RAMAZAN GÜNDEMI
Ramazan ayında Müslümanın gündemi hiç şüphesiz Kuranı Kerim tilaveti, Namaz, Oruç, Sahur ve İftar ile Teravih ve teheccüdün yanında Sadaka ve Zekât olacaktır.
Müslümanların gündemini bu ibadetler doldururken onları Ramazan ayının bereketli ve kutlu günlerinde bu ibadetlerden ve feyizlerden alıkoymak isteyenlerin gündemi ise inkâr, itham, iftira ve eğlence ile Müslümanları engellemek olacaktır.
Artık tabir caiz ise alışkanlık oldu bile diyebiliriz.
Ramazan Mübarek ayın habercisi olan ve 3 aylar Mevsiminin ilk ayı olan Recebi Şerif ile başlar Müslümanları bu yanlış ve anlamsız tartışmaya çekebilme işlemi.
3 Aylar mevsiminin ilk mübarek kandil gecesi olan Regaib kandili ve Miraç Gecesinde ortaya attıkları sapık fikirleri ile Müslümanlara kanca atmaya başlayan güruh maalesef her sene bu tavırlarını sürdürmektedirler.
Başarısız olacaklarını bildikleri halde bu gayretin sonucu sadece Müslümanların Mübarek gün ve gecelerde yaptıkları ibadetlere daha fazla iştiyak göstermelerine sebep oluyor.
Berat Kandili için de söylemediklerini bırakmayanların asıl hedefleri elbette Ramazan Ayı.
Daha Ramazan Ayı ile ilgili ilk haberlerin Müslümanların gündeminde yer alması ile birlikte kırmızı görmüş boğa misali ağızlarından köpükler saçarak hezeyanlarını tv ekranlarından veya gazete köşelerinden ifade etmeye başlayan bu güruh Ramazan hilalinin görünmesi ile suçlama ve nefret ifadelerini de en üst seviyeye çıkarmakta beis görmezler.
Kuranı Kerimdeki Ramazan ayı ile ilgili ayetlerden tutunda, oruç ibadeti, imsak ve iftar vakitlerinin tespiti ile Teravih namazının varlığı yokluğu üzerine ne hezeyanları varsa ortaya dökerler.
Radikal takıldıkları günlerde Ramazan hilali göründü veya görünmedi diyerek takvime itibar eden Müslümanlardan bir gün önce veya sonra oruca başlayıp yine bir gün önce veya sonra bayram edenlerin bile şimdilerde Ramazan, Oruç ve Teravih üzerine konuşmalarını görür olduk.
Bu arada unutulmaması gereken bir güruh daha var.
Yıl boyu Hz. Rasulullah’ın(sav) sahih Sünnet ve Hadislerine amansızca saldıran münkirler grubu.
Kuranı Kerimi okuduklarını zanneden ve aslında okudukları şeyin Kuranı Kerimi okuduğunu ve anladığını zanneden başka bir kişinin Kurandan yarım yamalak ve kırık dökük Arapçası ile yaptığı tercümeden başka bir şey olduğunu bile düşünemeyenler gerçekte Kuranı Kerimi okumuş olsalar Kuranın kendisini okuyanı Hz. Rasulullah’ın(sav) rehberliğine yönlendirdiğini görürlerdi.
Ama gelin görün ki Hz. Peygamberimizin(sav) dizinin dibinde bulunmak suretiyle nebevi bir eğitimden geçmiş olan İslam’ın kurucu nesli görevini yapan Sahabe ve Tabiin Neslini(ra) yalan söylemek ve iftira etmekle ile suçlamaktan geri durmayan bu sapkın güruh aslında bizatihi kendi iftiralarını böylelikle maskelemek istemektedirler.
Hâlbuki Sahabe ve Tabiin Efendilerimizin(ra) üstün gayretleri ile bizlere kadar değişmeden gelen Kuranı Kerime yapılabilecek en büyük saldırı Kurandan Hz. Rasulullah(sav) ile ilgili ayetleri örtmeye çalışmaktır.
Gerçekte okuyoruz dedikleri Kuranı Kerimin iki, kapak arasına toplanmasındaki emekleri bu sahte Kurancı güruhun yalanlarını ortadan kaldırmaya yeterde artar bile.
Sahih Sünnet ve Hadisi Şerifler olmasa itikat ve ibadetlerini bile yerine getirmeye zaman ve fırsat bulmayacak bu okumuş cahiller güruhunun batılı müsteşriklerden öğrendiği iftira dolu saçmalıkları din diye ortaya getiriyor olmaları da aynı zamanda bunların nasıl bir yanılgı içinde olduklarının bir göstergesidir.
Kaldı ki bu güne kadarki tavırları Hz. Peygamber’in(sav) sahih sünneti ve hadisleri ile onları bize kadar ulaştıran övülmüş sahabelerini itibarsızlaştırmalarından sonra sıranın Kuranı Kerimi ortadan kaldırmaya geleceğini de ispat etmektedir.
İbadet dilinin yerelleştirilmesi gibi masum görünen hain bir istekle başlayan bu tür sapkın görüşlerin sonucunun aslında dünya dini dedikleri bir ucubeye çıktığı artık saklanamaz duruma gelmiştir.
Bütün bu olan bitenlerden ve yön değiştiren saldırılar bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır.
Bu gerçek Sahih Sünnet ve Hadislerin Müslümanlar üzerinde nasıl bir derleyici toparlayıcı işleve sahip olduğudur.
Aslında bütün dertleri de bu Müslümanlar arasındaki birliğin bütünlüğün ve dayanışmanın yok edilmesinden başka bir şey değildir.
Müslümanların bu aşamada yerli ve yabancı müsteşrik ve uşaklarına karşı gösterdikleri direncin Ramazan ayında en üst seviyeye çıkacağını bildiklerinden dolayı en başta ifade etmeye çalıştığımız gündem değiştirici gayretlerini artırdıklarını bilen Müslümanlara daha fazla görevler düşmektedir.
Müslümanların en temel görevi bu tür sapkın suni gündemlere takılıp kalmamaktır.
Dini konularda öğretici ve eğitici öğretici oldukları kadar yanlışa müdahale etmekle de görevli olan müftü, vaiz, imam hatip ve diğer diyanet görevlilerinin ise bu çatlak sesleri karşısında görevleri seslerini yükseltmeleridir.
Ayasofya İmamına yapılanlardan sonra mecalleri kaldı ise.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.