GÖNÜL SADAKASI
Bu günler Ramazan ayının sevinç ve bereketinin en fazla olduğu kadar kalan günlerinin sayısının da azalması nedeniyle Müslümanlarda yavaş yavaş hüzün ve ayrılık acısının yaşanmaya başladığı günlerdir.
Geçen geçti gitti.
İlk 15 günlük sevinç günlerinde yapılanlar elbette çok kıymetlidir.
Ama kalan günlerin hüznü ile yapılacaklar da bir o kadar kıymetli olacaktır.
Özellikle de virüs musibeti nedeniyle tabir caiz ise dayanma gücünün her geçen gün biraz daha azaldığı bu günlerde yapılanlar belki de ilk yarımda yapılanlardan daha kıymetli olacaktır.
Eskilerin tabiri ile bıçağın kemiğe dayandığı günlerde uygulanmaya başlanılan ve adına tam kapanma denen zorlu günlerde Müslümanların daha bir dikkatli ve hassas olarak rikkatli davranmaları gerekmektedir.
Bu güne kadar günlük kazanıp günlük yiyen pek çok Müslüman bu kapanma günlerinde kazançları olmayacağı için daha bir sıkıntılı günlere duçar olacaklardır.
Fakir, fukara, garip, guraba bir tarafa işyerleri kapalı kalacak olan pek çok esna bile bu sıkıntılı günlerde zorlanacaklardır.
Bu sebeple bu virüs musibetinin zorluklarını had safhada yaşandığı bu günlerde Müslümanların komşuluk ilişkilerini daha bir fazlalaştırmaları için çevrelerini daha bir dikkatle gözlemlemeleri gerekmektedir.
Milletimiz tarafından Mubarek Ramazan ayının bereketli günlerinde dağıtılmasına özen gösterdikleri zekâtlarını daha bir fakirden ayna hassasiyet gözeterek hesaplamaları bu zor günlerde daha bir ferahlamaya sebep olabilecektir.
Bayram Günü öncesine kadar verilebilir diye bu güne kadar Fıtır Sadakalarını erteleyen Müslümanların bu tam kapanma yaşanacak olan günlerde belki önceden belirledikleri kişilere veremeyecek olsalar bile bayram öncesini beklemeden sadakalarını bir an önce vermeleri de daha hayırlı olacaktır.
Kuranı Kerim ayeti hükmü gereği sabır ve namazla yaptığımız istianeleri hayır ve hasenatla destelemek kendi lehimize olacaktır.
Öylelikle kendi ellerimizle işlediğimiz zulümler nedeniyle başımıza gelen musibetlerin üzerimizden kaldırılması bu günlerdeki azami gayretimizle mümkün olabilir.
Bu düşünceyi yansıtan bir latife eminim ki bu konularda bize yeni ufuklar da açabilecektir.
“Komşumuz olan yaşlı amcaya götürmek üzere hazırladığımız yemek tepsisine bir kaç tane yeni mahsul turfanda patlıcan, salatalık ve bir kaç tane kayısı ekledim ve tam dışarı çıkacaktım ki babam sordu:
"- Nereye gidiyorsun kızım? “
"Ninem bunları kimsesiz yaşlı amcaya götürmemi söyledi" diye cevap verdim.
Bunun üzerine babam:
"- Şöyle yap. Mutfaktan bir kaç tabak daha getir. Her bir şeyi ayrı tabağa koy ve tepsiyi güzelce düzenle.
“Tepsiye koyduğun yemek ve meyve sebzenin yanına kaşık, bıçak ve bir bardak su da koy öyle götür" dedi.
Dediklerinin hepsini yaptım ve elimdekileri yaşlı amcaya götürdüm. Dönünce babama neden böyle yapmamı istediğini sordum. Babam:
"Yiyecek ve içecek ikram etmek 'Mal' sadakasıdır. Verdiğin bir şeyi düzgün vermek ise 'Gönül' sadakasıdır.
Birincisi olan mal sadakası sadece insanların karnını doyurur.
İkincisi ise olan gönül sadakası ise insanların kalbini doldurduğu gibi aynı zamanda hem de karınlarını doyurur.
Birinci ikram şekli kimsesiz ve yaşlı olan kişiye yardım isteyen dilenci hissini verir. İkinci ikram şekli ise insanlara yakın bir dost, iyi bir misafir olduğu hissini verir." diye cevap verdi ve devam etti:
"-Maldan vermek ile gönülden vermek arasında büyük bir fark vardır. Gönülden olanın hem Allah (cc) katında hem de insanlar yanında değeri daha büyüktür." Dedikten sonra biraz durdu. Sonra gözlerimin içine bakarak sözlerini şöyle tamamladı:
"- Bak yavrucuğum. Yapacağımız ikramlar, sevgi ve iyilikle birlikte olsun. Sakın aşağılayıcı ve küçük düşürücü olmasın"
Eminim maksadımız bu sözlerden sonra daha iyi anlaşılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.