Seçim Tasavvurumuz
Seçimler için tabir caiz ise son düzlüğe girildi ve artık herkes elinde eteğinde ne varsa omu ortaya döktü.
Haftaya bu saatte seçimlerin sonucu alınmış ve milletin kendi geleceği için verdiği kararın kesin neticesini öğrenmiş olacak.
Seçim kararının verildiği günden bu yana harcadıkları emek ve çabanın karşılığını alan kadar alamayanlar olacak elbette.
Seçimlerde oy kullanırken kendisini yönetecek kişileri seçtiğini zanneden seçmenler asıl kendilerinin seçildiklerini belki bu defa da anlamış olmayacaklar.
Kendilerine seçimlere katılmanın bir vatandaşlık görevi olduğu öğretildiği için ülke geleceğinin kendi verdikleri oylarla belirlendiği gibi bir vehme kapılanlaradır sözümüz.
Propaganda dönemi boyunca kendisine gösterilen ilgi ve alakayı kendisinin özel bir yeteneği ve ayrıcalığı olduğunu düşünenler içindir yazdıklarımız.
Aynı zamanda seçimlerin kendisini nesne yerine özne haline getirdiğini düşünenler için de geçerlidir bu düşünceler.
Çünkü bu düşüncede olan insanlar çoğunlukla seçimleri toplumda büyük birliktelik nedeni zannettikleri için o birlikteliğin bir parçası olmak eğilimindedirler.
Hâlbuki çoğunluk olan toplumsal birlikteliğin her zaman ülkenin geleceğinde bir etkisi yoktur.
Kendilerinden istenen sade e sandık önlerine konulduğunda kendilerine gösterilen istikamete oy vermeleri ve bir daha olan bitenle direkt olarak ilgilenmemeleridir.
Çünkü hem kendilerinin hem de ülkenin geleceği konusunda seçtikleri kimselerin kendisinden daha iyi düşündüklerine inandırılmışlardır.
İçlerinde öyle inandırılmışlar vardır ki onaylamaları için önlerine konulan listelerdeki kişilerin üst yönetici olarak gördükleri kişiler tarafından daha önce farklı bir amaç için, farklı bir usulde ve farklı şekillerde seçildiklerini bile düşünmekten uzaktırlar.
Dikkat etmişseniz onaylamak için önlerine konulan bir listeden bahsettik.
Bunun nedeni asıl seçmenin vatandaş değil de parti üst yönetiminin olmasıdır.
Birilerinin dediği gibi buna otokrasi ya da ampirik demokrasi, lider demokrasisi, eksik demokrasi veya ucubeler demokrasisi diyenler olabilir.
Tanım olarak ne söylenirse söylensin bu uygulamaya verilecek adlar hep eksik kalacak ve geçen zaman içinde yeni tanımlamalar olacaktır.
Çünkü seçilecek kişiler için seçimler öncesinde uygulanan genel merkez yoklaması adı verilen ve lidere mutlak itaat gerektiren sistem terk edilip çarşaf liste uygulaması yapılmadıkça liderler sultası ortadan kaldırılmış olmayacaktır.
Bu günkü uygulanan sistemde maalesef hem seçilenlere hem de seçenlere parti yönetimleri asla güvenmemektedirler ve kendilerinin tek ve mutlak belirleyici olmak durumlarını kaybetmek istemektedirler.
Üstelik bunu da çoğunlukla Vatan, Milleti, Bayrak, Din, İman ve dava adı altında yapmaktadırlar.
Bu ülkede nasıl olduğu pek açıklanmasa da insanların Arkadaş seçmek, eş seçmek, meslek seçmek için kendilerine göre kullandıkları bir tercihleri var olmasına rağmen ülkeyi yönetecek yöneticileri seçmek için farklı bir tercihleri yoktur.
Bu durumdan kurtuluş elbet bir gün olacaktır.
Bizim toplumumuzda Necip Fazıl Kısakürek’e ait olduğu söylenerek sıkça ifade edilen “Namaz camiden çıkınca, Hac Kâbe’den Mekke’den dönüşte Ramazan ise Oruç bitince başlar” diye bir söz vardır.
Bu ülkedeki insanlar bu sözlere “seçim seçtiğimiz kişiler için sonuçlar açıklanınca bitmez, tam tersine seçmenler için seçmenler için sonuçların açıklandığı gün başlar.” şeklinde bir ilave yaptıkları gün hem kendilerinin hem de ülkelerinin kurtuluşu için en büyük tercihi yapmış olacaklardır.
FARKINDA MIYIZ?
Seçmenler seçileni seçme yeteneklerini(!) terk ederek mümeyyiz seçici yani iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı ayıracak durumda olan seçici vasfına erişirlerse seçtikleri kişiler çorak alanlarda tohumları israf etmekten vazgeçecek, verimli alanlar üretimde değerlendirilecek, enerji ve imkânlar faize ödenen paralar aracılığıyla boşa harcanmış olmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.