Kir(lenmek) Güzelse
Gittikçe dozunu arttıran, devasa bir iç kiriyle birlikte, çirkini, pisliği, kötülüğü içselleştirip, neşrediyor ve yaygınlaşmış görmek istiyoruz. Yıkım, necisleştirmek, bozmak, kokutmak; bir nevi hedef, ayrıcalık, bakış açısı, görünme yükselme(!)biçimi haline geliyor.
“Kir(lenmek güzeldir)!” derken bir deterjan reklâmı; “Leke(lenme)yi” de önemsizleştirir herhalde. Her kir, üst baş kiri kadar masum mudur? Veya giysi kirliliği, “makbul” sayılan bir tutum sayılabilir mi? Kıyafetler hoyratça kullanılır, nimetler çöpe atılır; eski saygılar kalkar. Ne adına?
Kir çığırtkanlığı, “insandan değerli araba, aşktan kıymetli çikolata aşklarını da” reklâm ettirir yazılı aynalarda, boz bulanık ekranlarda.
Temizlik dikkatinin ardında bir ahlâk, din görüşü, kutsal bağlantısı vardı. Buna itiraz var başta.
Büyüklerimiz bize küçükken “Aman üstünü kirletme!” derken; bir sorumluluk, itina hissi, en alt seviyeden bir temizlik(güzellik) şuurunu yerleştirmek istiyordu ve ardındaki kaynağı, “İlâhi Kanun Koyucuyu” işaretliyordu.
Kiri normalleştirmek önce ailenin ölçülerini, kurallarını çiğnemeyi gerektirir. Hâlbuki artık “annemizin kullandığı margarin” gibi bu kaideler de acınası gülünesidir.
Oysa her tesadüfî, gelişigüzel, düşünmesiz atılış güzel değildir. Kimi kirlere bulanma da elbiselerimiz, bedenimiz temizlense de, ruhumuzda sayısız iz kalır.
Kirin güzelliğinin öne çıkışı; yasakları çiğnemeyi, baş kaldırmayı çağrıştırır. Herhalde bütün kötülükler, kire karşı bir ünsiyet geliştirmekten, mesafesizlikten ileri gelir.
Bir kabul, meşrulaştırma, deneme, ulaşma isteği bulunuyor söylemde. Yeni bir imge meydana getirilmiştir son demde. Teşhir ve alenileştirme ayrıca. Sadece “kirlenmek” değil, çamurda debelenmek, görünmez karalarıyla yerlerde sürünmek ve elbette siyahî davet(iye)ler de güzeldir.
Pisliğin önemsizleştirilmesi, zamanla bir kötülük güzellemesine dönüşebilir mi? Gün gelir, maddîsinin de manevîsinin de ağırlığı hissedilmez mi?
Korkularımızı alt edip, yasaları yıkıp “kirlendiysek”; bu zafer bize neye mal olur? Kirlenme sonucu, “neyi” temellük eder, sahipleniriz? Suça götüren nice cazibeli kirler, şenilik denilikler, kanunsuzluğun bin bir yüzü… “Günah” dediğimiz, sonunda zehre dönüşen lezzet, çürüyüp dökülme de; kirlenmeyi göze almanın nihayetinde gelmez mi?
Dünya kadar kir vardır. Bilgi, akıl kirliliği, düş kiri, kimi düşüncelerin kiri, zaaflarımızın ki…
Biz, tuvalet şeklinde lokantalarda, klozet biçimi tencerelerden, kaplardan, tuvalet ürünlerini(!) yiyip içen, beğeni(!) sahiplerini de gördük.. (bakın bunu çok takdir ettim) sahnede defi hacet eden kimi Batılı sanatkârların(!) müstesnalığını da okuduk.
Sanattır akımdır, performanstır, nihayetinde demokratik haktır, hür düşüncedir, gelişim ilerlemedir, medeniliktir diye çığırından çıkmış, haddi aşmış nice zırva herze, nice necaset lop top/ laptop yutturuldu bize...
Kirlenmiş teröristleri, en azılı seri katilleri himaye eder, kahramanlaştırırken de acaba bu “kazuratın güzelliği” fikrinden mi hareket ettik, engin bir hoşgörüyle?
“Aykırı”, “saçma”, “kanunsuz” diye ele alınabilecek düşünüşler, akımlar, nitelemeler; her sahadaki, envai çeşit kir bilinçli olarak yüceltilmeye, yerleştirilmeye çalışılıyor şimdi. Kire bu kadar alışır, pisliği basitleştirir, olağanlaştırsak neyle mücadele edeceğiz?
Ruh, bedenden çıkarılıp “dışlaştırılırsa” elbette; kir de sıradanlaşıp, sırf bedene ait, tensel basit bir teferruat durumuna düşer. Beden, pisliğe doymazken; kir engelini, çitini ruh koyar.
Suça giden bütün yollar, bir sakınmasızlık, umursamazlık kadar; genel olarak kire karşı geliştirdiğimiz zihniyet değişikliğinden; dünyanın bu yazıklanası ahvali; pisliğin sıradanlaşıp, bizim salt izleyici, aymaz takipçisi olmamızdan, zihinsel bir karmaşadan ileri gelmiyor mu?
…
Pislikten, bataktan, paslanmış, bulanmış bir gelecekten korkmayacaksınız. Kendinizi hiçbir şekilde frenlemeyecek, önyargıları aşacak, tabuları çiğneyeceksiniz. Yabani at sürüleri, tıkır keçiler, uyuz kuduz köpekler, mart kedileri kadar serazat olacaksınız. Kirleneceksiniz.
Güdümlü mermisiniz siz ya da döküp saçımıyla müftehir, şenaat saçan bir çerçi. Kirlisiniz, güzelsiniz gerçi…
Bel bel bakan, habis bir çağda kir çoğalsın ki; fareler kaplasın her yeri.. Lût kavminin günahları artsın, Sodam ve Gomore’yi aşalım. Gerekirse “kutsalla” oynayalım. Kirlenmenin zevkine varalım.
Şeytan ki, “en büyük Pislik”, yarışalım. “Şerrin Kralı, Cenabet!” demeyin artık ona; O şimdi “Kötülük Cenaplarıdır”. Kirlidir ve güzeldir illâki.
“Kirlenmek Güzeldir” sloganı, değerlerin, kavramların, algıların ters yüz edildiği; modern zamanlara has bir tahrip kalıbıdır.
“Kir(lenmek güzeldir)!” derken bir deterjan reklâmı; “Leke(lenme)yi” de önemsizleştirir herhalde. Her kir, üst baş kiri kadar masum mudur? Veya giysi kirliliği, “makbul” sayılan bir tutum sayılabilir mi? Kıyafetler hoyratça kullanılır, nimetler çöpe atılır; eski saygılar kalkar. Ne adına?
Kir çığırtkanlığı, “insandan değerli araba, aşktan kıymetli çikolata aşklarını da” reklâm ettirir yazılı aynalarda, boz bulanık ekranlarda.
Temizlik dikkatinin ardında bir ahlâk, din görüşü, kutsal bağlantısı vardı. Buna itiraz var başta.
Büyüklerimiz bize küçükken “Aman üstünü kirletme!” derken; bir sorumluluk, itina hissi, en alt seviyeden bir temizlik(güzellik) şuurunu yerleştirmek istiyordu ve ardındaki kaynağı, “İlâhi Kanun Koyucuyu” işaretliyordu.
Kiri normalleştirmek önce ailenin ölçülerini, kurallarını çiğnemeyi gerektirir. Hâlbuki artık “annemizin kullandığı margarin” gibi bu kaideler de acınası gülünesidir.
Oysa her tesadüfî, gelişigüzel, düşünmesiz atılış güzel değildir. Kimi kirlere bulanma da elbiselerimiz, bedenimiz temizlense de, ruhumuzda sayısız iz kalır.
Kirin güzelliğinin öne çıkışı; yasakları çiğnemeyi, baş kaldırmayı çağrıştırır. Herhalde bütün kötülükler, kire karşı bir ünsiyet geliştirmekten, mesafesizlikten ileri gelir.
Bir kabul, meşrulaştırma, deneme, ulaşma isteği bulunuyor söylemde. Yeni bir imge meydana getirilmiştir son demde. Teşhir ve alenileştirme ayrıca. Sadece “kirlenmek” değil, çamurda debelenmek, görünmez karalarıyla yerlerde sürünmek ve elbette siyahî davet(iye)ler de güzeldir.
Pisliğin önemsizleştirilmesi, zamanla bir kötülük güzellemesine dönüşebilir mi? Gün gelir, maddîsinin de manevîsinin de ağırlığı hissedilmez mi?
Korkularımızı alt edip, yasaları yıkıp “kirlendiysek”; bu zafer bize neye mal olur? Kirlenme sonucu, “neyi” temellük eder, sahipleniriz? Suça götüren nice cazibeli kirler, şenilik denilikler, kanunsuzluğun bin bir yüzü… “Günah” dediğimiz, sonunda zehre dönüşen lezzet, çürüyüp dökülme de; kirlenmeyi göze almanın nihayetinde gelmez mi?
Dünya kadar kir vardır. Bilgi, akıl kirliliği, düş kiri, kimi düşüncelerin kiri, zaaflarımızın ki…
Biz, tuvalet şeklinde lokantalarda, klozet biçimi tencerelerden, kaplardan, tuvalet ürünlerini(!) yiyip içen, beğeni(!) sahiplerini de gördük.. (bakın bunu çok takdir ettim) sahnede defi hacet eden kimi Batılı sanatkârların(!) müstesnalığını da okuduk.
Sanattır akımdır, performanstır, nihayetinde demokratik haktır, hür düşüncedir, gelişim ilerlemedir, medeniliktir diye çığırından çıkmış, haddi aşmış nice zırva herze, nice necaset lop top/ laptop yutturuldu bize...
Kirlenmiş teröristleri, en azılı seri katilleri himaye eder, kahramanlaştırırken de acaba bu “kazuratın güzelliği” fikrinden mi hareket ettik, engin bir hoşgörüyle?
“Aykırı”, “saçma”, “kanunsuz” diye ele alınabilecek düşünüşler, akımlar, nitelemeler; her sahadaki, envai çeşit kir bilinçli olarak yüceltilmeye, yerleştirilmeye çalışılıyor şimdi. Kire bu kadar alışır, pisliği basitleştirir, olağanlaştırsak neyle mücadele edeceğiz?
Ruh, bedenden çıkarılıp “dışlaştırılırsa” elbette; kir de sıradanlaşıp, sırf bedene ait, tensel basit bir teferruat durumuna düşer. Beden, pisliğe doymazken; kir engelini, çitini ruh koyar.
Suça giden bütün yollar, bir sakınmasızlık, umursamazlık kadar; genel olarak kire karşı geliştirdiğimiz zihniyet değişikliğinden; dünyanın bu yazıklanası ahvali; pisliğin sıradanlaşıp, bizim salt izleyici, aymaz takipçisi olmamızdan, zihinsel bir karmaşadan ileri gelmiyor mu?
…
Pislikten, bataktan, paslanmış, bulanmış bir gelecekten korkmayacaksınız. Kendinizi hiçbir şekilde frenlemeyecek, önyargıları aşacak, tabuları çiğneyeceksiniz. Yabani at sürüleri, tıkır keçiler, uyuz kuduz köpekler, mart kedileri kadar serazat olacaksınız. Kirleneceksiniz.
Güdümlü mermisiniz siz ya da döküp saçımıyla müftehir, şenaat saçan bir çerçi. Kirlisiniz, güzelsiniz gerçi…
Bel bel bakan, habis bir çağda kir çoğalsın ki; fareler kaplasın her yeri.. Lût kavminin günahları artsın, Sodam ve Gomore’yi aşalım. Gerekirse “kutsalla” oynayalım. Kirlenmenin zevkine varalım.
Şeytan ki, “en büyük Pislik”, yarışalım. “Şerrin Kralı, Cenabet!” demeyin artık ona; O şimdi “Kötülük Cenaplarıdır”. Kirlidir ve güzeldir illâki.
“Kirlenmek Güzeldir” sloganı, değerlerin, kavramların, algıların ters yüz edildiği; modern zamanlara has bir tahrip kalıbıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.