Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Modernlik Meşrebi

Modernlik Meşrebi

Müslümanların hayatları boyunca söyledikleri söz ve yaptıkları işlerin anlaşılması ve yorumlanması hep başkalarınca yapılmış ve İslam dünyasının maalesef en başta gelen meselelerinden birisi olmuştur.

Bu çetrefilli yorumlama meselesi her dönemde önemli olmakla beraber özellikle bir zihniyet dönüşümünün yaşandığı modern zamanlarda daha fazla önemli hale gelmiştir. 

Özellikle Müslümanların İslami hayat kurallarından uzaklaşarak modern batı düşüncesi ve değerleri ile yaşamaya çalışarak görünürde modern dünya hayatı ile İslam’ı uyumlu hale getirmeye çalıştığı zamanlarda yaşadığımız için çağdaş İslam adı altında bir ucube oluşturulmaya çalışılmıştır.

İsmi ve memleketi ne olursa olsun İslam ile modern batının seküler kurallarını ve sistemini bağdaştırmaya çalışan hemen herkesin temel iddiası İslam’ın hayata hâkim olduğu geçmiş dönemlerde yaşanan hayatın gerçek İslam olmadığıdır.

Bunu zaman zaman Kuranı Kerimdeki ayetlerin, kimi zamanda Hz. Peygamberin(sav)  hadislerinin yanlış anlaşılıp yanlış uygulandığı iddiası ile başlayıp nihayetinde bir rivayet oldukları için hitabın kitaba dönüşümündeki problemlerden kaynaklı bir din ve peygamber tasavvuru üzerinden kurgulamaktadırlar.

Aslında Din ve modernizm arasındaki uyuşmazlığın temel iddiası dinin bir rivayet meselesi olmaktan öte bir zihniyet oluşturma iddiası ve din ile modernlik arasındaki en temel farkın her iki düşüncenin asıl yapı taşları olan temel kavramlar üzerinden bir zihniyet tanımlaması ortaya konulmuş olmasıdır.

Müslüman beldelerin işgal edilmesi sonucunu doğuran sanayi devrimiyle başlayıp, sömürge faaliyetleriyle devam ederek doğuda ve batıdaki imparatorlukların çöküşüyle sona eren ve modern olarak adlandırılan dönemle hesaplaşamayan Müslümanların modernlik iddiaları en başından beridir havada kalmış durumdadır.

Müslümanların karşısında yer alan taifeler tarafından yeni felsefi anlayış ve bilimsel devrim gibi yaftalarla pazarlanan bu dönemin etkileri sürmekte olduğundan hem kendisiyle hem de sonuçlarıyla hesaplaşma halen yapılamamaktadır.

İslam dünyasının moğol istilasıyla başlayıp ve sanayi devrimi sonrası sömürge olmayla maruz kaldığı siyasi ve fikri kriz itikadî, ilmî, fikrî ve siyasî tüm boyutlarıyla esas olarak İslami kişi ve toplum hayatından tamamen reddinden kaynaklanmıştır.

İslam’ın kişi ve toplum hayatından bir anda atılmayıp yavaş yavaş ret edilmesi insanların kendilerinden önceki dönemlerin batıl itikatlar, köhnemiş düşünce kalıpları ile doldurulmuş olduğu batı olarak adlandırılan dünyanın inanç ve hayatının ise bilimle ve bilimin yöntemleriyle belirlenen aydınlanmış dünya olduğu kabulleri ile olmuştur.

Müslüman zihinlerde de aydınlanma olarak kabul edilen hümanizm, dünyevileşme ve demokrasi ve akılcılık ile birlikte gerçekleşen dünya görüşünün değişimi insanı merkeze alan bir ideoloji olarak takdim edilse de aslında insanı merkeze alma konusunda İslam düşüncesinden tamamen farklı konuları ve düşünce akımlarını ortaya çıkarmıştır.

Batı düşüncesine ait bu zihni yapıları hayata geçirebilmek için modernleşme süreci içinde kendi bünyesinde önce hristiyanlığı ve sonra da ilahi veya insan düşüncesi olarak kabul edilen bütün dinleri özellikle de hasım kabul ettiği İslam’ın mevcut yaşam pratiğini hayattan çıkarmış ve Müslümanlarca batının kendi iç problemi gibi görünen bu düşüncesini maalesef Müslüman olan olmayan bütün toplumlara sirayet ettirerek bu toplumların inanç ve yaşantılarında büyük kırılmalara neden olmuştur.

Batı denilen ülkelerdeki yaşamı önceleyenlerin geçirdikleri itikadî ve toplumsal değişimlerden sonra modern ya da onun türevi olan başka bir kelimenin İslam ile yan yana getirilmesi neticesinde ortaya çıkan tanımdaki hayat kelimesinin İslam düşünce ve kültürünün değerlerine atıfta bulunması çok zor ve hatta imkânsızdır.

Müslümanlar yaşadıkları dünyada yeniden istikrar için güce sahip olmak ve küfür karşısında galip ve üstün olmak istiyorlarsa karşılarında aşağılık duygusuyla eğildikleri konumdaki devletlerin hayat tarzlarını ret ederek başta eğitim olmak üzere siyasi ve idari rejim açısından devletin işleyişi ve günlük hayatın düzenlenmesi gibi hayata dönük konularda Hz. Rasulullah’ın(sav) Risalet’inin hayata dönük yüzü olan sahih sünnetin önderliğini kabul etmelidirler.

FARKINDA MIYIZ?

Bu nedenle geçmişte yaşanan ve şimdilerde yeniden hayata geçirilmeye çalışılan ve dini düşüncede ıslah ve tecdit projesi, geleneksel İslam’ı ret,  modernist İslam, ya da modern İslam düşüncesi veya çağdaş İslam düşüncesi gibi adlarla anılan ve kısaca modernist İslamcılık olarak adlandırılan hareketlerin hepsinin sonu hüsran olmaya mahkûmdur.

Çünkü modernlik sadece bir algılama, anlama ya da anlamlandırma meselesi değildir. Modernlik bizim insanımız için hep bir hayat tarzı, bir kimlik ve bir zihniyet sorunu olmaktadır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi