Orta Sınıf Hegemonya Savaşı
Türkiye’de muhafazakâr olarak tarif edilen gruplar genelde orta veya alt sınıflarda yer alan insanlar olarak görülür ve kendilerini devletin sahibi olarak görenler tarafından ya göz ardı edilir veya yok sayılır.
Türkiye'de orta sınıfların muhafazakâr fraksiyonlarının, Demokrat Partinin kurulmasıyla somutlaşan Müslümanların muhafazakârlık söylemiyle devlet katındaki rollerinin değişimine paralel olarak ticari deneyimlerinin de değiştiği hatta dönüştüğü söylenebilir.
Kısa sayılabilecek Menderes iktidarında devlet gelirlerinden istedikleri payı alamadıklarına inanılan muhafazakâr camianın bekleyişi 12 Eylül askeri darbesinin ardından uygulamaya konulan bir takım ekonomik kararlar ve uygulamalar ile sona ermiş oldu.
Aslında 24 Ocak da ilan edilen ekonomik kararların 12 Eylül sonrasında uygulanan kararlardan hiç farkı yoktu.
Ama güya askeri darbeye tepki olarak iktidara getirilen batı destekli Özal iktidarında ticari alanda ön plana çıkmaya çalışan orta sınıfta ihtilal ve sonrasındaki geçen zaman içinde değişen hiçbir şey olmadığı gibi yeni olan bir şey de yoktur.
Belki değişen şey olarak, daha seküler bir hayat tarzına uygun hal ve davranışlar, günübirlik değişen zevklere bağlı moda anlayışı, sosyalleşme yollarını ve ortamlarını bir iki sinema ve tiyatro eseri seyretmek olarak sayılabilir.
Bir de bunun mekâna yansıması olarak sayılabilecek olan eski evlerini ve mahallelerini terk ederek zengin sayılan muhitlerden yer kapma yarışına girerek güvenlikli sitelere hücum etmek olarak ifade edilebilir.
Bu değişim bize muhafazakârların yüzyıllardır düşüncelerine hâkim olmuş olan dinen makbul ve aynı zamanda anadan atadan tevarüs eden zarif olanın peşinde olmak olarak tarif edilebilecek olan hayat tarzlarını muhafaza etmekten vazgeçtiklerini göstermektedir.
Muhafaza ettikleri tek şey ise içi boşaltılmış muhafazakârlığın ayrıntılı tarifi.
Bu değişim, bize nasıl değiştilerden ziyade, neden değiştiler sorusunu sormak zorunda bırakıyor.
Çok farklı cevaplar verilebileceğini biliyoruz.
Bizim cevabımız uzun yıllar karşı mahalle olarak gördükleri seküler laik sınıfın elindekilere baka baka iç çekmekten dolayı ortaya çıkan rahatsızlık ve komplekslerinden kurtulmak içindir.
Bu değişim insanların yani muhafazakâr orta sınıfın davranış ve beğeni düzenini değiştirmedi.
Bu değişimin muhafazakârların yaşadıkları mekâna yansıması sadece sembolik anlamda oldu ve evler değiştirilirken evde kullanılan ürünler muhafazakâr olmayan modanın ürünlerinin kabaca yerleştirilmesinden başka bir şey de olmadı.
Muhafazakâr değişimdeki zihniyet bu eksikliğini sosyalleşme anlamında da gösterdi ve kendileri dışındaki dünyanın sosyalleşme ortamlarında bulunmayı marifet zannederek şehrin belli bölgelerindeki kendileri için kapalı anlama gelecek ortamları kendi iç dünyalarının görgüsüzlüğü ile doldurmaya başladılar.
Bütün bunlar nedeniyle birileri tarafından İslami burjuva olarak tanımlanan muhafazakârlar tarafından karşıt kesim kullandığı için imrenerek baktıkları lüks markaların kullanılması sonucunda İslami gettolarda olduğu kadar kamusal alanda da görünür olmaları sonucunda zaman zaman basın yayın organlarında yer allamalarını bile Türkiye’nin gündemine girmek olarak görme hatasına düştüler.
İslami olmadığını açıkladığı halde İslami kesimin iktidarı olarak görülen tek parti iktidarı döneminde kendilerine Anadolu Kaplanları, yeşil sermaye gibi olduğundan farklı gösteren isimler takmayı da önemseyen muhafazakâr kesim, İslam Dini hükümlerini kapitalizm ve modernleşmeyle erozyona uğratarak İslami burjuvazi ile İslamcı kapitalistler oluşturmaktan öte bir işlem yapmamışlardır.
FARKINDA MIYIZ?
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tek parti iktidarının kendi zenginlerini ortaya çıkardığı gibi, şimdi de iş başında bulunan tek parti iktidarının da kendi zenginlerini oluşturacağını hesaplayarak Özal iktidarından bu yana fırsat kollayan ve beyaz Türkler olarak görülen Cumhuriyetin seçkinlerine alternatif olarak İslami seçkinler olarak ortaya çıkması Müslümanlar açısından üzerinde durulması gereken bir durumdur.
Muhafazakâr olarak tanımlanan kesimin kapitalizm ve İslam terimlerine kendi anlamını yükleyerek aslında Liberalizm ve cemaat mefhumlarının yeni bir versiyonunu oluşturmaya çalışması da aslında kendi içlerindeki hegemonya mücadelesinden başka bir şey değildir.
24 Ocak 1980 tarihinde Demirel Hükümeti tarafından uygulamaya konulan ama Özal ile özdeşleşerek ekonomik literatüre 24 Ocak kararları olarak geçen ekonomik ve siyasal dönüşümlerin bu sonucu oluşturacağını kim düşünebilirdi ki?
:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.