Evlilik müessesesi
Kanayan yaralarımızdan biri de gençlerimizin ve birçok yetişkinimizin sevgili (!) adı altında nikâhsız birlikteliğidir. Bu birliktelik, nefisleri daha da azgınlaştırır, ruhları köreltir, insanı insanlıktan çıkarır ve ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurur. İşte günümüzde yaşadığımız sıkıntılar ortadadır. Sokak ortasında delikanlı sevgilisini (!) dövmektedir. Bazıları öldürmektedir. Çünkü nikâhsız birliktelikte sevgi ve merhamet yoktur. Akıl nefisle örtülür, bunun sonucu beyin mankurtlaşır ve ileriyi göremez olur.
Bu sebeple gençlerimizi vakit geçirmeden evlendirmemiz gerekir. Çünkü evlilik müessesesi huzur, saadet ve mutluluk demektir. Sevgi ve merhametin membaıdır. Evlilik, zenginlik, terakki, maddi ve manevi bakımından kalkınma, güç ve kuvvet demektir. Evlilik, kalplerin huzura kavuşması ve sıcak bir aile yuvası kurulması demektir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır” (1)
Bu sebeple millet olarak gençlerimizin elinden tutmamız gerekir. Evladım iş bulsun, makam ve mevki sahibi olsun, yüksek lisansını yapsın, doktorasını yapsın öyle evlendirelim mantığından vazgeçelim. Her şey mevsimindedir. Ürün mevsiminde alınır. Anne olmak makamların en yücesidir. Sünnetullahı göz ardı etmenin bir mantığı yoktur.
Celle ve Alâ şöyle buyurur: “Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (2)
Gördüğünüz gibi evlilik, zenginlik demektir. Bu bağlamda evlenmesine hiçbir manisi olmayan bir kimsenin, bekâr hayatı yaşaması zenginde olsa miskin ve kimsesizdir.
Gençlerin evlilik yükünden kaçınıp, nikâhsız birlikteliği haram ve sünnete aykırıdır. Kendine, ailesine ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumsuzluktur.
Aleyhi’s-Salâtü ve’s-Selâm Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: “Nikâh benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel etmezse o benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı siz (in çokluğunuz) ile iftihar edeceğim. Kimin maddi imkânı varsa hemen evlensin. Kim maddi imkân bulamazsa (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.” (3)
Zahiriyye mezhebine göre evlenmeye gücü yetenlerin evlenmesi farz-ı ayındır. Hanefilere göre, zinaya düşme korkusu olan kimsenin evlenmesi vacip, değilse sünnet-i müekkededir. Kadına haksızlık yapma korkusu durumunda mekruhtur.
Söz konusu hadis-i şerifin kültürel, ekonomik, siyasi ve askeri boyutları vardır. Çünkü iş gücünün artması nüfus oranıyla orantılıdır. Nüfus arttıkça iş gücü artar, azaldıkça is gücü eksilir
İbn-i Haldun bu konuda şöyle der: “Bil ki ümranın (toplumun) eksilmesiyle çalışma ve emek yok olur veya azalırsa, Allah (o yerde) kazancın ortadan kalkmasına izin verir. (Yani orada kazanç ve birikim olmaz). Nüfusu az olan şehirlere dikkat edildiğinde, insan emeği ve çalışmanın azlığından dolayı, rızkın ve kazancın nasıl azaldığı veya ortadan kalktığı çok iyi görülecektir. Aynı şekilde ümranı çok olan şehirlerin durumunun ise çok daha iyi ve refah içinde olduğu görülecektir. Bu yüzden bununla bağlantılı olarak halk şöyle der: “Ümranı eksilen yerlerin rızkı da kaybolup gider.” Hata çöllerdeki nehirlerin akması bile kesilir. Çünkü gözlerin (kaynakların) kaynayıp fışkırmasının sebebi, insan emeğini gerektiren kuyu kazımadır. Bu durum tıpkı hayvanların memelerinin sağılmasına benzer. Hayvanın sağılması ve sütünün memeden dışarıya çıkarılması terk edildiğinde meme kuruyup süt kesildiği gibi, (kuyu kazıp) suyun dışarıya çıkarılması terk edildiği zaman da kurur ve toprağın içine çekilir. Kalabalık bir ümrana sahip olduğu dönemlerde su gözeleri ve kaynaklarıyla bilinen yerlerin harap olup ümranı dağıldıktan sonra, suların tamamen nasıl toprağa çekilip kaybolduğuna ve sanki daha önce hiç yokmuş gibi bir hale geldiğine dikkat et.” (4)
İşte evlilikten maksat, çoluk- çocuk sahibi olmaktır. Yani nüfusu artırmaktır. Nüfusu artırmak zenginlik ve refahın artması demektir. Bu sebeple karı- koca olmaktan maksat, çocuk talep etmektir. Kur’an-ı Kerim, sırf şehevi tatmine ulaşmak için onlara yaklaşmayınız, çocuk talep için yaklaşınız, buyurmaktadır. “…Şimdi artık onlarla birleşin ve Allah’ın sizin için yazdığını isteyin…” (5)
Allah’ın yazdığından maksat, çocuk talep etmek ve nüfusu artırmaktır. Evlilik kurumunun kutsiyeti ve önemi, haramdan kaçınıp, helal yoldan huzura kavuşmak ve çocuk sahibi olmaktır. Nikâhsız birliktelikte yani haramda huzur yok, taşkınlık ve saldırganlık var, ateş var.
Dünyada ülkeler, nüfus oranıyla nüfuz sahibidir. Çünkü kalkınma nüfus ile olur. Çin’in, Rusya’nın, ABD’nin, Fransa’nın, Almanya’nın Birleşmiş Milletler’de söz sahibi olması bunun bir göstergesidir. Mesela Çin’i bu nüfusuyla yok sayabilir misiniz? Birleşmiş Milletler’de söz sahibi olmasına engel olabilir misiniz?
Not: Gelecek hafta karı koca ilişkileri üzerinde duracağız.
********
Kaynaklar
1- Rûm,30 /21
2- Nûr, 24 / 32
3- Sünen-i Tirmizi, Nikâh, Hds. No: 108I
4- İbn-i Haldûn, (Çev. Halil Kendir), Mukaddime C.2, s.522.
5- Bakara, 187
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.