Dolunay ve Yıldızlar
Dolunay ve Yıldızlar, Tûbâ Bâkîler Sütdede’nin, sevgi temelli, “Hayatlara vurulan “El-Vedûd Mührü” diye, aslî noktasını işaretlediği ilk kitabı.
Üslubuyla dikkat çeken yazarın Diyanet, Sur, Somuncu Baba, Şebnem, Altınoluk gibi dergilerde ve bazı elektronik edebiyat siteleri ile yerel gazetelerde yazıları yayınlanmış. 2017 Yahya Kemal Yılı Edebiyat Yarışmasında “Katre-i Gevher” isimli eseriyle Türkiye 2.si, şiir yarışmalarında birincilikleri olmuş, özel kuruluşların düzenlediği muhtelif yarışmalarda ise çalışmaları dereceye girmiş ve ödüllendirilmiş.
Yazar, kitabında, Konya’da yaşayan altı hanımefendiyle olan söyleşilerini aktarsa ve “Bu kitap, çiğdem yaratılışlı bazı hanımların hayatlarını, ihtisas alanlarını, zevklerini, pişmanlıklarını vs. anlatmayı amaçlıyor” dese de, asıl merkeze aldığı “Müselsel olarak ve kahir ekseriyet erdemler bütününü ‘saf’ ruhunda toplayan aslında bir kanun adamıdır.” dediği muhterem pederi merhum Hamit Bâkîler Beydir.”
İstisnalar dışında, hangimiz ana babasını sevmez. Fakat kimileri üzerimizde daha müessirdir, güzel numunedir, ulvî bir rehberdir, Hamit Bey gibi.
“Benim için o dolunaydır, ayın görünen ama ve parlayan yüzüdür. Annem afitâbım ise babam mehtabımdır. Güngörmüşlüğü, nezâketi, merhameti, engin tecrübesi ve san’atkâr ruhuyla edebî çalışmalarıma yön veren, dayanağım, duâ pınarım, hattat, edîp, aynı zamanda ince bir beyefendi olan babacığımla bu kapak altında kısaca tanışmış oluyorsunuz.”
Kitapta bahsi geçen hanımlar ise, Yazarın “Gönül gökyüzünün yıldızları” olarak tanımlanmakta. Şahsen bu payeyi hak ettiğimi düşünmüyorsam da; teşekkür ediyor ve zengin, müstesna bir kalbin cömertliğine veriyorum. Kuşkusuz, bir görüş duyuş birliğiyle, ruh akrabalığımız da mevcuttur.
Tûbâ Bâkîler, genellikle yapıldığı gibi; bazı popüler, herkesin peşinde koştuğu şahısları kitabına dâhil edebilirdi. Hâlbuki çevresindeki, gönül dünyasındaki hanımlara yer vermiş, tanıtmayı gaye edinmiş. Bu duruşu, samimiyeti, anlamlı ve kıymetli buluyorum.
Neticede, kitapta yer alan isimlerin hayat hikâyelerinden, fikirlerinden, aydınlatıcı noktalar, saptamalardan bizler de nasipleniyoruz. Bazı küçük örnekler vermek istiyorum.
“Eskimeyen Dost” Eğitimci Gönül Mumcu İkiz, unutulmaz hatıralarından birisini anlatıyor:
“...4-5 yaşlarında bir çocuk idim. İki erkek yeğenim ile aynı evde kalıyorduk. Mahallemizde asil, hayırsever, saygıdeğer bir Hacı Kaymak Efendi vardı. (Hacı Kasım Kaymak). O amca mahalle çocuklarına ‘Kim sabah ezanı okunurken uyanırsa ona 10 kuruş vereceğim’ derdi. Biz de pencerede kapıda uykulu gözlerle o dedeyi bekler, 10 kuruşu uça uça alırdık. O zaman on kuruşa dondurma, simit alınıyordu. O tatlı hatırayı unutmam mümkün değil.”
“Onun Adı Aşk” başlığında, isminin geçmesini istemeyen bir hanımefendi; “Hayatınıza serlevha yaptığınız bir hadîs-i şerif var mıdır?” sorusuna şöyle cevap veriyor:
“Ben bir hekim olarak şöyle diyorum; bütün hadîs-i şerifler bir vitamin hapıdır. Yut yut şifa bul. Hepsinde çok derin, faydalı hikmetler var. ‘Sabahleyin Ebû Hureyre’den gelen hapımı yutayım, öğleden sonra Enes bin Malik’ten gelen hapımı yatayım’ dediğim hârika bir iyileşme reçetesi. Bütün bunların içinde beni yönlendiren, kanalize eden, yetiştiren bir hadis-i şerif var ki çok etkilenirim; Efendimiz (sas) buyuruyorlar ki ‘Siz yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de merhamet etsin.’ (Ebu Dâvut, Edeb, 66) ‘Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.’ (Buhârî, Edeb, 27). Bu ifadelerle dinimizin muazzam bir sevgi dini olduğunu gördüm. Bu sevginin de ana kaynağı merhamettir.”
“Kur’anla Destanlaşan Bir Ömür” de Uzman Vaize Halide Kılıç şunları söylüyor:
“…Hayatın bütün zorluklarını ve yokluğu iliklerime kadar yaşadığım için şu anda bulunduğum makam ve elimdeki nîmetler hiç önemli değil ‘kıymet bilmek’ çok önemli. İşte biz bu erdemi kaybettik. İletişim cihazları, ulaşım, haberleşmenin olmadığı sert bir coğrafyada, dişinizle tırnağınızla elde ettiğiniz güzellikler, kendi cinsinde şükrü gerektiriyor. Lâyıkıyla şükredip kıymet bilenlerden olalım inşâAllah.”
“Yalçın dağların Kardeleni!” Dr. Semin Güler Oğurtan’ın evlilik hakkındaki bazı düşünceleri:
“Evlilik başlı başına bir okuldur. Enteresan olan yanı; bu evlilik okulunda hem öğrenci hem öğretmensiniz. Hem eş hem anne hem evlat hem komşu hem akraba hem en önemlisi kulluk rolünü devam ettirirken mutlak hayat olan cennete hazırlanma ve cenneti kazanma peşindesiniz. Birbiri içine geçmiş sosyal dairelerde inançlarınızı yaşama gayretinde, pozitif puan toplama peşindesiniz. Geç yaşta evlendim. Benim gibi evliliğe hazır olduğunuzu hissetseniz bile evlilik kurumuna adım attıktan sonra hayat şeklinizi yeniden düzenlemek ve iradenizle devam ettirmek, sorumluluk almaktasınız. Eğer eşiniz cennete giden yolda desteğiniz ise, harika bir yolculuk oluyor, değilse imtihan içinde imtihanın bilincinde zorlanıyorsunuz. Hayatı paylaşmanın en güzel yollarından biri evliliktir.”
“Nâzenin Bir Edîbe” Hüzeyme Yeşim Koçak, “Hayat ‘Hüzeyme Yeşim’ isimli yolcuya ne öğretti” sorusunda terliyor:
“BEN’e güvenemediğim için kesin konuşamıyorum ama ‘hayat Azîzdir’ diyebilirim.
Bazen içimde fâniliğe, ötelerde bir yere, aslî vatana, bir aşk ve hakikat merkezine dâir ulvî bir hissiyat peydahlanıyor, ipuçları yakalıyorum.
Bazen ‘Bu da geçer Yâ Hû! Hak bir gönül verdi bana! Aşk imiş her ne var ise âlemde…’ diyerek, şarkılar, şiirler mırıldanıyor… kuş gibi uçuyorum. Kaf Dağını aşıyorum.”
“Nurefşan!” Uzman Vaize Hülya Anıl, en sevdiği çiçeği kOKlUYOR:
“...Meram’daki evimizin bahçesinde çok güzel kokan zambaklar vardı. Ben onların açmasını kıştan itibaren beklerdim.
Onlarla konuşurdum; ‘Çok özledim sizi, hasretinizi çekiyorum’ derdim. O zambaklar benim gözümde peygamberleri temsil ederdi. Neden mi? Çünkü kış boyu, bahar boyu beklediğim çiçekler yalnızca 15 gün açar sonra hemen solardı. Peygamberler de öyle. İnsanlık çok uzun zaman beklemiş, ümit etmiş ancak peygamberler kısa bir süre yaşayıp görevini tamamlamış ve gitmiş. Ben o çiçekleri beklerken bütün peygamberlere selam gönderip salavat okurdum. Bir de zambakların ortasındaki sarı tozları peygamberlerin zellelerine benzettiğimi söylemek isterim. Üfleyince hemen yok olan, tıpkı Allah’ın bağışladığı gibi uçuveren zelleler, zerreler.”
Dolunay ve Yıldızlar, yararlı bir çalışma, bir güzellik tohumu.
DİB Kur’an kursu öğreticisi Tûbâ Bâkîler Sütdede, bir bakıma, kitabında kendini ele veriyor. Varlığını inançla, kalemle, asil hedefler, güzel işlerle bezeme çabasını gösteriyor.
Tebrik ediyor, yeni kitaplarıyla buluşmayı diliyorum. Yolu açık olsun.
Tûbâ Bâkîler Sütdede, Dolunay ve Yıldızlar, Kitaplararası, 2022
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.