Kadınlar Günü
İşte bir kadınlar mevsimi daha geldi. Gün kutlamaları iyice meşrûlaştı. Biz de kadınlarımız, genç ve çocuklarımız üzerinde yıllardır çalıştığımız için meseleye duyarsız kalamıyoruz. Bilindiği gibi on yıllardır dünyâda ve ülkemizde ‘8 Mart’ Kadınlar günü olarak çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Ama bir türlü kadınların problemlerine çâreler bulunamadı, çözümler üretilemedi. Bilhassa ülkemizde senede bir defa ‘Kadınlar Günü’nü kutlama etkinliklerini âdeta rahatlama seanslarına, şov alanlarına dönüştüren kadınlar, günü kutlama eğlentilerinin, biri bin para olan etkinliklerin -hep belirttiğimiz gibi- kadınların haysiyeti ve onuruna yaraşır şekilde olmadığını öncelikle vurgulamak isteriz.
Kadınlar öteden beri çağdaş yaşamın, modern hayâtın getirdiği yeniliklerle sırtlarına taşıyamayacağı yükleri almış durumdadır. Kadın yeri geliyor çalışan kadın olarak toplum içinde kendisine uygun olsun-olmasın mesleğini icra ederek belirli bir gayret ve güç sarf ediyor. Kadın yeri geliyor evinin kadını olarak ev içi her türlü işlerin üstesinden gelmeye çalışıyor. Kadın yeri geliyor çocuklarının annesi olarak üzerine düşen en ehemmiyetli görev olan eğitmenlik işini ifâya gayret ediyor. Tabi akraba-komşu-dost ilişkileri de yanı sıra ihmal edilmemesi gereken şeyler. Bütün bunlar kadınlar adına farklı sorumlulukları berâberinde getiriyor.
Kadınlar gününde hep erkek şiddeti konuşuluyor, tecâvüzler dile getiriliyor. Binde bir uç örnekler anlatıla anlatıla yaygınlaşıyor. Sanki her erkek kadına zorbalık yapan potansiyel suçlu olarak görülüyor. Halbuki yukarda yazdıklarımız hayâtın asıl gerçekleridir. Ekonomik bağımsızlık adına çalışan kadınların karşılaştığı yığınla problem vardır kadınların karşısında. Bunlar ne diye konuşulmaz, tartışılmaz? Uç misaller yerine kadınlar adına gerçek hayatta yaşayan güncel sıkıntılardan hareket etmek daha doğru değil mi?
Kadınlar duygusal, nahif, zarif, olaylardan çabuk etkilenen hassas varlıklardır. Fıtratları böyle. Tabi erkekleşen kadınlardan bahsetmiyorum. Erkekli ortamlarda belki de iş gereği ister istemez onlarla sık berâberlik, kadınların erkeklere benzemeye meylettiriyor böylece kadınlar erkekleşiyor. Meselâ, polis kadınları düşününüz çocuklar da eşler de evde terör estiren polis annelerden, polis kadınlardan hoşlanmıyorlar istatistikler bu neticeyi önümüze koyuyor.
Çalışan kadınlar her yönlü çok yıpranıyorlar. Güçlerinin üstesinde müthiş bir gayret gösteriyorlar. Kadınlar önceleri mecbûri yapmaları gereken görevleri seve seve büyük fedâkarlıklarla icra ediyorlar ancak zaman içinde enerjileri çabuk tükeniyor, kendilerini, yıpratırcasına hırpalamaları neticesinde erken yaşta çeşitli hastalıklara duçar oluyorlar. Bunlar yaşanan vakıalardır. Aslında evi, eşi ve ailesi için sarf edilmesi gereken kadının çok yönlü bölünen gücü, hakiki gâyenin dışında israf oluyor. Bu sefer kadın görevlerinin tam olarak yerine getirememenin ezikliği içinde ruhsal bunalımlara giriyor, olur olmaz şeylere kızıyor, bağırıyor, çabuk öfkeleniyor, sinirleri yıpranıyor. Anlaşılmamaktan, yardım edilmemekten kaynaklanan streslere giren kadının psikolojik dengesi bozuluyor. Erkekler; ‘Ne oluyor bu kadına?’ derken çocuklar; ‘Annemiz ne kadar anlayışsız’ diyor. Kadın bu sefer; ‘bunlar benim değerimi bilmiyorlar, fedâkarlığıma değmiyorlar’ diyerek en yakınlarını sağa-sola şikâyet ediyor, hayâta boş veriyor.
Bu bahsettiğimiz günlük hayatta kadının yaşadığı acıklı vakalardır. Kadın çalışsın-çalışmasın çevresinden anlayış, ilgi-sevgi, yardım ve destek bekliyor. Çoğunluk bu desteği alamayınca kadın kendini kötü hissediyor ve kadının bizzat kendisi topluma bir problem olup çıkıyor.
Kadın haklarına yönelik herkes farklı görüşler öne sürüyorlar. Kişilerin hayâta bakışlarına, dünya görüşlerine, inançlarına göre pek tabi değişik düşünceler ve çözüm önerileri olabilir. Her birinden faydalanılarak ortak nokta çözümlerde buluşmak gerekiyor.
Tüm kadınlarımızın en güzel şartlarda hayatlarını ikâme ettirmesi temennisiyle, hayırla kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.