21. Yüzyıl Müslümanlığımız
Müslümanlar bilirler ve inanırlar ki, nerede olursa olsun bir zulüm ve haksızlık var da orada Müslümanlar içinden yükselen bir ses yoksa bu durum sonunda o topluma helak gelir.
Yine Müslümanlar bilirler ki bir yerde bir adaletsizlik söz konusu olduğunda Müslümanlar o adaletsizliğe karşı sessiz kalıyorlarsa, bu durum açık bir zulüm olan adaletsizliğin sonucu yine helak olmaktır.
Helak olmaktan bahsedince bizden önceki kavimlerin bir kısmının yer sarsıntısı, ses dalgası veya rüzgâr ya da yere batırılma gibi helakler aklınıza gelmesin.
Bizim helakimiz içinde yaşadığımız dünyanın gailelerine batıp hakkı ve hakikati terk etmek oldu ve bu toplumsal helakimiz Cenabı Allah (CC) ve Rasulullah’ın (SAV) semir ve yasaklarına karşı savaş açtığımız uygulamalarla başladı.
Neredeyse Kuran ayetleri ve sahih Sünnet ile getirilen haram ve yasakların tamamı mubah görülür oldu.
Böylece en başta Müslümanlar olmak üzere her şeyin fıtratı ile oynandı veya fıtrat değişikliğine sebep olacak şeylere umumi izin verildi.
Bu toplumun helaki bir türlü belini doğrultup, iflah olmaması şeklinde olmaktadır.
Müslümanların geçmişte dava diye ortaya koydukları bir takım değerler silsilesi vardı.
Şimdilerde dava diyenlerin davaları dünya oldu çıktı. Dertleri gerçekten dava olsaydı, Kur’an ve sahih Sünnet etrafında birlik olmamız gerekti.
Bu günlerde herkesin kendisine göre hocaları, hocalarının dünyalık kazanmak için yazdıkları mealler ve hadis şerhleri var ve başkalarını dışlamaktan geri durmuyorlar.
Laik kapitalist sistem Müslümanların din ve dünyasını farklı çarklar arasında öğütüyor.
Demokrasiyi içselleştiren Müslümanları yalanları ile de bir güzel avutuyor ve ağızlarına 5 yıldan 5 yıla çalınan bir kaşık balla aldatıp süfli denilebilecek emellerine hizmet ettiriyor.
Müslümanlar inanırlar ki Fâiz, Allah(cc) ve Resulüne(sav) savaş açmaktır. Faizi alan da veren de aracı olanda lanetlenmişlerdir.
Gelin görün ki bu toplumda faiz Müslümanlarca önce finansman gideri ve gecikme zammı olarak tanımlanmış ve nihayetinde siyasetçilerin destekçileri zamane hocaları eliyle türlü kılıflar altında mecburiyet olarak görülüp meşru hale getirilmiştir.
Sistem ile bozduğumuz ümmeti, sistemle değil de kişisel çabalarla düzelte bileceğimize inanıyoruz.
Müslümanlığımızı ispat için Kelimei Şehadet getiriyoruz, ama sadece dilimizde kalıyor şehadetimiz ve hayatımızın hiçbir safhasında tesiri görülmüyor.
Yeni Kurban Bayramı ve Hac mevsimini tamamladık.
Kurbanımız et bayramına dönüşüyor, Hac yapıyoruz ama Haccımız turistlik bir seyahatten öte geçmiyor.
Haccın Dünya Müslümanlarını dertleri ile ilgilenme ve ümmeti Muhammedin diğer unsurları ile kaynaşma olduğu hacda görevli olana diyanet ve elemanları tarafından unutturuldu bize.
Günde 5 vakit Namaz kılıyoruz ama namazımız bizi kötülüklerden alı koymuyor.
Ramazan Ayında Oruç tutuyoruz ama sadece midemiz oruç tutuyor ve diğer azalarımıza oruç tutturamıyoruz..
Zekâtı daha çok ecir kazanalım diye Ramazan Ayında veriyoruz ama zekâtımız gösterişimiz ve yemediğimiz gıda ile giymediğimiz giysilerin kolilerinden oluşuyor.
Kısacası dinimizi bir kültür, ahlakı ise satırlarda kalan bir bilgi olarak görüyoruz, sonra da içinde yaşadığımız toplumun dört dörtlük bir topluluk olmasını istiyoruz.
Başkalarında ayıpladığımız, hor gördüğümüz her şeyi biz yapıyoruz ama suç ya başkalarının ya da lanetlediğimiz şeytanın oluyor.
Maalesef bu haldeyiz bu gün.
FARKINDA MIYIZ?
Yüzde yüzüne yakının Müslüman olmasıyla övündüğümüz toplumumuz da kendi ellerimiz ile seçtiğimiz insanlar eliyle fiiliyata geçen uygulamalar sonucunda faize, zinaya, içkiye, kumara, domuz etine, LGBT ve gösteriş ile israfa tepkisiz bir toplum oluşturduk.
Sonra çıkıp bu toplum neden bu hale geldi diye şikayet eden yine biziz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.