Konya’nın Seçimi
Türkiye 31 Mart günü bir yerel seçim daha yaşayacak ve şehirleri yönetecek politik kadrolar işbaşına gelecek.
Kulağa hoş gelen bir ifade olsa da, yerel seçimler için söylenen bu tür beylik laflar düşünen beyinler için bu toplumun yıllarının nasıl çalındığını anlamanın anahtarı olur.
Her 5 yılda bir yapılan belediye seçimleri ile sadece belediye başkanları değişmez.
Belediye seçimleri ile birlikte sadece koltuğa oturan belediye başkanları değil, evler ve arabalar ve insanlar da değişir.
Nasıl oluyor bu değişme diyenler, 5 veya 10 yıl öncesine dönüp baktıklarında o zaman göremediklerini veya görmek istemediklerini şimdilerde daha net bir şekilde göreceklerdir.
5 yılda olmasa bile 10 yılda ya da 15 yılda her şehirde olduğu gibi bu şehirde de birtakım değişikliklerin olması normaldir diyecekler olabilir.
Konya’nın başına gelenleri anlamada zorluk çekenlere bu şehrin yakın geçmişine tanıklık edenlerin söyleyecekleri çok şey vardır.
Bu anlamda şehirde yapılan her değişikliğin insanlara kolaylık sağladığı düşüncesine saplanıp kalanlara, şehrin maddi ve manevi varlığı konusunda neler kazanıp neler kaybettiğini anlatmak konusunda mihmandarlık yapacak kişileri bulup dinlemelerini tavsiye ederiz.
Aslında daha kolayı da var.
Kendilerince müsait olan bir günün sabahının erken saatlerinde Konya’nın kuzeyinden güneyine raylı sistem ile doğusundan batısına ise belediye otobüsüyle yapılacak birer saatlik yolculukla, bizim ne demek istediğimizi canlı olarak gözlemleyebilecektir.
Tarafsız ve herhangi bir siyasi görüşe angaje olmayan bir gözle baktıklarında görecekleri ilk şey Konya’nın üçe bölünmüş yapısıyla, onların bildiği hikâyelerden başka hikâyelerin yaşandığı bir şehrin gelişmesindeki eksiklikleri ve insanlar arasındaki farklılığı nasıl geri dönüşü imkânsız hale gelecek şekilde artırmış olduğudur.
Her seçimde yenilenen belediye başkanları ile birlikte iş başına getirilen idari yapının kendi elleri ile gerçekleştirdikleri imar değişikliklerinin, toplumsal gelir sınıfları arasındaki rekabet ve uçurumu insanların yaşadıkları mekânlara kadar taşıyan dinamikler olarak ortaya çıkmış olması, bu imkânsızlığın en önemli göstergesidir.
Seçim öncesinde bu şehirdeki gelir açısından üst ve alt sınıfın yaşadığı mekân farklılıklarını ortadan kaldırmak gibi bir irade beyanından sonra, özellikle insanların yaşadıkları mekânların arasındaki ayrımın arttığını canlı kanlı olarak karşılarında görenlerin bu çetrefilli durumu sona erdirmek yerine artırmanın kısır döngüsüne taş taşımaktan başka bir iş yapmadıkları görülmüştür.
Bu güçlüklerin üstesinden gelecek kişi ve kadroların asla işbaşına getirilmeyeceklerini savunan kişilerin, haklı çıktıklarını görmekten yorulan insanların yoksulluk ve yoksunluklarını yaptıkları sosyal yardımlarla örtmeye çalışmak da, bu şehre ve insanlara karşı yapılmış başka bir ihanettir.
Seçimlerde sırtına yüklenen politik sorumluluk kavramının içini boşaltarak ve sorumluluk kavramı hakkında farklı yorumlar devşirerek, günü kurtarmaya çalışan politik esirler hakkında düşünmeyi seçim sonrasına bırakmak aymazlığı, bu şehrin sorunlarını çözmeyi bırakın tespit etmeyi bile güçleştirir.
Konya şehri sadece topografyası ve pahalı konutlarıyla değil, hiçbir ayrım yapmadan bu şehirde yaşayan tüm insanların maddi ve manevi değerleri ile birlikte yaşam tarzlarının da geçmiş tarih ve kültürüne uygun gelişim göstermeliydi.
Ama olmadı, yapamadık, daha doğrusu yapmadık.
FARKINDA MIYIZ?
Bunca yıl sonrasında bile şehrin maddi ve manevi varlığı ister kuzey güney, isterse de doğu batı aksında sözde imar alanları genişlerken, imarlaşma denilen garabet sonrasında insanların yaşadığı konut tipleri ve mekânlar birbirinden neredeyse bir tabakanın katmanları gibi gözle görünür şekilde ayrışmış ise, seçimler ve seçilenlerin bu şehre faydasından çok zararı olmuş demektir.
Bir taraftan Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tek parti yönetiminin devlet eliyle insanları zenginleştirmesinin toplumda oluşturduğu olumsuzluklardan dem vurduktan sonra, iş başına gelince toplumda yeni ayrışmalara sebep olan zenginlik mekânları oluşturmak ve bu mekânlar aracılığıyla daha büyük eşitsizliklerin yeniden üretilmesinin etkilerinin bir yüzyıl daha sürmesinden korkulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.