Kur’an sahabe ve biz
En son söyleyeceğimizi en başta söylemek gibi bir âdeti vardır bazı insanların ve bu usul bazen söyleyeceklerini en sonda söylemekten daha hayırlı ve faydalıdır.
Çünkü insan asıl söyleyeceği şeyi sona saklayabilmek için sözü gerektiğinden fazla uzatabilir ve bu davranış biçimi karşısındaki insanları rahatsız eder ancak bu rahatsızlıklarını ifade edemedikleri için konu anlaşılır olmaktan uzaklaşır.
Sahabe nesli(ra) ile bizim insanlarımızın Kuranı Kerim karşısındaki konumları ve bakışı konusundaki belki de en temel farkımız Sahabe Efendilerimiz(ra) Önce imanı öğrendiler sonra ise Kuranı Kerim ile tanıştılar.
Bunun böyle olduğunu Sahabe Efendilerimizden Cündüp bin Abdullah’dan (ra) gelen şu rivayet ile öğreniyoruz.
“Biz ergenlik çağına yaklaşmış bir grup genç ile beraber Rasulullah’ın (sav) huzuruna geldik. Bize Kur’an’ı öğretmesini istedik. O da bize Kur’an-ı Kerim’den önce imanı öğretti. İman ile ilgili bilgileri ders verdi. Allah’ın(cc) varlığını, kudretini, ilmini, iradesini ve insanın yaratılış amacını öğrettikten sonra Kur’an’ı öğretti.”
Biz ise tam tersi olarak ana babamızın isteği ve teşviki ile önce Kuranı Kerim ile tanıştık sonra okuduğumuz ayetlere iman ettik.
Bu nedenle Kuran söz konusu olduğunda her birimiz farklı konumlarda yer alabiliyoruz.
Mesela Kuranı Kerîm son ilahî dinin hayat kitabı olarak insan ve kâinatın yaratılışına dair çok sayıda ayet ihtiva etmektedir.
Yine Mesela Âdem’in yaratılışı ve meleklere “Âdem’e secde edin” emri verilmesi bu örneklerden birisidir.
Veya Kuranı Kerimde yapılması istenen tevkifi ibadetlerden Namaz ibadeti yine en başta gelen örneklerdendir.
Bu ayetler başta olmak üzere Kuranı Kerimdeki ayetler üzerinde 1400 yıllık zaman süresince İslam’a, imana ve Kitaba ulaşmadan önce farklı coğrafyalarda olması sebebiyle farklı kültürel yapılar içinde yetişmiş pek çok insan bu ayetlerle karşılaşınca farklı ve ilginç sonuçlara savrulabiliyor.
Mesela bir kısım insanlar Kuranı Kerimdeki âlemlerin yaratılışı ile ilgili ayetler söz konusu olduğunda modern bilimin ortaya koyduğu bazı bulguları önemsemiş Kuranın bilimi desteklediği veya bilimin kuranı desteklediği yönünde fikirlere ulaşmış hatta yaratılış hakkında ortaya atılan abuk sabuk fikirleri bile kabul eder olmuştur.
Topraktan yaratılmış olmayı ve Hz. Âdem(as) ile Hz. Havva(as) nın çocuklarından çoğalmayı ret ederek Ayeti kerimelere ters bir takım teorilere inanmayı tercih edebiliyor.
Kuran’ın kâinat ve insanın yaratılışıyla ilgili beyanları söz konusu olduğunda, insanların okullarda okudukları bilim dallarına göre değerlendirilebilecek bir muhtevaya sahip olmamalarına karşın okullarda kendisine dayatılan bir takım felsefî ön kabullere dayanarak kendince ayetlere ters olabilecek sonuçları çıkarmaktan sakınmıyorlar.
Kuran’da geçen namaz ile ilgili ayetlerdeki secde eyleminin gerçek secde mi yoksa mecazi bir temsil mi olduğu konusunda ise yapılan eylemin zihni düşünce olduğunu hatta daha da ileri giderek Hz. Adem(as) için verilen secde etme emrinde istenen şeyin gerçekte secde değil de rüku olduğunu ileri süren görüşler de bu sebepledir.
Mesela Kuranı Kerimde sıkça karşılaştığımız “el-insan” ifadesi bile aynı sebepten dolayı insanların durduğu yere veya okudukları eğitim kitaplarındaki bilgilere göre hemen her zamane müfessiri için farklı anlamlar ifade ediveriyor.
Daha da ileri giderek Kuran ayetleri hakkındaki görüşlerini temellendirirken nüzul sebeplerine yani Sahabe Efendilerimizin(ra) nüzul ortamında bizzat yaşadığı hadiselere hiç ihtiyaç olmadığını zanneden akıl danelerin de bu sebeple hezeyanlarda bulunmaları da bu nedenledir.
Bütün bu sebeplerden dolayı zamane Müslümanları olarak Sahabe Efendilerimizden farklı olarak kimimiz bağlamcı, kimimiz tarihselci, kimimiz seleften olmayan selefi, kimimiz modernist, kimimiz ulusal ya da yerel İslam dini isteyen birisi, kimimiz yerli müsteşrik, kimimiz ise inkârcı deist, kimimiz ise tekfirci diye ifade edilebilecek bir yaklaşım sergilemektedir.
İslam’ın Kurucu nesli olan Sahabe Nesli(ra) arasındaki görüş farklılıklarından medet uman bu modern cahiliye neslinin hezeyanlarının temelini teşkil eden yegâne unsur Sahabe Efendilerimiz(ra) ile aramızdaki Kuranı Kerime dönük algımızın farklı olmasıdır.
Hâlbuki Kuranı Kerimin yaratılışla ilgili ayetleri başta olmak üzere Peygamberlere(as) ait kıssalarda bile her fırsatta vurgulanan tek husus; İman, ibadet ve ihsandan oluşan tevhid mesajıdır.
FARKINDA MISINIZ?
Sayısı yüzleri aşmış olan herhangi bir Kuranı Kerim mealinin size uzatıldığında en başta dikkat edilmesi gereken şey meallerde ayetlere mana verilirken Hz. Peygamberimiz(sav) ile Sahih Sünnet ve Hadisler devre dışı bırakılmış ise o mealde Kurana, söylemediği şeyleri söyletmek gibi bir gaye güdülmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.