Seçim heyecanı
24 Haziran seçimleri telaffuz edilir edilmez bir garip heyecanın sardığını gördük insanları.
Kiminin eski hastalığı depreşti ve Milletvekili olma sevdasına düştü yine.
Kimileri de milletvekili adaylığı için görevlerinden ayrılmak zorunda olanların yerlerine göz dikmiş görünüyorlar.
Kolay değil elbette.
Çokları 5 yılda bir yapılacak diye bekledikleri seçimlerin baskın bir seçim le öne alınmasıyla hedefledikleri milletvekilliklerine veya onların boşalttıkları makamlara yaklaşık 1,5 yıl önce kavuşma ihtimali ile sevinçlerinden ellerini ovuşturmaya başladılar.
Her seçim döneminde söylenen sözler söylenecek yine.
İddialar ve suçlamalar karışacak vaatlere.
Her zaman olduğu gibi geçen dönem seçilenler için tam anlamı ile bir değerlendirme yapılmadan yenileri seçilmek için seçmenlerin önüne konulacak.
Çoğu kere taban demokrasisi veya halk demokrasisi gibi parlatılmış süslü laflar edilse de gerçekte lider demokrasisi ya da tam adı ile lider sultası merkez yoklaması şekliyle tecelli edecek.
Bu kafayla ve bu teslimiyet ruhuyla devam edildiği sürece demokrasinin sadece adı olan seçimler yaşayacağız.
Mensup olduğu parti iktidara gelmeden önce demokrasiye küfür düzeni diyenlerin demokrasiyi herkesten daha fazla içselleştirip milletvekili olduklarını görmeye devam edeceğiz.
Bu aşamada tarihi bir olayı hatırlatmayı faydalı gördük.
Olay şöyle:
Osmanlının İmparatorluğu’nun son Şeyhülislamı, Mustafa Sabri Efendi anlatıyor;
Ahmet Naim Bey ismi ile tanınan değerli bir şahsı, Ayan Meclisine girecek azalar arasına yazdık.
Bir sabah namazından sonraydı.
“Ahmet Naim Beyefendi geldi.” diye haber verdiler. Bunun akabinde, Ahmet Naim beyi içeriye aldıkları haberini aldım.
Bir anda, Babasının rahatsız olduğu hatırıma geldi, acaba vefat haberini mi getirdi diye aklıma geldi. Büyük bir merak ve endişe içerisinde, aşağıya indim. Ahmet Bey, endişeli bir eda ile “Efendim bu saatte ziyarete gelinmez. Fakat bendeniz bir istirhamda bulunmak üzere, edep dışı olarak, sizi rahatsız ettim. Meşihat makamına çıkmadan önce haberdar olmanızı arzu ettim” diye özür beyan etti.
“Hayırdır inşallah, Naim Bey, buyurun” deyince de sözlerine şöyle devam etti.
Efendim, Ayan listesini gördüm. Listede, bendenizin de ismi var.
“Efendi hazretleri bu memleket, bu kadar mı kahtı ricale duçar oldu? (Adam kıtlığına düştü) Memleket ne hale geldi? Bendeniz kim oluyorum da, ayandan oluyorum efendim? İstirham ederim efendim, lütfen beni bu listeden siliniz”
Ahmet Naim Bey parçalanıyor, neredeyse yalvarıyordu: “Efendim, ben kendimi bilirim, liyakatimin olmadığı o makam karşılığında alacağım maaşı çocuklarıma nasıl yediririm?”
Baktım ki, Naim Bey kaçacak, kendisine;
“Naim Bey yahu, Allah aşkına cehenneme yalnız başıma mı gideceğim? Dedim”
Ben, Zenbilli’lerin, Ebusuud’ların, İbni Kemallerin ayarında bir insan mıyım? ki,
Kader beni de Şeyhülislam yaptı.
Ne yapalım, bu vazifeleri birileri yapacak.
Hep beraber çalışacağız.
Osmanlı’nın son Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi(Rha) sözlerine şöyle devam etmiştir.
Ahmet Naim gibi fazilet erbabı nerede, şimdi meclisleri dolduran ilimsiz, irfan sız, izansız yiyiciler nerede?
Şimdi son şeyhülislamın ifadelerini bir daha okuyun ve son günlerdeki Cumhurbaşkanlığı adaylığı için partilerin ve adayların birbirlerine söylediklerini düşünün.
Unuttunuz ise ben hatırlatıvereyim:
Seçimde Ak Parti’ye oy vermeyeceksen sen bir vatan hainisin.
CHP'ye oy vermeyeceksen Mustafa Kemal düşmanısın.
MHP'ye oy vermeyeceksen Türk milletinin düşmanısın.
HDP'ye oy vermeyeceksen Kürt vatandaşların düşmanısın.
Hele hele Saadet Partisi’ne oy vereceğim dedin mi bunların hepsi birden olursun.
Hatta bunlarla da kalmaz iş.
Ben bunların hepsinden beriyim ve sadece Hak ve hakikati savunuyorum dedin mi İşid’ci, Yahudi'ye hizmet eden İngiliz ajanı bile olursun.
Aslında topuna birden söylenecek bir söz var ama zaman o zaman, yeri de burası değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.