Ebubekir Mücevher

Ebubekir Mücevher

Doğrultmak için doğ

Doğrultmak için doğ

Başlangıçlar sona aittir ve sonlar başlangıca…!

Ve yüklenmişti özlemi bir karınca..!

 

Özlem ki herkesin kalbi ağırlığınca

Cebel-i nurda rastladım bir kırlangıca…

Kanadını kalbine basmış, özlemi gözlerinden yaşa karışmış..

Beklemektedir…!

Save kurumayı

Mecusilerin ateşi sönmeyi..

Kisra’nın sütunları yere çivilenmeyi

Bir çocuk diri diri gömülmekten kurtulmayı beklemektedir.

 

Beklemektedir, karanlık aydınlığını kucaklamak için..

Beklemektedir Hıra, seninle hasbıhal etmek için..

Ciğer pişirmek için aşkından Ebubekir beklemektedir..

Kılıcını adaletle bilemek için Ömer beklemektedir…

Yatağına uzanıp canından geçmek için Ali beklemektedir.

Ezan okumak için Bilal, beklemektedir.

 

Hatice bütün azmi ve inancıyla

Ayşe sevgisi iffeti ve aşkıyla..

Fatıma kalbinde ki yangınla koşturmak için

Beklemektedir.

 

Mekke sahibini beklemektedir.

Medine devletin olmak için süslenmektedir.

Kudüs yükselişine şahitlik için ayaklarını beklemektedir..

Sevr’de bir yılan..

Medine’de bir hurma kütüğü…

Gökte bulut..

Taif’te tarifsiz acı vereceğini bilen bir taş

Uhud’da senden ayrılacağı için üzülen bir diş..

Beklemektedir..!

 

Yerde toprak, çölde bir aslan avcısı

Zenci bir köle, esmer bir kız çocuğu…

Ebu Hureyre, kucağında bir kediyle…

Ebu Eyyüb evinde misafir edecek olmanın sevinciyle..

Beklemektedir.

 

İstanbul’u fetih etmek için Fatih Sultan

Emanetlerini korumak için Yavuz Selim han

İsmini yüceltmek için Kanuni Sultan Süleyman

Beklemektedir..

 

 

Buzlar ülkesinde , beyaz sakalını dünyaya bağlayan bir Tolstoy beklemektedir.

Bulantılar içinde, ruhunu sallayan Sartre seni beklemektedir.

Yalnızlığı kendine sarıp, sensiz yanmışlığı yaşar Kafka..!

Senin ayağındaki tozu özler Mevlana…!

Senin için koyar başını dergahın kapısına Yunus..!

 

Dağlar yürümek için ardından,

Okyanuslar bütün dinginliği ile karışmadan…

Beklemektedir..!

 

Filistin’de kurşunlara merhaba diyerek uyanan..!

Çeçenistan’da , kurşunları kalbine süs yapmış bir adam..!

Afganistan’da  Seyyid Muhammed..!

Türkiye’de Ahmet..!

Seni beklemektedir, yeniden medeniyet olmak için İslam..!

Seni beklemektedir keşiş, haham ve imam..!

Seni beklemektedir kalplerden uzağa düşmüş iman..!

 

Sen ki en kutlu doğan…!

Sen ki şefkatli, merhametli ve emin olan..!

Ölmüş, öldürülmüş gönüllerimize doğ…

İçimizdeki, ateşleri söndür, içimizdeki saveleri kurut…

İçimizde kurulmuş bencillik saraylarını yerden yere vur..

 

Gel ki gurur ve kibirle  kirlenmiş yüreklerimize, inci bakışlarındaki ışıltı nüfuz etsin…

Gel ki zalime buğuzsuzlaşmış dillerimiz, buğz edebilsin..!

 

Yüzsüzleşmiş yüreklerimize yeniden doğ..!

Ve gene zulmeti, şefkatinle boğ…

 

Gönüllerimizin ufkunda zuhura yeltenen örümceklere inat… !

İçimizde çiçeklensin Server-i Kainat..!

Sen ki, garibe, mazluma kol kanat…

Sen ki gül-i katmer…!

Sen ki nur-i kamer..!

Sen ki ümmeti için gözyaşı döken peygamber..!

 

Cevher’dir özüm , Mücevhercedir sözüm..!

Sen kainatın incisi..!

Sen insanlığın birincisi..!

Sen terbiye edenin en sevdiği mürebbisi..

Baharın müjdesi , suyun katresi aşkın adresi..!

Ey Rabbin sevgilisi..!

 

Bütün kırık dökük harabelere dönmüş kalplerimize her defasında yeniden doğ…!

Konferans salonlarında, konser sahnelerinde, ellerimde alkışlarla değil, gözlerimde yaşlarla andım seni..!

Tek istediğim görmediğimiz çağlarda var olan efendim..!

Her dem gönülüm de ve gönüllerde doğ..!

( Ebubekir Mücevher) 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ebubekir Mücevher Arşivi