GÜZ SİYASETİ
Bizim memlekette siyasetini bahar ve yaz mevsimlerinin sonuçlarına göre tayin eden yaz ve güz siyasetçileri vardır.
Bahar ayları iyi geçmiş ve yaz sonunda iyi bir hasat elde edeceğine inanmışsa siyasetçi seçimleri güz aylarında, yok bahar bereketli geçmemiş ise bahar ayları sona ermeden yapar seçimleri.
Haydi, birlikte hatırlayalım bu yaz ve özellikle de güz siyasetçilerini.
Güz siyasetçisinin herkesten daha büyük hedefleri vardır ama gerçekleştirememiştir.
Hem de çok büyük hedefleri vardır ki bu büyük hedeflere ulaştığında dünyayı değiştirecektir ama bu sene de gerçekleşmemiştir.
Hedefleri dünyadan öte yani güneşi fethetmek ve kendisini yeryüzü güneşi olarak güneş gibi parlatacaktı ama sönmüştür.
Güneşi elde etmek kadar ulaşılmaz olan hedefi insanı yaşatmak olacaktı ama onu geçmişten alıp gelenler bir adım öteye bile taşımamıştır.
Bu hedefi tutturabilmek için basit araçlar kullandığını kendisi de fark etmiştir.
Ve hedeflerini gerçekleştirmek için hedefleri ile orantılı büyüklükteki araç filosunu yenilemek zorunda kalacaktı gelecek baharda.
Ama hedeflerini gerçekleştirirken yapacağı çalışmalarda bu defa bazı isteklerini yok sayacaktı.
Bu düşünce ile kendisine karşı olumsuz bakan herkese karşı sonu gelmez hesaplar yapacaktı. Çünkü bu kavgaya en başta dâhil olan onlar idi
Güz siyasetinde kendi arkadaşları ve dostlarından gelecek olan engeller çok büyük fırtınalara sebep olsa bile hepsini aşmak ve başarıya erişmek zorundaydı.
Öylesine bir devrimci ruh taşıdığına inandırmalıydı herkesi ki Dünyayı hatta kâinatı değiştirecek bir enerjiye sahip olduğuna inanıyordu. Dünyayı değiştirecek kadar büyük olan cesaretini umudunun büyüklüğü veriyordu. Ve ancak bu umudu koruyabilirse yaşadığı çileleri heyecana dönüştürebilirdi.
Elindeki meşalenin kendisinin ve kendisine inananların karanlık günlerini aydınlatacak yegâne ışık olduğuna inandırabilirdi herkesi.
Azim ve kararlılıkla hedefine yürürken gizli ajandasının olmadığına inandırmalıydı çevresinde toplananları.
Öylesine büyük bir dikkat göstermeliydi ki hedefine ulaşacağı yolda yürürken bırak insanları yolda tesadüfen bulunan bir karıncanın bile canı yanmamalıydı.
Geçmiş dönemdeki güz pehlivanlar gibi olmamalıydı. Bunun içinde güz pehlivanların yanındakileri barındırmayacaktı kendi siyasetinde.
Yıllardan beri tv ekranlarında ağzından bal damladığı zannedilen zehir pazarlayıcılarının ekranlarına itibar etmeyecekti.
Siyaseti ellerindeki vesayet ile kuşatanların meydanlarda piyasaya sürdükleri kartondan kahramanları bir bir devirip gerçek kahramanın kendisi olduğunu gösterecekti.
Sonunda hayli yüksek sayılabilecek bir enflasyon oranı altında ezilerek yaşayan insanların yaklaşık 116 kalem gideri için sadece karın doyurmaya yetecek kadar olan bir gelirden daha fazla bir kazanç koymalıydı cebine.
Bunun için de gıda ve sağlık ile barınma, ısınma, ulaşım masraflarının toplamından ibaret olan masraflara karşılık işyerinden aldığı ücret veya devletten aldığı emekli maaşı ile ayakta kalma mücadelesine son vermeliydi.
Bunları yapacaktı çünkü bunları yapmadan yıkılırsa ondan sonra bunları yapacak kimse bulunamayacaktı
Kanseri öyküsü olanların keten tohumuna mahkûm edildiği, karaciğer hastalığıyla mücadele edenlerin aktarları dolaşmaktan yorulduğu ve mücadelelerini baştan kaybettiği günler sona ermeliydi.
Her yıl milyonlarca insanın mahkûm olduğu kalp hastalığı, diyabet, parkinson, yüksek tansiyon ve özellikle de strese karşı toplum hayatında yeni düzenlemeler yapılmalıydı.
İnsanların sadece bedenlerinin değil ruhen de yıprandıkları şehirlerin trafik başta olmak üzere mevcut düzendeki tüm problemleri ortadan kaldırılmalıydı.
Cuma hutbesinde 2. Halife Hz. Ömer(ra)e bile karşı hakkını koruyabilen bir nesil yetiştirmeliydi.
Sadece şehirler değil kendi dışındaki toplumların bile gönüllerini fetheden eden fatihleri yetiştirmeliydi okullarda.
Bütün istediği şey bu masalsı isteklerdi sadece.
Bunları yapabilmek için gerektiğinde bazı şeyleri ret etmesi gerekecekti başlangıçta..
Bu gayretle, bu azimle bu kararlılıkla yola çıktı ve ret etti az şeylerin çok şeyler olduğu gerçeği ile yüzleşti yolun sonunda.
Hikâyenin gerçeğe döndüğü yıllarda dönüp arkasına baktığında ise hedeflediği menzilden hayli fazlaca bir sapma yaşadığını görüyordu.
İnsan için altın ve gümüşün değil, bilginin, dürüstlük ve sadakatin en önemli hazine olduğunu öğrenmişti cami hocasından.
Ama başka hocalardan da hiçbir zaman tökezlememesi gerektiğini, çünkü yıkıldığında elinden tutan birinin olmayacağını öğrenmişti yıllar önce.
Çıktığı yolun sonu nedense ölmek ya da ölmemek ayrımına varıyordu.
Bu sebeple kırılıp bir kenara atılan olmamak için son günlerde şu dua dilinden düşmez olmuştu:
Dağıldık Allah’ım(cc) tekrar topla bizi.
Ayrıldık Allah’ım(cc) tekrar birleştir bizi.
Unuttuk Allah’ım(cc) tekrar hatırlat kendimize bizi.
Kirlendik Allah’ım(cc) tekrar temizle bizi.
Topluca âminlerle yeni bir bahara eriştir bizi.
Bu kadar gelip geçen güz siyasetçisinden sonra bu duya âmin desek bir daha aldatılır mıyız sizce de?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.