Medine’nin Gülü
Çöle saçılmış sayısız mücizeleri içinde barındıran bir kutlu hicret seferinin sonunda Mekke’nin nûru, sâdık arkadaşıyla berâber nurlu belde, himâyedar diyar Medine’ye ulaştılar. Artık bu vakitten sonra yeryüzü mescidinin minberi Medine oldu ve Âlemlerin O Solmayan Gülü’nü barındıran Medine ‘münevver şehir’ vasfını kazandı.
Âlemlere Rahmet, Nur Muhammed aleyhisselam, Medine’de kendi güzelliğinin akisleri olan yürekleri, gönülleri, ruhları gül kokan bir nesil yetiştirdi. O gül kokulu neslin ufûl ettiği nice imrenilecek ibretlik hâdiseleri târih mâzisine nakış nakış işledi. ‘Talaâ’l-bedrü aleynâ’ nağmeleriyle saadet asrı başlamış oldu. Bütün insanlığa kurtuluş müjdesi ve reçetesi vahiy aydınlığında ilk İslam devleti asra ‘Bismillah’ dedi. Hakk’a tâbi olan, gönüllere inşirah veren muhteşem bir inkılap zuhur etti.
Mekke’nin Nûru, Medine’nin Gülü, Güzeller Güzeli’nin cemâlinden yansıyan hilal meş’aleleriyle cihânı aydınlatan kutsi hakikatler, insanlığı rahmete gark etti. Sıkıntı ve buhranlarla çalkalanan devre, emsalsiz misal teşkil eden davranışlarıyla İslâmî düsturlar, engin bir huzur iklimi getirdi. İnsanlığın Örnek Nebi’si varlığıyla etrâfına esenlik ve selâmet yağdırdığı gibi sımsıkı câhiliye ile sarılı katı yürekleri yumuşatıyor, sevgi, merhamet, hoşgörü hasletleri cihâna sağnak sağnak yağıyordu. Gönüller pürü pâk olarak sosyal hayâta intibak ediyordu. Bu kolay bir başarı değildi. Bu başarı mutlak Hakk’ın eseriydi.
Ne demişti şâir;
‘Yağmur, Sen’inle biter susuzluğu evrenin,
San’a mümindir semâ, San’a muhtaçtır zemîn,’ -1-
Evet, O Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam insanlığa bir rahmet yağmuruydu. Herkes O daha doğmadan O’nu beklemekteydi. Arz, semâ, yer, gök O’na susuz ve hasretti. O’nun teşrifleriyle âlemlere vuslat tâcı giydirildi.
Medine’de başlayan bir gül devri ile asırlarca insanlık târihine altın harflerle kazınacak ‘hakikat ölçüleri nizâmı’ kuruldu. Hak ve adâleti her şeyin fevkinde gören, idârî ve sosyal yapısıyla gönülleri fetheden, insanlığı zulüm ve zorbalık taassubundan kurtaran, ferdi ve sosyal hayâtın en kâmil bir şekilde nasıl yaşanacağını ortaya koyan ve tüm insanlığı kuşatan bir sistemi va’z eden âlemlerin eşsiz peygamberi köle-efendi, büyük-küçük, genç-yaşlı herkesin gönlüne taht kurdu. O ‘Sonsuz Nûr’un mutlak sâhibi her hâliyle Medine’nin gülü oldu. Oradan cihâna gül kokulu davranışlar yaydı.
O aleyhissalâtu vesselam gül şehri Medine’de ‘ensar’ ile ‘muhacir’i kardeş yaparak gül kokulu gül ruhlu insanların temelini atıp ‘inanç kardeşliği’ gerçeğini topluma takdim etti. Kaynağı iman olan, milliyetçilik taassubundan arınmış, ruhları Kur’ân’ın nûruyla aydınlanmış, niyetleri hâlis, hedefleri ulvî asrısaadet gülleri yetiştirdi Medine bahçesinde. Onlar birbirleriyle olan muaşeretlerinde bizlere ulvî davranış modelleri bıraktılar. Onlar ‘gökteki yıldız’lar gibiydiler bir o kadar da Peygamberlerini sevdiler etrâfında pervâne oldular. O’nun uğruna her türlü ezâ ve cefâya katlandılar. Onlar adâlet, ehliyet, hizmet ve hürmet odaklı yaşadılar. Böylesi iman sevdâlısı hak erlerini yetiştiren Medine’nin gülüne sonsuz salâtu selam olsun.
Merhum Akif’in dediği gibi diyelim bizde;
‘Gül devrini bilseydim O’nun bülbülü olurdum;
Yâ Rab, beni evvel getireydin ne olurdu!’ -2-
-------------------------
1- Genç Nûrullah, Yağmur, İst, 1995, s.117
2- Ersoy Mehmet Akif, Kıt’a (1935), İ.Hakkı Şengüler, Açıklamalı Mehmet Akif Ersoy Külliyâtı, Safahat Dışında Kalmış Şiirler, ıv, s.430, İst, 1990
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.