Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

Öldükten sonra seversin beni

Öldükten sonra seversin beni

Ebabekir Cambolat, Adı Aşk kitabında, “Mezar-ı Şen” yazısında, dedesinden bahseder. 

Muhterem dedesi, “Mezarın şenlik olsun” diye beddua edermiş. Sözün anlamını Yazar, insanlar dedesinin “Cenaze merasiminde akın akın gelip, taziye için sıraya girdiğinde” anlayacaktır. 

Ama tabiatıyla zaman geçtikçe; akrabalar, eş dost azaldıkça, o mezar da gariban kalacaktır.

 “Bir zaman sonra çınarın diğer dalları kuruyunca kökünden çıkan filizler çınarı görmüyordu” diye anlatacaktır durumu.

Yazarın sözlerini duyunca, kendi dedemi hatırladım. 

Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele’ye katılan, Rusya’da iki sene esaret hayatı yaşayan Muallim Mustafa Efendiyi.  Çok çile, kahır çekmiş, biraz sert mizaçlı, ketum bir Gazi… 

Son günlerinde tertemiz, günahsız bir çocuk safiyeti okurdum çehresinde. Fevkalâde sevimliydi.

 Başarısız da olsam, onun hayatını canlandırmaya, anlamaya çalışır;  vakit darlığıyla, ayrılık gününün yaklaşması, mukadder akıbet dolayısıyla hüzünlenirdim. 

Sonra bir sevgi kabarmasıyla; o güzel, heybetli, masum “uzak” masal kahramanına sarılmak, hislerimi göstermek isterdim bazen. Nadiren izin verirdi; o da “Deli Kız!” diye,  kerhen. Tipik bir Osmanlı erkeğiydi.

Hiç unutmam bir keresinde bana, vefatına yakın, “Öldükten sonra beni seversin” demişti.

Müthiş sözdü, öldükten sonra hatırlanmak, sevilmek…

Umumiyetle akışa, gündelik hadiselere, yeni müşkül ve problemlere kaptırırız kendimizi. Biraz da doğal seyirdir. Aksi takdirde yaşamak zorlaşır. 

Her günü matemle, azapla, gamla geçirmek, hayatı zehir zindan etmek de mahzurludur. Denge icap eder. 

Vefa, sadakat, gidenin hatırasına saygı, samimiyetimiz, deneme noktası;  sevdiklerimiz gözden uzaklaşınca ortaya çıkıyor.

 Acaba, öldükten sonra münasebetlerimiz nasıl? 

Hatıralar çabucak siliniyor mu? Bir müddet sonra, hepimizin mezarı, kimsesiz,  garip gureba meskeni gibi mi kalıyor. İsimler kazınmış, gölgeler hayaller kalmış yalnız. Ve sonra hiç.  

Yaşarken dahi ihmallerimiz, unutkanlık ve sürüklenişlerimiz varken.

Hayatımızı sürdürüyoruz. Ya ölüler, bizdeki hayatını nasıl devam ettiriyor.

Kalpler nasıl çeşitli durumlra girer; alabora, sütliman olur; ateşler içinde yanıp donar, erir ve döndükçe döner.

Hikâyeler, tarihler, çizgiler nasıl da değişir devranda.

Öbür dünyaya yürüdükten sonra, sevenlerin hayatında nasıl yaşarız; imanlıysak ve ruhun varlığına inanıyorsak, iç âlemimiz (M. S.) nasıl bir çizgi sürdürür. Hepsi meçhul.

Yaşayanların hayatı da farklılaşmıştır, asıl miladımız Ölü(m) den Sonra.

Bize de karne veriliyor bir bakıma.

“Öldükten sonra seversin beni”

Sadece yakınlık kurduğumuz kişiler değil, genel olarak, ne kadar sevdim, sevebildim bilemiyorum. Sözü kolay, tatbikatı zor iş. Neticede en ziyade Benliğe tutkunuz.

Ölüm dirim imtihanlarından iyi puanlarla çıkmadım belki de. Nisyanı hak etmişimdir yaşarken de, mevtayken de.

Mezarım “şenlikli” olur mu bilmem. Kim gelir, kim gider; kim okur, kim doku(nu)r. Pek ümitli değilim.

Fakat daimî bir bahar havasında uçuşan, bahtiyar ruhlara inanırım.

Delilenir; yerim şenlikli değilse de, “şen şatır bir mevta” olmayı arzularım.

Yine gayretle ve kararlılıkla, O’ndan istemek lâzım herhalde.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi