Off Çok Sıcak!
Yaz aylarının içinde, sıcaklığın daha baskın olduğu bir zaman dilimi var. Bu dilim, ateşten lokmalarla istisnasız hepimizin boğazını yakıp midesini yangın yerine çeviriyor sanki. Öyle bir dilimin ilk ısırıkları da tadılmaya başlandı sanki son birkaç gündür. İçine saklanıp orada serinlenebilecek bir delik var mı? Mağaraların dışında yani?
Ne yaparsınız, insan ne yapacağını şaşırıyor. İnce giysiler giymek şöyle dursun, cildinden soyunası, ne bileyim, deri değiştiren bir kertenkeleye falan dönüşesi geliyor insanın. Sahi, kertenkeleler soğukkanlı hayvanlardı, değil mi? Damarların içinden soğuk bir şeyin akması ne kadar da serinletici olsa gerek.
Mağaralar, kertenkeleler derken serin ortamlara ve soğukkanlı hayvanlara öykünüşüm ortada. Bu yazıyı da, tam, en başta bahsettiğim zaman diliminin o ateşten lokmalarını tattığım zamanın içinden yazıyorum zaten. Genelde haziran aylarının sonlarına denk gelen bu süreç, bu sene erkenci olup, ayın ilk yarısını ortaladı. Yoksa, olan, olacakların habercisi ve ekim ayına kadar itfaiyeden mahrum bir halde yanıp kavrulacak mıyız? Biz yanmışız da itfaiyemiz yok.
Off çok sıcak!
Başkası değil; her kış, yaz mevsiminin gelmesini iple çeken ben, bunları söylüyorum, hepimizin yaptığı gibi. Beşerin nankörlüğü dillere destandır zaten, söylemiştim değil mi? Ama ne yapalım ilerisini hesap etmek yerine, anlık şartlar altında anlık yorumlar yapıp, bu çıkarımları bir süreliğine kendi gerçeği edinmek, daha kolayına ve pratiğine gidiyor insanın. Bilgelikte gözümüz yok. Ama hava çok sıcak bak!
Bu arada dün akşam bardaktan değil; sürahiden boşanırcasına yağıp yolları adeta göle çeviren bir yağmur vardı. O gün, bütün Konyalıların aklına kazınacağından, hangi günü kastettiğimi anlayacaksınızdır. Öyle ıslak, öyle serin ve öyle bulutluydu her yer. Evet, bulutlar yer değiştirip,gökyüzünden yeryüzüne indiler bir süreliğine bence. Öyle yağdı. Güçlüğün ardındaki kolaylık gibi, yangını söndüren ıslak bir battaniye gibi.
Yok, yazı, bir yere varmayacak bu sefer. Günce tadında ama hepimizin paylaştığı hava gündemine dair bir yazıydı bu. Yani bir parça kişisel ama çokça da o ^herkesin altına imzasını atacağı türden^. En sıcak dilimin lezzetine topluca bakmaya başladık sonuçta; yiyen yalnızca ben değilim her halde bu alevli lokmaları.
Sonuç netice, birkaç hafta daha böyle gibi. Yaz aylarının içindeki en sıcak dilim, birkaç hafta sürüyor sonuçta. Kertenkeleler ve mağaralar… Burun kıvırdığımız hayvanlara ve taş devri insanlarının mağaralarına özenip imrenmelerimiz… her kış, yaz’ı bekleyişimiz, sonra, kendi kendimize şaşırışımız ve zaten pek nankör oluşumuz… Bunları alın ve bunlardan bir yelpaze yapın kendinize. Aylar, sonbahara döndüğünde yazmayı planladığım bir başka mevsim yazısında, daha serin şartlar altında olma hayaliyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.