Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Mutlu Yaşamak…

Mutlu Yaşamak…

“Hayvan yularından, insan ikrarından (sözünden) tutulur.” Bu, hoşuma giden güzel bir deyim. Bu sebeple insan konuştuğuna dikkat etmeli, çünkü söylediklerinden mesuldür. Doğrudur. Etme bulma dünyasında insanın başına ne geldiyse, dilinden gelmiştir. Bu iyi ve kötü şeyler anlamında düşünülebilir.

Gazetecilik hayatımda sözden çok yazıya ağırlık verdiğim için başıma iyi veya kötü ne geldiyse, yazılarımdan dolayı gelmiştir. İnsan konuştuklarından ne kadar mesul ise, yazdıklarından da bir o kadar sorumludur. Sözün de yazının da “mutlu” olmak ve mutlu bir hayat yaşamak konusunda önemi vardır, büyüktür de.

Mut; uğur, baht, talih ve saadet anlamına geliyor. Mutlu demek “mesut, bahtiyar” olmak demek. Bir eserin, bir işin sonunun tatlıya bağlanmasına da “mutlu son” deniliyor. Sinema filmlerinde son perde hep “SON”la kapanır. Bu sonlar bazen mutlu, bazen hüzünlü, bazen dramla, bazen de çok acı bir sonla nihayete erer. Biz, sosyal ve iktisadî bakımından güçlü, fakat sayıca az topluluğa da “mutlu azınlık” deriz. Bu dünya çapında ve küresel anlamda düşünüldüğünde, mutlu azınlıkların, insanın ve insanların mutlu yaşamalarıyla ilgili yakından ve uzaktan pek çok ilgileri de vardır.

Saâdet; “mutluluk” demek. Saâdet; “Allah’ın rızasına ermiş ve her istediğine kavuşmuş” olmak demek.

Saâdet-i dâreyn; iki dünya ile ilgilidir. Saadet-i ebediyye ise; ahiretle alâkalı. Nitekim evlenecek ve mutlu bir yuva kuracak olan genç insanlara; iyi dileklerimizi iletirken “iki cihan saadeti” gibi güzel sözlerle onların mutluluklarını paylaşırız. Kur’an alfabesinin dördüncü harfin adı: ”SA”. Eskiden sürücü ve şoföre “Sây” derlermiş. Trafiğe de ”seyrüsefer”.

Mutlu olmanın birinci şartı neymiş: Allah’ı tanımak ve O’nun rızasını yerine getirerek her istediğine kavuşmak. Saadete giden yol, Allah’ı tanımak ve bilmekten geçiyor. Yunus Emre, “İlim, ilim bilmektir/ İlim, kendin bilmektir” derken; “Nefsini bilen Rabbini bilir” hadisine de dikkat çekmiyor mu?

Bu dünyada “mutlu” olmak ve “mutlu yaşamak” istiyorsak, hem beden hem ruh sağlığımıza iyi bakmamız lâzım. Hazret-i insân’ın en büyük düşmanı “nefsi”dir. Cennetten kovulan şeytan da insanın baş düşmanıdır. Nefislere vesvese veren de o ‘İblis’tir. Her şeyden önce bir insan ve sonra gazeteci olarak kendi kendime şu soruları sormuşumdur:

Nasıl mutlu olurum? Mutlu yaşamanın yolu ve sanatı var mıdır?

Gençlik yıllarımda ilk yaptığım; Allah’la olan aramı düzeltmek oldu. O’nu tanıdım, O’nu bildim ve O’na inandım. Bunu bütün kalbimle yaptım. O’nu tanıdıktan sonra dünyam değişti. Okuduğum kitaplar da dünyamı değiştirmeme yardımcı oldular. Eve hapsedilerek sosyal hayattan tecrit edildiğimiz Korana günlerinde, Rabbim beni Kur’an’a yönlendirdi. Sosyal bir varlık olan insana/insanlığa yapay bir virüsle çok büyük kötülük yapılarak, zulmedildi. Bu aynı zamanda küresel şeytanî güçler tarafından yapılan dünya çapında sosyal bir deneydi. İnsanoğlu fareler gibi “kobay” olarak kullanıldı. İnsanın ve insanlığın “mutlu” olmaması, mutlu bir hayat yaşamaması için onun kutsal olan bedeni ile ruhuna ilaç ve aşılarla, yapay dinlerle müdahalede bulunuldu. Üstelik bunları devletler bazında ve o ülkelerin başında olan iktidarlar eliyle, insanlara imzalarla dikte ederek uygulattılar. Aşı olmak istemeyenlere çeşitli yasaklar getirmek için ellerinden ne geliyorsa, onu yapmaya çalıştılar. İnsanoğlunun mutlu olmaması için ilk önce, GDO’lu yiyecekler yedirdiler. İlk olarak mısır ve buğdayın genetik yapısıyla oynadılar. Hibrit tohumlar ektirdiler ve ekilen toprakları zehirli ziraî ilaçlarla mahvettiler. O tarlalarda şimdi gelincikler çıkmıyor. Gelincikleri hep tarla kenarlarında görüyoruz.

Mutlu olmak ve mutlu yaşamak bizim elimizde.

Bunun yolu da harfleri bozan, insan nesliyle oynayan, insan fıtratını bozarak Allah’a savaş açanlarla mücadele etmekten geçiyor. Saadete kavuşmanın yolu Allah’ı bilmek, Allah’ı tanımak, Allah’a ve Peygamberlerine inanarak O’nun düşmanlarını “düşman” bilmektir, düşmanlarımıza karşı birlikte hareket etmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi