Mehmet Ali Uz

Mehmet Ali Uz

İki hainin attığı taş ve Avukatlar Haftası

İki hainin attığı taş ve Avukatlar Haftası

“Bir delilinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramaz” diye  bir ata sözümüz var. İki hain  bir taş attı sonunda bir savcımız şehit oldu. Onların yaptığı tahribatı şimdi kırk akıllı düzeltemiyor.

Bir tarafta hakim ve savcılarımızın  haşatı söz konusu, diğer tarafta  suçu günahı olmayan  binlerce avukata uygulanan  onur kırıcı arama.

Bu ikinci olay…  Önceki de Yargıtay cinayeti idi.  Birisinde  fail  avukat,  ikincisinde, avukat cübbesiyle  işlenen bir cinayet.

Bu durum karşısında elbette yönetim bir takım tedbirler almak mecburiyetindedir. Benzer olayları önleyecek bir tedbir ve teklif varsa  onun alınması ve yapılması gerekir.

Çağlayan  Adliyesi’nde bir kısım avukatın yaptığı kendilerini küçültmekten başka bir işe yaramaz. Yerlerde sürünmenin, soyunuruz tehditlerinin hiçbir faydası olmaz.

Bu mesele  karşılıklı müzakereler ve  mutabık kalınacak tedbirlerle çözülür. Kaba kuvvetle hiçbir şey halledilmez.

“Eğer Yargıtay olayından sonra tedbir alınsa idi, şimdi savcımız yaşıyor olacaktı”  Diyenlere  meslektaşlarımız ne cevap verecek acaba? 

Otuz-otuz beş yıl önceki bir hatıramı nakletmek isterim 12 Eylül darbesinden sonra,  sıkı yönetim davalarına  girip çıkıyoruz.  Bir ara vatandaşlarla beraber nizamiyeden girerken, Avukatların da  çantasını, arabasını, arabasının bağajını, motor kaputu açtırıp arıyorlardı. Bu uygulama onur kırıcı idi.

Bir gün arkadaşlara bu meseleyi cezaevi  kumandanı ile görüşmeyi teklif ettim.  Arada bir gelenler oralı olmadı benim gibi duruşmalara sık gelenler de, uygulamayı kaldırmazlar, peşin düşüncesiyle teklifimi kabul etmediler.

Yalnız İhsan Ceylan Bey itiraz etmedi. Birlikte cezaevi kumandanını ziyarete gittik.

Kumandan çay söyledi. Biraz sohbet ettikten sonra konuya girdim.  Avukatların çantalarında ve arabalarında ne aradıklarını sorunca kumandan, “Bomba” cevabını verdi.  Hiçbir suçlayıcı tavır altına girmeden, oraya duruşmaya gelen avukatların saygın insanlar olduğunu, bu insanların böyle bir şeyi düşünmelerinin bile mümkün olmadığını anlattım. Kumandan  hiç sözümü kesmeden beni sonuna kadar dinledi.  Sözüm bitince kumandan, “Peki öyleyse, bundan sonra avukatların arabalarını aramayalım” dedi.  Teşekkür edip ayrıldık. 

Eğer biz aksi bir tavır içerisine girseydik,  daha sert tedbirlerle karşılaşırdık. Belki de  o  günün şartlarında bizi ezer geçerlerdi.  Mesele bağcı dövmek değil üzüm yemektir.

Ben meslektaşlarımızın, emniyet güçleri ile çatışarak, yerlerde sürünerek, adem baba gibi soyunarak netice alacaklarını sanmıyorum.

Hakim ve savcılarımızın  hayatının, yönetimin mesuliyetinin söz konusu olduğu bir ortamda, daha akılcı  ve mantıklı davranışların fayda vereceğini düşünüyorum. 

Hayatım boyunca insanlar arasında çıkan anlaşmazlıkların çoğunun iletişimsizlikten kaynaklandığına inanmışımdır. İnsanlar zıt düşüncelerde bile olsalar, mutlaka anlaşacakları bir asgari müşterekleri vardır. Akl-i selim sahibi meslektaşlarımın benim gibi düşündüklerini ümit ediyorum.

Hukuk adamları âdil ve doğru düşünen insanlardır. Onlardan yanlış sadır olmamalıdır. Sonunda doğru  mutlaka bulunacaktır.

Avukatlar Haftası kutlu olsun..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Uz Arşivi