayali yıkılan çocuğun babası çocuğunu hayata bağlayabilmek için Japonya’nın ünlü bir Judo ustasına giderek yardım istemişti.
Usta ertesi günden itibaren çocuğa tam on yıl boyunca var olan sağ kolu ile yapabileceği tek bir hareket öğretmiş ve her gün bıkmadan usanmadan bu hareketi çalışmasını istemişti.
Çocuk tek bir hareketin verdiği can sıkıntısı ile zaman zaman hocasının yanına gitmiş ve “bu hareketi öğrendim, bana başka hareket göstermeyecek misiniz” diye soruyordu,
Hocasının her defasında cevabı: “Sen aynı hareketi çalış evladım. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz” olurdu.
2 yıl, 3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10’uncu yılını doldurduğu günlerde bir gün hocası yanına gelip “Hazır ol, Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın” dediğinde artık delikanlı olan çocuk şaşırmıştı.
Hem sol kolu yok hem de judoda bildiği tek hareket olmasına rağmen ülkedeki ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiç bir şansının olmayacağını düşünmüş ama hocasına olan saygısından da ses çıkarmamıştı.
Delikanlı ilk müsabakasına çıkmış, rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmış. İkinci, üçüncü maç, çeyrek final, yarı final derken final maçına çıkmıştı.
Maç başlayınca delikanlı yine o çok iyi bildiği tek hareketi yaparak rakibini yenmiş ve şampiyon olunca şampiyonluk kupası ile hocasının yanına koşmuş ve “Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var. Nasıl oldu da ben kazandım' diye sorunca;
Hocası; “Evladım, sen 10 yıldır o hareketi çalışıyordun. O kadar çok çalıştın ki artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yoktu, bu bir. İkincisi de o hareketin tek bir karşı hareketi vardır ve o hareketi yapmak için de rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir” deyivermişti.
Madem sağ sol ifadeleri ile başladık o zaman bu hikâyeden herkesin kendine göre çıkaracağı bazı olumlu veya olumsuz olarak görülebilen sonuçlar olabilir.
Sağ sol siyasetin geçmişte olduğu gibi bir kavga haline dönüştürülmeye çalışıldığı şu günlerde bize gör çıkarılması gereken en önemli sonuç insanın bir yola veya bir eğitime girdiğinde kendisine “Hocam” dediği kişinin sözlerine güvenip onun dediklerini benzerlerinin içinde en iyi şekilde yapması ve onun yolundan gitmesidir.
İkinci bir husus olarak ise başlangıçta biz farkına varmasak da eksiklik olarak gördüğümüz taraflarımızın ancak bir hoca nezaretindeki eğitimlerle aynı zamanda en güçlü taraflarımız haline gelebileceği gerçeğidir.
Üçüncü ve en önemli husus ise rakip olarak gördüklerimizin özellikle de dost ve müttefik gibi görünen ama aslında en büyük rakibimiz olan kişilere eksik olarak gördükleri yanlarımızın aslında en başarılı yanlarımız olduğunu göstermektir.
Her insanda olduğu gibi her toplumda uygulana siyasetlerde de eksiklikler olmuştur ve olabilecektir.
Yeter ki bu eksiklikler zihinlerde olmasın…
Yani rakibine sol tarafından tutturup onun söyledikleri ile karşısındakileri ötekileştirecekler hatta yok edilecekler olarak gören bir zihin yapısı olmasın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.