RAMAZANI HAYATA TAŞIMAK
Ramazan ayının Kuran tabiriyle sayılı günlerinin sonuna yaklaşmanın burukluğu ile Kadir Gecesine ulaşıp ihya etmenin sevinci birbirine karıştı yine.
Kısaca Gonya tabiriynen Ramazanın bitmesine şunun şurasında ne kaldı diyecek kadar bir gün kaldı.
Ramazan ayında insanların kendilerine daha bir çeki düzen vermeleri, Namaz ve Oruç ibadetlerinin verdiği iç huzuru ve iftar ile sahur sofralarının bereketi ile çok güzel hasletler kazandık.
Şükürler olsun… Elhamdülillah…
Küçüklüğümüzden beridir hocalarımızdan “Ramazanda kazandığımız güzel huyları ve ibadete devam etme kararlılığımızı Ramazan bitti diye bırakıvermeyelim” ikazını hep duya gelmişizdir.
Hep hatırlattılar ve hep duyduk ve galiba hep unuttuk duyduklarımızı.
Ya da işimize gelmediği için duyduklarımızı unutur gibi göründük.
Dünya sevgisi, makam mevki sevgisi ve daha başkaca heves ettiklerimiz daha önemli gibi göründüğü için duyduk ama duyduklarımızla amel etmedik.
Hem kendimize hem de içinde bulunduğumuz cami cemaati ile bize öğüt veren hocaların şehitliğine rağmen.
Hatim meclislerinde Kuranı Kerim okuduk veya okuyanları dinledik.
Kuranı Kerimin her ayeti önemlidir dedik hatta bazılarımız daha da ileri giderek Kuranda nesh edilmiş Ayeti Kerime yoktur demesine rağmen, bazı ayetleri okuduk ve manalarını öğrenmekten kaçındık ve galiba nesh eden biz olduk.
Kuranı Kerimi okuyorsunuz ve elbette sevap kazanıyorsunuz ama bir de mealini okuyun diyen hoca efendilerin sözünü tutup ayetlerin meallerine baktık ama okuduklarımız o an satırlarda kaldı veya çabucak unuttuk okuduklarımızı.
Ayeti Kerimeleri okurken bazı hadiseler veya kelimeler dikkatimizi çekince haydi birde Cenabı Allah(cc) bu ayette bizlere ne söylemiş ve muradı ilahi ne imiş diyerek biraz daha derinleşmek için zaman zaman tefsirlere baktık ama öğrendiklerimizi uygulamaya geçiremedik.
Her Ramazan Ayı öncesinde Müslümanların kafalarını karıştırmak için modern din âlimleri ve hatta müftülükler tarafından bile verilen çağdaş fetvaların yanlış olduğunu bile bile acaba çıkar yol var mı diye bakmadan edemedik.
Fetvaların ne olduğu veya verilmişlerden farklı olup olmadığına bakmak için ilmihallere baktık ve Diyanetin en üst makamının iki sahibi, eski Diyanet İşleri Başkanı Merhum Ömer Nasuhi Bilmen ile Merhum Ahmet Hamdi Akseki Hoca Efendilerin fetvalarının terk edildiğini gördük.
Ramazan Ayının başında kendimize söz vermemize rağmen her sene olduğu gibi bu Ramazanda da ifsat edici medyanın sergileyeceği zihin bulandırıcı tavırlara karşı duramayıp alışkanlıklarımıza yenilerek hiç beklemediğimiz manzaralar dâhil önümüze ne konursa seyretmekten vazgeçemedik.
Diyanet İşleri Eski Başkanlarımızdan Merhum Ömer Nasuhi Bilmen ’in, Büyük İslam İlmihali. Kitabında bulunan “Oruçlu olduğunu hatırladığı halde, kokladığı bir buharın dumanı içerisine gitse, orucu bozulur ve kaza etmesi gerekir” (Oruç bahsi, madde 110) bölümü okumuş olmamıza rağmen sokağa çıkarken hatta camiye bile giderken parfüm veya deodorant kullandık ya da kullananları hoş gördük.
Daha da saymak mümkün unuttuklarımızı veya çıkarımız gereği göz ardı ettiklerimizi.
Elbette bunca hata ve yanlışımıza rağmen;
Kuranı Kerimin nüzulünün 1400 sene evvel tamamlandığını ve Müslümanlardanım dediğimiz için de hangi ayeti Kerimeyi işitirsek işitelim hemen teslim olmakla mükellef olduğumuzu hiç unutmamamız gerektiğini.
Özellikle Ramazan ayında Kuranı Kerimin okunması ve anlaşılması konusunda çoğalan tartışmaları kim ne amaçla yaparsa yapsın ve kim tarafından ve hangi zamanda üretilirse üretilsin, hiçbir meal ve tefsirin Kur'an'ın yerini tutamayacağını.
Hangi grup veya cemaat ya da oluşum tarafından okunursa okunsun ellerindeki herhangi bir mealin veya tefsirin kesin doğru olarak kabullenilmesinin, Kur’an’ı o yoruma mahkûm etmek anlamına geldiğini hatta meal ya da tefsiri Kur'an'la eşitlemek anlamına geldiğini.
Hz. Peygamberin Sahih Sünnetinin Vahyin toplumla buluşma pratiği olduğunu ve bu gerçeğin inkârının Kur'an'ın Müslümanlarla muradı ilah, doğrultusunda bağ kurma imkânını ortadan kaldırdığı ve Hz. Peygamberin uygulaması olmadan doğru bir Kur'an anlayışına gidilemeyeceğini.
Kur’an dışında hiçbir bilgi kaynağı tanımayan ilk hariciler ile şimdiki çağdaş haricilerin inanç ve uygulama yönünden birbirlerinden çokta farklı olmadığı,
Gerçeğini unutmadan ve dolayısıyla da tüm yılı bir ramazan heyecanı ile yaşayarak Ramazanda kazandığımız hasletleri hayata hâkim kılabileceğimizi unutmadık, unutmamamız gerekir.
FARKINDA MIYIZ?
Hz. Peygamberimizi(sav) yaşayan Kurandır diyerek Kur'an'ın ilk muhatabı olarak kabul ediyorsak bu anlamda Sahih Sünneti de Kuranın ilk ve tek hatasız tefsiri olarak görüp vazgeçilmez bir kaynağımız olarak kabul etmek durumundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.