Müslümanların liberal yılları
Hemen her nevi ticaret ve sanayi erbabı yıl biterken kendisinin o ana kadarki ticaretinin karlı olup olmadığının belirleyicisi olan rakamların doğru olabilmesi için bir hesap yapar.
İnsanları isteseler de istemeseler de bu zorunlu hesabı yapmaya iten 2 sebep vardır.
Birincisi varlıklarının miktarını bilmek.
İkincisi ise devlete vereceği vergi dilimini belirlemesidir.
Devlet ile olan ilişkisi kendisini ilgilendire dursun biz mal varlığındaki hesaplaşmayla ilgili olan tarafına bakarak devam edelim.
Çok değil daha 20 yıl kadar öncesinde adına milenyum denen 2000 yılının yılbaşında insanların bir büyük telaşa kapılmalarını yaşamıştık.
Kural olarak diğer yılbaşılardan çok farklı olmasa da insanlar özellikle mali hesaplamalarında çok değer verdikleri bilgisayarlarının 2000 yılı için işlevsiz kalacağını falan zannederek bir takım korkulara kapılarak o yılbaşında yapacakları hesap devirlerine çok fazla önem vermişlerdi.
Yeni yıl kutlamalarının teknik olarak her yıl bütün dünyayı kaplayan bir gösteriye dönüştürülerek insanları vahşi kapitalizmin eğlence aygıtının bir kölesi haline gelmesine sebep olanlar elbette bu eğlence pastasından Müslümanlara da bir pay ayırmayı unutmamışlardır.
Yukarıda bahsettiğimiz 2000’li yıllarda gelmekte olan yeni yılı sevinçle karşılamaya hevesli olmayı bırakın hayatından bir yıl daha gitti diye üzüntü içinde olan Müslümanların artık geçmiş zamanlardan farklı olarak neredeyse bütün dünyada Hristiyanlığın simgesi olarak bile kabul edilmeyen yılbaşı kutlamalarını evlerinde yaptıkları eş dost muhabbetinden daha da ileri götürerek acayip giysili partilerle olmasa bile yurt dışı tatilleri ile kutlar oldukları zamanları yaşıyoruz.
Yeni gelen bir yıl için mutlu olmakta ne var diyenler olabilir elbette.
Küresel egemenlerin yıllardır uyguladıkları algı yönetimi sayesinde neredeyse her batılı insanın karşısında artık otomatikman doğuştan terörist olarak görülen Müslümanların moral değerler yönünden dönüm noktasının hayli ilerisinde olması pek çok insanı gelecek endişesine gark etmektedir.
Bu açıdan bakıldığında bol sıfırlı 2000 yılından bu yana Müslümanlar inançlarına aykırı bir şekilde tarihsel dönüm noktası yaşadılar.
Yaklaşık yüz elli yıldır dünyanın ilerleyen yüzünü temsil eden vahşi kapitalizmin sahiplerinin belirlediği kurallar doğrultusunda sürekli olarak zorlandıkları batı modernliğinin etkisiyle inanç değerleri açısından bir bunalım yaşayan Müslümanlar maalesef devletin uyguladığı liberal ekonominin piyasa düzeninin çarkları arasında egoist bir insana dönüşüverdiler.
İnancının gereği olarak yaşadıkları dünya hayatının yok edici çarklarını kısa bir zaman aralığında da olsa durdurabildikleri noktalar diyebileceğimiz ibadet zamanlarını bile artık küresel güçlerin sermayedarlarının iş tuttukları ulusal ve uluslararası borsaların çalışma saatlerindeki boş zamanlara sıkıştırmak zorunda kalmışlardır.
Hesaplamayı sadece biriktirme amacının yerine getirilmesi için yapan insanın her alanda rekabetin yaşandığına inandırıldığı bir kapitalist piyasa ekonomisinde önce kendisini piyasaya kabul ettirme sonra da her zaman o önceleri korktuğu rekabet ilkelerini titizlikle koruyan hatta yerine göre kendi rekabet ilkelerini dikte ettiren bir rekabet üstünlüğü peşinde koşmasının tam adı ego dan da öte artık tam anlamı ile narsistliktir.
Gittikçe daha da azgınlaşan küresel kapitalist sistemin en belirgin özelliklerinden biri olan geleneksel düşüncelerin terk edilerek dünya ekonomisinin derin ve soğuk sularında tek başına yüzdürülerek modern çağın hastalığı olan egoist benlik ve kendi kişisel menfaat ve varlığından başka bir hesap düşünmeme ilkesi ile donatılan insanların geleneksel ilişkilerinin kopmasından doğan boşluğu korunaklı ve güvenlikli sitelerin duvarları arkasında doldurmaya çalışması kaçınılmaz olmuştur.
Toplumsal sorumluluk üstlenmek yerine toplumdaki aşağı gelir tabakalarından şikâyet etmeye başladığı için gittikçe kendisini marjinalleştiren bir topluluktan da içinde yaşadığı be büyüdüğü toplumun tarihsel kodlarına uygun bir davranış beklemek kendilerini entegre ettikleri kapitalist liberal dünya gerçekleri ile uyuşmayacaktır.
Metropolitan yeniçağın tasarlayıcılarının içimizdeki yerli uzantıları olan modern liberal görünüşlü Müslüman müsteşrikler eliyle ektikleri fitne tohumlarının daha yüzyıl geçmeden tohum sahiplerini bile şaşırtacak şekilde bu topraklarda tutmuş gözükmesini ümmet-i Muhammedin batı medeniyeti karşısındaki yenilgisi olarak görmek yanıltıcı olabilir.
Bu olsa olsa yeni ekonomik düzenin parçaladığı geleneksel toplum yapısının parçalanma sonrasında rastgele bir şekilde tutunduğu ilk dalı yakalayarak yeniden bir araya toplanmaya çalışan insanların birden bire maruz kaldıkları klasik liberal kapitalist ekonomik ve siyasi rejim karşısındaki çaresizce çırpınmalarıdır diyebiliriz.
Tam kurtuluş ise kök hücrenin canlandırılması veya tarihsel kodların devreye girmesi diyebileceğimiz ezeli ve ebedi hayat programı ile yeniden hayatiyet kazandıkları zaman olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.