Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Konya'nın ‘Noel Baba'ları…

Konya'nın ‘Noel Baba'ları…

Noel, sözlükte “Hıristiyanların Hz. İsa’nın doğduğu geceyi kutlamak için yaptıkları bayram” olarak tanımlanıyor. Hıristiyanların noel gecesi hediye getirdiklerine inandıkları hayâlî kişiye de “Noel Baba” deniliyor.

Milâdî 2024’ün son günü olan 31 Aralık Salı günü, Fetih Caddesi’nden bindiğim Adliye tramvayıyla Zafer’e giderken fotoğraftaki kişi, noel şapkasını çıkartarak başına taktı. Kendisini Zafer durağına kadar izledim, inmedi. Gözlük olmasına rağmen etrafı kolaçan ederken korkulu bakışlar ve çekingen tavırlar sergilemesi dikkatimi çekti. Zafer’de de kumpir satan bir dükkânda çalışanlar aynı şapkayla müşterilerine hizmet ediyorlardı. Sevgili eşim, Kule Plaza’da da kırmızı-beyaz şapkayı takanlara rastladığını söyledi.

***

Kırk yılı aşan gazetecilik hayatımda, Konya sokakları ve tramvayları ile kumpir dükkânlarında ilk defa böylesine; misyonerlik faaliyetlerine teşne ve hıristiyanlık propagandalarına âlet olan yerli ‘Noel Baba’larla karşılaştım. Tramvayda dikkatle izlediğim noel şapka kılıklı kişinin, bende, Konya’daki Kilise Evleri’nden aldığı maddi para (dolar) desteği karşılığında hıristiyanlık propagandası yaptığı kanaati oluştu. Türkiye’de FETÖ yapılanması, verilen siyasi destekle gençlerimizi dinden (İslâmiyet) soğutmuş ve onları ateist veya deist’liğe doğru sevketmiştir. Müslüman Türk gençliği ve insanımız ekonomik krizle birlikte büyük bir iman buhranı yaşamaktadır. Hollywood yapımı sinema filmleri, televizyon dizileri ile çekilen programlarda, kültür ve sanat etkinliklerinde; sunucular, haç işaretli kolye, küpe, bileklik takmak suretiyle simge, remz ve semboller ile fotoğraf ve resimler üzerinden hıristiyanlık propagandası yaparak misyonerlerin ekmeğine yağ sürüyorlar.

Son ve en mükemmel din İslâm olmasına rağmen deist gençler, kafaları karışık/karıştırılmış vaziyette İslâmiyeti, tahrif edilmiş hıristiyanlık ile aynı kefeye koyma bahtsızlığını gösteriyorlar. Onlarla konuştuğum zaman aldığım cevaplar beni endişeye sevk ediyor. Müslüman Türk ruhuna sahip bilinçli bir nesil yetiştiremediğimiz için kabahati eğitim sisteminde, öğretmenlerde, hocalarda arıyor; bu ülkeyi yönetenlerin çok büyük bir vebal altında olduklarını görüyorum. Bizim, çocuklarımıza her türlü hurafeden arındırılmış İslâm’ı anlatamadığımızı, İslâmî bilgileri tam anlamıyla veremediğimizi üzülerek ifade ediyorum.

Mevcut İmam Hatip okulları ile maarif sistemi, Türkiye’nin bütün fertlerini, millî ve manevi değerlere sımsıkı bağlı, vatan ve millet bütünlüğünü muhafaza edici bir idealle yetiştiriyor mu? Her milli eğitim bakanı değiştiğinde eğitim sistemi neden yap-boz tahtasına dönüyor? Maarifin çarkları insanımızı eğitmeyip neden öğütüyor?

***

Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dinler Tarihi bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Osman Cilâcı ile 1987’de, Gözyaşı Dergisi’ne “Misyonerlik Faaliyetleri Üzerine” bir mülâkat yapmıştım. Osman Hoca, misyonerlerle ilgili şu dört maddeye dikkat çekmişti:

- Misyonerler önce faaliyette bulundukları memlekette yerli ve millî kültürü tahrip ederler.

- Maddî ve manevî değerleri soysuzlaştırmaya çalışırlar.

- İslâm ülkelerinde faaliyette bulunan misyonerler, genç nesillerin dinden uzak yetiştirilmesini sağlamaya çalışırlar.

- Dinî ve manevî değerlerle ilgisi olmayan kişilere, manevi buhran geçirdikleri dönemlerde onlara kurtarıcı din olarak hıristiyanlığı takdim ederler.”

***

Misyonerlik faaliyetlerinde söz konusu Anadolu ise, emperyalist bir gaye güttükleri peşinen kabul edilmelidir. Bu faaliyetlerin ve hıristiyanlık propagandalarının temelinde kültür emperyalizmi vardır. Kapitalizm’in emperyalizme dönüştüğü XIX. yüzyılın sonlarından itibaren XX. Yüzyılın başları misyonerliğin altın çağı kabul edilir. Vatikan, bu faaliyetlere kiliseler eliyle her türlü desteği vermiş, özellikle Afrika ve Asya kıt’asına ağırlık vererek misyoner adayları, açılan misyoner okullarında özel öğretim ve eğitime tabi tutulmuşlardır. Konya’da kültür emperyalizminin şubeleri olan kilise evler ile yabancı dil kursları, bu tür faaliyetler ile beyin göçüne ağırlık vermişlerdir. Misyonerler bağlı bulundukları kilise, devlet, siyaset ve sanayicilerle (kapitalle) dâima işbirliği hâlindedir. Yıllarca, usanmadan ve bıkmadan yapılan bu faaliyetler ne yazık ki meyvelerini çoktan verdiğini dindar-mütedeyyin ve milliyetçi-muhafazakâr yapısıyla bilinen Mevlâna şehrinin sokak ve caddeleri ile mağazalar ve AVM vitrinlerinde gözlemliyoruz. Misyonerlik faâliyetleri çağdaş ve laik düşünce gayesine uygun olarak; toplumlar arası barış, insan hakları, küresel iklim değişikliği, çevrenin korunması, nükleer atık gibi güncel konuları da faâliyet alanı içine almışlardır. Misyonerler, propagandaları ile zâlimi mazlum, mazlûmu zâlim yaparlar. Bunun canlı örneklerini Filistin/Gazze’de ve Doğu Türkistan ile Hindistan’da görmekteyiz.

***

Haddini hudûdunu aşmış okul, kurs görünümlü misyon yüklü teşkilatlar ve kilise evler ile misyonerlere karşı çıkmak, her şuurlu, samimi ve bilgili Müslüman Türk’ün ilk görevi olmalıdır.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi