Nurten Selma Çevikoğlu'ndan "Hazine" ve "Ramazan Sohbetleri"
Güzellikte birbiriyle yarışan iki kitapla, okuru selamlıyor Sayın Nurten Selma Çevikoğlu: “Ramazan Sohbetleri” ve “Hazine”.
“Ramazan Sohbetleri’nde” Ramazan konusunda bir hassasiyete, üzerinde bir kez daha düşünmeye davet ediyor bizi.
Mübarek ayın getirdiği sürurla, hayatına şamil bir şuurla “Şükür güzeldir dostlar” diyor. “Hakk’ı idrak eden beyne, Hakkı zikreden dile şükür… Cenneti kazanmaya bedel îmana şükür… Rabbin bizi unutmadığının delili olan problem ve sıkıntılarımıza şükür… Hakkı anmaktan memnun olan gönle şükür…” ( Ramazan Sohbetleri, sh 39)
Nurten Selma Hanımefendi’nin satırlarında; biz bu süzme silme iman lezzetini, hamlesini izliyoruz.
Belki katılmadığınız düşünceleri olabilir ama ne yazıyorsa sizi çarpan bir samimiyete sahip… Tecrübelerini, inandıklarını; öğretmenliğin, anaçlığın, sade halis bir mümin olmanın getirdiği haz ve dinamizmle aksettiriyor kelimeleriyle… Sözcükler gönlünüzde sevdalı cümlelere, açılışlara, aşk vuruluşlarına hazır; okunmayı, üzerinde düşünülmeyi, hazmedilmeyi bekliyor. İçinizi sema esintilerine açık, kıpırtılarla dolduruyor.
Olmazsa olmazımız, bizi yaşatacak, değerli ve ölümsüz kılacak, en hayatî devasa zenginliğimiz “İman”. İnançsız; sağlığın, varlığın, hayatın bir anlamı yok. Kemâle ancak iman nimetiyle erebiliriz.
İşte “Hazine” kitabı, bize iman ölçüsünden, inanç ne’liği niteliği ve içeriğinden haber veriyor. “İman hayâtın tadına varmaktır.(…) Îman hem nurdur hem kuvvettir. Yaşam enerjisidir.(…)Ey insan, ruh dünyanın dirilmesini istiyorsan îmana gel”(sh.17, 19)
Kitap boyunca, yazarın yumuşak bir üslupla yaptığı bu ısrarlı, kararlı çağrıyı işitiyoruz.
Önemli yaralara, dertlere temas ediyor Nurten Hanım. Dininin yüceliğini izzetini anlamayanlara, “diyalog, monolog, vantrilok” safsatalarına karşı, “Şüphesiz ki Allah indinde tek hak din İslâm’dır.(Ali İmran-85)” cevabını veriyor mesela.
Cemiyetin başlıca meselelerinden biri de, inanç zafiyetinden dolayı; “dünya ve ahret dengesini kuramamak” ve benliklerin birleşerek, birbirini azdırıp kuvvetlendirmesidir. “Bir güven bunalımı yaşamaktayız (sh. 70)” diyor.
“Güzel misal teşkil etmek; müspet düşünmek; iyi çığır açmak” önemlidir. Hâlbuki Müslümanlarda tam tersi uygulamalara şahit olmaktayız. Yazar, güncelle bağlantı kurarak, konuya açıklık getirip, çeşitli örnekler getiriyor: “Canlı bomba hâdisesi(…) bizim inancımızın reddettiği yanlış bir davranış modelidir” diye fikir beyan ediyor sözgelimi. Kötü bir çığırın sonucudur.
Bilgiyi gönül(süz) taşıyan, nefsaniyetinin altında ezilmiş hamal aydınla; “Kalbî donanım, manevî kuşanıma”, “Allah’ı tanıma bilgisine; kulluk bilincine” sahip, “iman lezzetine varmış ârifi”; “Âlim ârif farkı” isimli yazısında karşılaştırıyor.(sh. 109)
“Nefis, Şeytan ve Dünya Üçlüsüne” karşı uyarıcı bir tavırla; “bizi teyakkuz içinde olmaya ve idraki diri tutmaya” özendiriyor.
“Osmanlı’nın Stresten Korunma Metodunu” tavsiye ediyor; dikkat çekici, ufuk açıcı makalesinde: “1) errızgı alallah: (=Rızkı veren ancak Allah (c.c.)’ dır. Başkası önünde eğilme.) . 2) Tevekkeltü alallah: (= Allah (c.c)a dayan.). 3) Ya nasip: (= Canını sıkma eğer nasipse olur.) 4) Ya sabır: (= Sabretmeyi bil, vaktinden önce bahar gelmez.). 5) Bu da geçer yâ hu”
“İdeal ölçülerde yapılan ibâdetlerdir” , insana “derûni haz ve lâhutî lezzetleri” getiren ve muhabbet neşesiyle böylesi sıcacık sözler ettiren:
“İbâdet Hakk’a yürüyüştür, Hak’la mânen coşkuyla kucaklaşmadır. İbadetler unuttuğun güzellikleri hatırlamandır. Yüreğinin derinliklerine inme ve benliğinle yüzleşmedir. Korkma ve cesur ol git ve O’na de: ‘SENİ SEVİYORUM EY RABBİM SENDE BENİ SEV’ sh. 128).
Ne dersin, “Hazine’nin” kapağını aralamaya ve paylaşmaya var mısın ey okuyucu!
Nurten Selma Çevikoğlu, “Hazine”; “Ramazan Sohbetleri”; Nüve Kültür Merkezi, 2010
“Ramazan Sohbetleri’nde” Ramazan konusunda bir hassasiyete, üzerinde bir kez daha düşünmeye davet ediyor bizi.
Mübarek ayın getirdiği sürurla, hayatına şamil bir şuurla “Şükür güzeldir dostlar” diyor. “Hakk’ı idrak eden beyne, Hakkı zikreden dile şükür… Cenneti kazanmaya bedel îmana şükür… Rabbin bizi unutmadığının delili olan problem ve sıkıntılarımıza şükür… Hakkı anmaktan memnun olan gönle şükür…” ( Ramazan Sohbetleri, sh 39)
Nurten Selma Hanımefendi’nin satırlarında; biz bu süzme silme iman lezzetini, hamlesini izliyoruz.
Belki katılmadığınız düşünceleri olabilir ama ne yazıyorsa sizi çarpan bir samimiyete sahip… Tecrübelerini, inandıklarını; öğretmenliğin, anaçlığın, sade halis bir mümin olmanın getirdiği haz ve dinamizmle aksettiriyor kelimeleriyle… Sözcükler gönlünüzde sevdalı cümlelere, açılışlara, aşk vuruluşlarına hazır; okunmayı, üzerinde düşünülmeyi, hazmedilmeyi bekliyor. İçinizi sema esintilerine açık, kıpırtılarla dolduruyor.
Olmazsa olmazımız, bizi yaşatacak, değerli ve ölümsüz kılacak, en hayatî devasa zenginliğimiz “İman”. İnançsız; sağlığın, varlığın, hayatın bir anlamı yok. Kemâle ancak iman nimetiyle erebiliriz.
İşte “Hazine” kitabı, bize iman ölçüsünden, inanç ne’liği niteliği ve içeriğinden haber veriyor. “İman hayâtın tadına varmaktır.(…) Îman hem nurdur hem kuvvettir. Yaşam enerjisidir.(…)Ey insan, ruh dünyanın dirilmesini istiyorsan îmana gel”(sh.17, 19)
Kitap boyunca, yazarın yumuşak bir üslupla yaptığı bu ısrarlı, kararlı çağrıyı işitiyoruz.
Önemli yaralara, dertlere temas ediyor Nurten Hanım. Dininin yüceliğini izzetini anlamayanlara, “diyalog, monolog, vantrilok” safsatalarına karşı, “Şüphesiz ki Allah indinde tek hak din İslâm’dır.(Ali İmran-85)” cevabını veriyor mesela.
Cemiyetin başlıca meselelerinden biri de, inanç zafiyetinden dolayı; “dünya ve ahret dengesini kuramamak” ve benliklerin birleşerek, birbirini azdırıp kuvvetlendirmesidir. “Bir güven bunalımı yaşamaktayız (sh. 70)” diyor.
“Güzel misal teşkil etmek; müspet düşünmek; iyi çığır açmak” önemlidir. Hâlbuki Müslümanlarda tam tersi uygulamalara şahit olmaktayız. Yazar, güncelle bağlantı kurarak, konuya açıklık getirip, çeşitli örnekler getiriyor: “Canlı bomba hâdisesi(…) bizim inancımızın reddettiği yanlış bir davranış modelidir” diye fikir beyan ediyor sözgelimi. Kötü bir çığırın sonucudur.
Bilgiyi gönül(süz) taşıyan, nefsaniyetinin altında ezilmiş hamal aydınla; “Kalbî donanım, manevî kuşanıma”, “Allah’ı tanıma bilgisine; kulluk bilincine” sahip, “iman lezzetine varmış ârifi”; “Âlim ârif farkı” isimli yazısında karşılaştırıyor.(sh. 109)
“Nefis, Şeytan ve Dünya Üçlüsüne” karşı uyarıcı bir tavırla; “bizi teyakkuz içinde olmaya ve idraki diri tutmaya” özendiriyor.
“Osmanlı’nın Stresten Korunma Metodunu” tavsiye ediyor; dikkat çekici, ufuk açıcı makalesinde: “1) errızgı alallah: (=Rızkı veren ancak Allah (c.c.)’ dır. Başkası önünde eğilme.) . 2) Tevekkeltü alallah: (= Allah (c.c)a dayan.). 3) Ya nasip: (= Canını sıkma eğer nasipse olur.) 4) Ya sabır: (= Sabretmeyi bil, vaktinden önce bahar gelmez.). 5) Bu da geçer yâ hu”
“İdeal ölçülerde yapılan ibâdetlerdir” , insana “derûni haz ve lâhutî lezzetleri” getiren ve muhabbet neşesiyle böylesi sıcacık sözler ettiren:
“İbâdet Hakk’a yürüyüştür, Hak’la mânen coşkuyla kucaklaşmadır. İbadetler unuttuğun güzellikleri hatırlamandır. Yüreğinin derinliklerine inme ve benliğinle yüzleşmedir. Korkma ve cesur ol git ve O’na de: ‘SENİ SEVİYORUM EY RABBİM SENDE BENİ SEV’ sh. 128).
Ne dersin, “Hazine’nin” kapağını aralamaya ve paylaşmaya var mısın ey okuyucu!
Nurten Selma Çevikoğlu, “Hazine”; “Ramazan Sohbetleri”; Nüve Kültür Merkezi, 2010
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.