Şimdiki Kızlar
"Biz eskiden yavuklumuzdan mesaj falan beklemezdik" diyor yaşlı bir kadın. Öyle yapılmasını; mesaj beklenmesini, bir kapris olarak tanımlıyor yani. Tabi kendi zamanının kadınlarını ve kadınlığını da övmüş oluyor bir yandan. E mesaj beklemiyorlarmış o zamanlar, ne de olsa. Mektup yazarlarmış onun yerine. O mektubun gelip cevabının gitmesi de malum, aylar süren bir süreç tabi. İşte beklerlermiş yani, kibarca ve zarifçe. Sanki o zamanlar internet varmış gibi!
"Biz eskiden 4 çocuk doğururduk" diyor sonra ötekisi, başka bir dost sohbetinde. Sanki o zamanlar onlar da şimdiki gibi 30'larında evleniyorlarmış gibi. Dahası, yaşam şartları şimdiki gibi çeşitli ve maddi geçim de bir bu kadar zormuş gibi.
"Kocamıza hürmet ederdik" diyor sonra. Sanki o zamanın erkekleri ve evlilik anlayışı, şimdi olanlarla aynıymış gibi.
Ve farkındaysanız, bu sözlerin hedef tahtasında hep kadınsı işler ve kadınlar var.
Bu aynı bilincin farklı vücutlarda ama hemen hemen aynı yaş grubunda konuşan, beğenmeyen, küçümseyen ve eleştiren hali bir çok yerde ve olur olmadık zamanlarda karşıma çıkınca, toplumun içine sinmiş olan ve bazen gizlice bazen de açıktan yapılan kadın düşmanlığına sövüyorum, içimden. Hemcinsi kötülemek, hem ters bir orantıyla o sırada aslında kendini öven kadının, hem de kendini temize çıkartmak isteyen erkeklerin ekmeğine bal kaymak sürüyor tabi. Fakat o güvenli ve bilindik sürü psikolojisine kapılıp gitmek yerine, tüm kınamaları göze alıp ve bunlara meydan okuyup, 'kral çıplak' demek çok daha onurlu değil midir?
Kadın ve erkek denilmişken, konuyu kendi içinde en başına saracak olursak, o bilindik hatta klişe bir soru olan, "kadın ve erkek eşit midir?" sorusuyla karşılaşıyoruz. İlkin eşitliği, aynılık ile karıştıran zihin bulanıklığı duru ve berrak bir hal aldığında, eşitlikten maksadın, yalnızca, hukuksal haklar olduğunu görebiliriz. Vatandaşlık hakları da buna dahil. Yoksa, ne aynılığı? Birbirinden tamamen farklı fiziksel, ruhsal ve düşünsel özelliklere ve ana hatlara sahip olan iki canlı, birbiriyle nasıl aynı olabilir ki? Birinde güçlü olan taraf, diğerinde bir zafiyet olarak karşımıza çıkıyor ve tam tersi. Konuyu şuraya getireceğim: hemcinsini karalama huyunu hemen hemen hiç bir erkekte göremesem de kadınlar ne yazık ki bunu böyle yapıyorlar. Belki de, dediğim gibi, dolaylı yoldan "ama ben öyle değilim" diyerek kendini temize çekme isteğinden kaynaklanan bir şeydir bu. Ve zamanın kadınlığı, anneliği ve eşliği, yalnızca kadın cinsini karalayan bir motivasyonla değerlendiriliyor.
"Şimdiki kızlar açık saçık giyiniyor" diyen teyze, oysa kocasının onu ne kadar kıskandığını ve gözünden bile sakındığını anlatıyor akabinde. "İsteyen istediğini giyer" deyip geçivermenin kolaylığı yerine, hani cesur olup "kral çıplak" diyecektik ya, o halde o kızların da neden 'çıplak' olduğuna farklı bir pencereden bakalım mı o zaman şimdi?
Ey ahali, uyanın! İlkin erkeklerin karakterleri, davranış modelleri ve ahlakları değişti ki, bu durum karşı cinse açık giyinme olarak yansıdı. Koruyan, kollayan, sakınan, sahiplenen, değer veren ve seven o eski erkeklerle, şimdikilerin aynı olduğunu mu sanıyorsunuz ki, o eski, hürmet edilen kocalar ile kıyaslayabiliyorsunuz, şimdiki arkadaşları? Bilinç altından her zaman o eski tarz bir erkeği karşısında görmek isteyen kadın, bunu göremeyince, kendi kadınlığını daha fazla vurgulamak zorunda kalıyor olamaz mi istemsizce, aradaki o uçurumu kapatmak için? Yargılarken daha adilane ve vicdanlı mı olsak acaba? Ve şimdi aylar alan mektup gönderme sürecinde de değil Dünya. Cebimizde, anlık olarak haberleşmeye izin veren teknolojik aletler var. Ve eskiden tek bir maaşla ev alınabiliyorken, şimdi karı koca çalışsa da ev kirasını zar zor ödeyebiliyor. Biz nasıl 4 çocuk annesi olalım, hal böyleyken? Eh, biyoloji bir de... 18 yaşında evlenince önünde çok vakit oluyor ama 35 yaşında evleniyorsan, 1 çocuğun olsa seviniyorsun.
Hemcinsimizi karalama eğiliminden vazgeçtiğimizde, belki artık erkekler de çuvaldızı kendilerine batırabilecekler hem, özeleştiri yapmaları için fırsat tanıyalım onlara.
Ve son olarak da o genç kıza sesleniyorum: büyüklerin söylediği sözler, kendini ayrıksı ve kaprisli hissettirmesin sana. Haklısın sen. Mesaj gelmiyorsa ortada bir ilgisizlik vardır. Mektup değil ki bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.