Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

O’nun Doğmasıyla…

O’nun Doğmasıyla…

Âlemler O sallallâhu aleyhisselam hürmetine yaratıldı. Rahmet dolu hidâyet yağmurları O’nun pâk varlığıyla insanoğlunun kalbine yağdı. Son Nebi Peygamber aleyhisselam ile Allah Teâlâ gerçek mânâda yüreklerde anıldı, idrakler derin ilham ve iştiyakla yüce Yaratıcı'ya açıldı, Kitâbı Kerim O’nunla hakkıyla kavrandı. Kuytu karanlıklar, zifiri geceler, bed câhiliye hep O sallallâhu aleyhisselam’ın nûruyla aydınlık hilâle dönüştü. Doğmak bilmeyen şafaklar Efendimiz aleyhisselam ile geleceğin ufku ve umûdu olarak doğdu. Ve topyekûn insanlık O’nun kâinâta teşrifleriyle insan olma şerefine erişti.
571 yılında nur peygamberin doğmasıyla dünyâ âleminde her yer nura gark oldu. Mekke O sallallâhu aleyhisselam’ın doğumuyla nurlu bir sabaha uyandı. O’nun geliş muştusunun sevinciyle yedi kat semâda melekler, yerde cemâdat, nebâtat, insânat eşsiz bir güzelliğe büründü. Ufukta en hikmetli felah göründü. Kalplere misli görülmemiş semâvî bir sevdâ ateşi yürüdü. Nefesler tutuldu, akıllar durdu.
O sallallâhu aleyhisselam geldi…
Yürekler O’nun ilâhî dâvetini almaya hazırlandı.
Hz. Peygamber aleyhisselâm’ın hakikat nurları insanlığın idrak ufkuna doğunca her şey O sallallâhu aleyhissalâtu vesselâm’ın getirdiği hakikatlere göre şekil aldı. Bu kutsal dâvâ uğruna serden geçildi. O aleyhissalâtu Vesselam bir uyarıcı, bir müjdeci, bir dâvetçi ve bir şâhit olarak dünyâya teşrif etmişlerdi. Kâinâta sığmayan Allah (c.c) sevgisi ufacık kalplerde yerini aldı. Bir mübârek çağrı başladı. Bu çağrı Hakk’a, hakikate dâvet çağrısı idi. Kutlu yolun kutlu yolcuları bu kutlu çağrıyı yarış hâline dönüştürdüler. O kutsîler Hakk’a ve O’nun eşsiz Hak dâvetçisinin uğruna en değerli neleri varsa ortaya koydular. Mallarını mülklerini, en yakınlarını, canlarını hiç çekinmeden fedâ ettiler. Bu bir insanlık savaşı ve ebediyet mücâdelesi yarışı idi. Dînin, imânın, duânın, ibâdetin nûru yüreklere sağnak sağnak rahmet olarak yağdı. Sineler ‘Allah’(c.c) nidâlarıyla dalgalandı, ruhlar her an şükrederek Hakk’a yöneldi, gönüller aşkı-Muhammedî ile alevlendi. İnsanlık sevgi ve rahmet kapılarını ardına kadar açtı… Ve artık bu yarış durdurulamazdı, durdurulamadı.
O sallallâhu aleyhisselam’ın insanlığa ulaştırdığı ‘Hakk’a ve hayra dâvet’ ilâhî mesajı zamanla bir nur şûlesi oldu. Günahlar, sapkınlıklar, çirkinlikler, kötülükler o eşsiz güzellikler karşısında çözülüverdi. Yüreklerde kin, nefret ve düşmanlıklar eridi, nefisler dizginlenme yoluna girdi. Kalbi lüzumsuzca işgal eden her ne varsa bir bir yok edilerek orada mümbit bir iman çerağı yakıldı. Sevdânın merkezi kalpler, gönül oldu. Dünyâya bahar geldi. Hayat cennet kopyası yaşama mekânı oldu. Gözyaşları şefkat hâlesiyle çağladı, sineleri dağladı, dua dua yakarışlar arşı Rahmâna arz edildi. Diller seher vakitlerinde ‘Hû Hû’lar ile lâl kesildi. Semâ bile bu vecde bigâne kalmadı. Rahmetten, hikmetten dileyenler nasiplendi. Bütün bu ilâhî muhabbetler hep O sallallâhu aleyhisselam’ın getirip insanlığa takdim ettiği yüce hakikatlerle idrak edildi.
O’nun dünyâya teşrif etmesiyle ‘güzel ahlak’ tamamlandı. Ameli sâlih işlemenin ehemmiyeti, tatlı dil-güler yüz ve yumuşaklığın önemi, muhabbetin-sohbetin-dostluğun gerekliliği Peygamber aleyhissalâtu vesselam ile kavrandı. Affetmenin, karşılıksız vermenin, fakir fukaraya-ihtiyaçlıya sâhip çıkmanın bir insanlık vazifesi olduğu O sallallâhu aleyhisselam’ın örnek hayâtıyla daha iyi anlaşıldı. O nezih davranışları, cömertliği, edebi, iffeti, cesâreti, doğruluğu ile bütün bir beşeriyete en güzel misal oldu. Devrin esirleri, köleleri hürriyetine kavuştu, babaları tarafından diri diri toprağa gömülen kız çocukları artık ölmekten kurtuldu. Konu komşuya hürmetle davranıldı, insan hukûkuna saygı gösterildi, kul hakkı çiğnememeye varan muhteşem davranış modelleri işlendi. Neticede her kötülük, her yanlışlık O’nu gelişiyle izâle oldu, iyiliğe dönüştü.
Bütün insanlık kâinâta gelmiş, geçmiş ve bir eşinden bir daha gelmeyecek olan O eşsiz Peygambere çok şey borçludur. O sallallâhu aleyhisselâm’ın varlığıyla insanlık Hakk’ı, hakikati ve en doğruyu bulmuştur. Ne diyor kıymetli şâir bizde aynen onun gibi söyleyelim:
‘Doğmazdı kalbe îman, inmezdi arza Kur’ân,
Meçhûl olurdu esmâ, Levlâke Yâ Muhammed!..
Mâtem tutardı gökler, gülmezdi hiç melekler,
Mahzundur Arşı âlâ, Levlâke Yâ Muhammed!..
Feyzinle güldü âlem, gufrâna erdi âdem,
Ağlardı belki hâlâ, Levlâke Yâ Muhammed!..
        Gün görmeden baharlar, sislerle örtülürdü,
        Zindân olurdu dünyâ, Levlâke Yâ Muhammed!..
        İnler dururdu sesler, her nağme hıçkırırdı;
        Tutmuştu arşı şekvâ Levlâke Yâ Muhammed!..
        Dünyâda tek hakikat uğruna can verenler,
        Bulmazdı derde kimyâ, Levlâke Yâ Muhammed!..’ (1)
----------------
1) Ali Ulvi Kurucu, Gümüş Tül ve Alevler;1970, Konya, sf.89

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi