Kur’anın anlaşılması
Kur'an-ı Kerim'in Arapça olmasından dolayı güya okuduklarını anlamayan Müslümanların okudukları Kur'an'dan yeteri kadar istifade edemedikleri iddiasıyla ortaya çıkan Mealcilik mezhebinin kaşarlanmış şekli olan Kur’ancılık mezhebi mensupları, mübarek Ramazan ayında yaptıkları fitneler yetmemişçesine sünnet ehli Müslümanlara saldırılarını sürdürmektedirler.
İslam dünyasındaki başta Filistin, Doğu Türkistan, Mısır ve Suriye’deki fitneler olmak üzere birçok fitne almış başını giderken tam anlamı ile islam âleminde bir truva atı vazifesi gören Kur’ancılık mezhebi de faaliyetlerini özellikle erkeklerden bayanlara yönlendirmiş gözükmektedir.
1400 yıllık İslam ilim ve irfan birikiminden süzülüp gelen müktesebatı tümden red eden bu sapık görüş en basit tabirle hak dini batıl yorumlarından biri halini almış bulunmaktadır.
Son 10 yılda 120 den fazla Kur'an mealinin piyasaya çıkmasıyla kendilerince memleketimizin mümbit bir arazi olduğunu zan eden bu harici ve mutezile kalıntısı nev zuhur mezhep mensupları Rasulullahın(sav) sahih hadislerini red etmelerinin yanında tam da ayeti kerimede ifadesini bulduğu şekilde ağızlarını eğip bükerek Kur'an ayetlerine işlerine geldiği gibi mana vermekten de kaçınmamaktadırlar.
Rasûlullaha(sav) ve övülmüş ashabı (ra) ile selef âlimlerine(ra) olan düşmanlıkları ile öne çıkan bu güruhun hevâ ve hevesleriyle yaptıkları yorumların ardı arkası gelmemekte ve yerine göre kendi kendileri ile çeliştikleri de görülmektedir.
Namazın varlığı ve vakitleri başta olmak üzere Namazların Birleştirilmesi, Cuma ve Bayram Namazları, Ölüm ve Kabir Azâbı, Cennet ve Cehennemin ebediliği, Faiz, Organ Nakli ve Mûsiki ile Kadın Hakları, Kadınların Özel Halleri ve Recm ile Kader inancı başta olmak üzere pek çok mesele Rasulullahtan(sav) bu yana yanlış bilinip yanlış uygulandığı iddiası ile Müslümanların gündemine taşınmak istenmektedir.
1400 yıllık İslam tarihinde başta Ashab-ı Kiram(ra) olmak üzere bütün selefimiz(ra) tarafından bütün açılardan incelenip Ayeti Kerime ve sahih Hadisi Şeriflerin gösterdiği istikamette uygulama alanı bulan hususlar, kimi zaman çağdaşlık, kimi zaman insan hakları, kimi zaman da haşa Allah(cc) ve Peygamberden(sav) daha merhametli olmak adına red edilmektedir.
Kendi aralarındaki münakaşalarda birbirlerine karşı söyledikleri ağır ithamlar ve kötü sözler bir yana Kur'an ifadesiyle açık bir şekilde övülmüş olan Peygamberimiz(sav) ve Ashâbını(ra) kendileri gibi sıradan insanlar seviyesine indiren zamane müçtehitleri adeta yeni bir mezhep kurucusu edasıyla ekranlarda ve gazete köşelerinde boy göstermektedirler.
Peygamberimiz(sav) ile aramızdaki silsilenin ilk parçası olan Sahabe efendilerimize(ra) , sövmeyi din edinmiş bu gruplardan bazılarının geçmişte rahle-i tedrisinden geçtikleri ve nemalandıkları sapık rafizi-şii düşünceyi “Ehl-i Beyt Mezhebi” kisvesi altında sahih bir mezhep gibi kabul ettirmeye çalışması da oldukça manidardır.
1400 yıldır Müslümanlarca İslamın ve Müslümanlığın alameti sayılan Kelime-i Tevhîdin bütünlüğünden hoşgörü Müslüman olmayan gayri müslimleri razı etmek adına tâvizler veren Hakk Dinin Bâtıl Yorumcuları Selef Âlimleri tarafından geçmişte olduğu gibi bu günde yine Sahih Sünnet takipçisi âlimler tarafında yine tarihin çöplüğüne gömüleceklerdir.
Ayette açık bir şekilde ifade edildiği üzere Arapça bir Kitap olarak indirilen Kur'an-ı Kerim yerine kırık dökük dil ve hatalı bir üslupla yapılan Kuran Meallerini Müslümanlara Türkçe Kur'an diye kabul ettirmeye çalışan zihniyete milletimiz yakın geçmişte yani cumhuriyetin ilk yıllarında devlet zoruyla yapılan zulme karşı çıktığı gibi yine karşı çıkacaktır.
Kur'an-ı Kerim kıyamete kadar dünyayı aydınlatacak bir nurdur.
Müslümanlarda bu nurdan istifade ettikleri ölçüde aydınlanacak ve dünyayı aydınlatacaklardır.
Hz. Mevlana’nın dediği gibi:
GÜNEŞ, HERKESİN ÜSTÜNE EŞİT DOĞAR, AMA GÜL BAŞKA, LEŞ BAŞKA KOKAR.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.