İhtiyaçlar piramidi
İhtiyaçlar piramidi veya Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi diye anılan ve her şeyde olduğu gibi sonuna eklenebilen bilimsel eki ile birlikte doğru imiş gibi dayatılan bir düşünce şeklini duymuş olmalısınız diye düşünüyoruz.
Batıdan gelen her şeyi olduğu gibi kabul eden gönüllü kölelerin davranışlarını bir kenara bıraksak bile ihtiyaçlar hiyerarşisini kabul ettiğimizde ortaya çıkacak yaklaşım nerede ise her insanın sayısı kadar olacaktır.
Hümanizmin savunucularından olan Maslow'un ortaya koyduğu düşünce tarzı kişiden kişiye, ülkeden ülkeye hatta zamandan zaman değişkenlik gösterecektir.
Maslow’un ortaya koyduğu düşünce tarzı olan ihtiyaçlar piramidinin alt tarafında insan için gerekli olan temel ihtiyaçlar yer alırken üst tarafta ise daha üst düzey olarak tarif edilen ihtiyaçlar yer almaktadır.
2 Dünya savaşı ve sayısız harp ve işgal gören bir dünyada bir günü diğer bir gününe eşit olmayan ve ülke ya da millet olarak rahata erememiş o kadar çok insan var ki bunların geneli için bir teorem ortaya koymak kapitalist dünyanın fantezilerinden başka bir şey değildir.
Bu iş daha çok psikolojisi iyi olan, orta ve üst düzey gelire sahip kişiler için diyeceklere yine batılıların tarifiyle ve ünlü polisiye roman yazarı Agatha Christie’nin yalanla ilgili olarak söylediği “İnsanlar, yalanlara gerçeklerden daha kolay inanırlar.” Sözünü hatırlatıyoruz.
Konu insanlara daha doğrusu bir toplumun tümüne söylenen yalanlar olduğunda iş başındaki siyasetçilere geldiğinde ise direkt olarak Nazi Almanya’sının Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels akla geliveriyor.
Büyük yalan tekniği adı verilen usul ile ilgili meşhur cümleler şöyledir: “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır. Yalan, ancak Devletin halkı yalanın siyasi, ekonomik ve / veya askeri sonuçlarından koruyabileceği süre boyunca sürdürülebilir. Dolayısıyla, Devletin muhalefeti bastırmak için tüm yetkilerini kullanması hayati önem taşır, çünkü gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek, Devletin en büyük düşmanıdır.”
Bilimin büyük yalanları bilimsel bir şekilde açıklamasına gelince:
Maslow’un teorisine göre hava, su, yemek ve uyku gibi fizyolojik ihtiyaçlar piramidin en alt tabakasında olan insanın en temel ihtiyaçları sayılırken piramidin bir üst tabakasında ise tepesinde güvenlik ihtiyacı vardır.
Daha sonra sırasıyla ait olma, saygınlık ve kendini ispat etme gibi ihtiyaçlar aşağıdan yukarıya doğru sıralanmaktadır.
Ama gelin görün ki içinde yaşadığımız bilgi ve iletişim yüzyılında İnsan bili adına, gelişmişlik adına ve kendine yetme adına önüne çıkartılan her türlü karışıklık, belirsizlik ya da bilinmezliği bir tehdit olarak değerlendirdiği için güvenlik çözümü yerine göre pek çok fizyolojik ihtiyaçtan daha önemli hale gelmiştir.
Konuyu günümüzde yaşananlara getirerek biraz daha açalım.
Yaşanan korku pandemisi nasıl oluşturuldu hiç düşündünüz mü?
İnsanlar karşı karşıya kaldıkları virüs musibeti ile ilgili olarak kafalarında oluşan sorulara cevap bulabildiler mi veya tehlikenin bertaraf edilmesi için bekledikleri çözümler onların istedikleri zamanda onlara ulaştırılabildi mi?
Yoksa sadece devlet görevlilerinin verdiği bilgilerle yetinmeleri ve kayıtsız şartsız itaat etmeleri mi istendi?
İnsanlar kendilerinin tehlikede olduğunu hissettikleri zamanda kendi güvenliklerini temin edecek bazı bilgilere ihtiyaç duyarlar.
İnsanlar güvenlikleri konusunda sordukları bir soru karşısında kendilerine eksik bilgiler verildiği veya baştan savma kelimelerle geçiştirildiklerini hissederlerse içine düştükleri psikolojik durum ve karşı karşıya kaldıkları karmaşa ve belirsizlikten kurtulmak için zihinlerinde oluşan boşlukları kendi çabaları ile hızlıca doldurma yolunu tercih ederler.
Böylelikle kendisi için tehlikeli olan durumu bertaraf ettiğine inanırken diğer taraftan kendisine söylenen her türlü yalanı da kabul etmek durumuna düşürülebilirler.
Daha açıkçası insanların kendilerine karşı gösterilen tehlikenin her geçen gün büyüdüğünü ve tehlike karşısında çözüm olarak sunulan şeylerin tehlikeyi ortadan kaldırmadığı gibi bir durumla karşı karşıya kaldıklarında yani insan zihninin güvenlik isteğini ilk sıraya aldığında zihnine cazip ve inandırıcı gelen görüntü ve anlatımların doğru ya da yalan olması fark etmez.
Özellikle belli merkezler tarafından iyi kurgulanmış tasarımların sadece güvenlik algısının baskın olması nedeniyle yalan olup olmadığını araştırmak bir yana doğru kabul edilmesi işten bile değildir. Çünkü bir sözün yalan olup olmadığını araştırma zahmetine katlanmak yerine başkalarının da doğru kabul ettiğini sorgulamadan doğru kabul etmek insana kolay elde edilmiş bir iç huzuru verir. Birde bu duruma kurguyu yapan merkezlerin eğittiği bilim adamlarının arka arkaya ve ikna edici görünen açıklamaları eklendiğinde insan aklı dumura uğrar ve mükemmel kurguları göremez, hissedemez ve anlayamaz hale gelir.Çünkü yalanın mükemmel bir kurguya sahip olmasına karşın gerçek ise olabildiğince sade ve yalnızdır.
İnsanlar genelde yalan duymaktan zevk almasalar da bazen inançlarına aykırı bile olmuş olsa da toplumda yalnız kalmamak adına kendilerine söylenen yalanın rahatlatıcı etkisini gerçeğin can acıtıcılığına tercih edebilmektedirler. Çünkü yalan kendilerine gerçeklerden daha gerçekçi bir şekilde söylenmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.