Hüzeyme Yeşim Koçak

Hüzeyme Yeşim Koçak

İbn Arabî’den yöneticilere öğütler

İbn Arabî’den yöneticilere öğütler

Büyük bilge İbn Arabî Hazretleri; zengin konulu eserlerinin kiminde, yönetici sınıfa değerli tavsiyelerde bulunmuştur.
Her asır, her dönem için geçerliliğini kaybetmeyen bu temel esaslara, gerçek önderlik, hakikî dindarlık ve kulluk hakkındaki kıymetli tespitlerine kulak vermek gerekir diye düşünüyorum.
Günümüzde muktedire bitişerek, tarafsızlığını ve şahsiyetini yitiren sorunlu danışmanlıklara, siyasî hastalıklarımızın en önemlilerinden bazısının çözümüne dâir de teklifler getiriyor yazdıklarında.
    Söz, Muhyiddin Arabî Hazretlerinde:
“İnsan bir hükümdar ve başkan ise kendisiyle oturup kalkanlar, sohbet edenler, etrafında bulunanlar iyilik ve doğruluklarıyla tanınmış, ağırbaşlılık ve saygıyla nitelenmiş, bilgi ve hikmetleriyle belirginleşmiş kimseler olmalıdır.”
*
“Mal, özü gereği değil, başka bir amaçla istenilen bir şeydir. Çünkü mal kendiliğinden yararlı bir şey değildir. Amaç mal ile ulaşılan başka yararlardır(..) Doğru görüş sahibi ve yüksek himmet sahibi insanlar kendi ölçütüyle onu ölçmelidir. Böyle insanlar malı meşrû yoldan kazanır, onu meşru yolla dağıtır.
(Erdem ölçütüyle mala bakan) bir insan, malı ne biriktirir, ne de ona bel bağlar.”
Beğenilecek bir iyiliği olmayan ve onunla tanındığı güzel davranışlardan yoksun olan, (yetkin olmak bir yana) gerçekte insan bile değildir. Bu ölçüler sıradan insanlar için geçerlidir.
Yönetici ve başkanlara gelince, onların bu gibi gönüllü davranışlara daha fazla ilgi göstermeleri bir zorunluluktur(…) En kıymetli mallarından bir kısmını bilim adamlarına tahsis ederler.  Yöneticiler, bilgi ve edep öğrenmek için çalışanlara da mallarından verir, zayıf ve yoksullar için harcama yaparlar. Onlar yoksul-garipleri araştırır ve zahitlere, kendisini ibadete vermiş insanlara özen gösterirler.”
*
“Yetkinliği seven insan şunun farkında olmalıdır. Öfkeli insan, davranışlarını herhangi bir düşünce ve ölçü olmadan yapan vahşi hayvanlara benzer.(…) Köpek havlarsa ona karşılık vermenin güzel bir davranış olmadığı bilinmez mi? Aynı durum öfkelenmiş insanlar için geçerlidir. Böyle bir insana karşılık veren kişi cahilin tekidir.
Ağırbaşlı ve hoşgörülü bir insan bu gibi davranışlardan hiçbirini iyi bulmaz. Hasmının öfkeli olduğunun farkına vardığında ise bu bilinç, öfke gücünü kontrol altına almasının aracı haline gelir. Böylece nefsini gemler.”
*
“Yetkinliğe(olgunluğa) ulaşmak isteyen kişinin bütün insanları sevmesi, onlara karşı şefkatli, merhametli olması bir gerekliliktir. Bu özellik bilhassa hükümdarlar için elzemdir. Çünkü hükümdar, halkı sevmediği, onlara karşı şefkatli olmadığı sürece hükümdar olamaz. Hükümdar ve yönettikleri, bir ev sahibiyle evde yaşayanlar gibidir. Ev sahibinin evde yaşayan kimseleri sevmemesi, onlara şefkat göstermemesi ve çıkarlarını gözetmemesi son derece çirkindir.”
*
“İnsan yetkinliğe ulaşmadığı sürece ayıplanmasına yol açacak huylardan yoksun kalamaz. Üstelik başkasının kendisinden daha erdemli olması onu üzer. Dolayısıyla, eksiklikte kendisine denk ya da ondan daha aşağı derecede bulunmaları için bütün insanların eksik olmasından mutluluk duyar. Bu nedenle olgunluğa ulaşmamış bir insan diğerlerinin eksikliklerini araştırır ve bundan dolayı onları kınar. Eksikliğin bulunduğu kimseden daha üstün olduğunu insanlara göstermek ister. Bu duruma kendisini de tanık tutar. Böylece kendisinde bulunan ayıplardan dolayı nefsinin haz duymasını sağlar.
Hükümdar ve başkanların büyük kısmı yaptıkları kötülük ve ayıplarının gizli kalacağını ve açığa çıkmayacağını zanneder. Bunun nedeni ise insanları korkutan bir mevkide bulunmaları ve otoritelerinin gücüdür. Zannederler ki asker ve gözdeleri, bir şey öğrenseler bile hükümdarın sırlarını izhar edemez ve insanlara duyuramazlar. Bu yanılmanın son noktasıdır.(…)”
*
“Yetkinleşme arzusu öncelikle yöneticilerin ödevidir. İnsanlar içinden bu mertebeyi istemeye en hak sahibi olan ve bu mertebeye ulaşmak için tahammül göstermesi kendisine yaraşan kimseler, hükümdarlar, başkanlar, insanların soyluları ve kıymeti büyük olanlarıdır. Soylu ve büyük bir insanın eksik olması ne çirkindir!
O halde hükümdarlar yetkinliğe ulaşmak için hırslı olmalıdır. Çünkü bütün erdemleri kendinde toplayan yetkin kimse doğal olarak eksik insanların önüne geçer. Başka ifadeyle yetkin insan doğal başkandır.
Hükümdar bütün iyi huyları kendinde toplayan, övünülecek davranışları kendinde bir araya getirmiş kimse ise doğal hükümdar olmuştur. Bütün (erdemlerden yoksun olarak) eksik bir insan ise o zaman zorla ve baskıyla hükümdardır.”
*
“Hükümdara yaraşan şey gerçek başkanlığın peşinde olmaktır. Söz konusu başkanlık ne baskıyla, ne soylulukla, ne de insanların kendisini öyle kabul etmesiyle elde edilemez. O halde hükümdarın bütün gücünü erdemleri kazanmaya ve güzellikleri edinmeye yöneltmesi gerekir. İyi huylarda son noktaya ulaşmaya çalışmalı, kazanmış olduğu en büyük erdemleri bile küçümsemelidir ki, hepsini kendinde toplamayı başarabilsin.”
*    
“Hükümdar herhangi bir ayıbını kendisine bildiren ve tanıtan kimseyi güler yüzle ve olumlu bir şekilde karşılamalı, bildirdiği eksikliği karşısında duyduğu sevinci ve mutluluğu ona göstermelidir. Hatta bundan daha iyisi şudur: Hükümdar eksikliklerini gösterip bunları öğrenmesini sağlayan kişiyi, eksikliğini övene göre daha çok ödüllendirmeli, onun eleştirisine tahammül edebilmelidir.”
(İbn Arabî, Allah Kimleri Sever, Çev: Ekrem Demirli, Hayykitap, İst. 2006)
    
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüzeyme Yeşim Koçak Arşivi