Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Din ve Toplumsal Değişim

Din ve Toplumsal Değişim

İnsanlar genelde dinin toplumsal değişim üzerine en önemli faktör olduğunu düşünmelerine rağmen dinin teorik kurallarının hayata uygulamaları dikkate alındığında, toplumsal değişimlerin dine ait tutum ve davranışlarda ortaya çıkan değişimleri daha fazla etkilediği gibi bir sonuç çıkmaktadır

Son yıllarda sanayileşme, kentleşme, sekülerleşme ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelere bakıldığında din ile toplum arasındaki karşılıklı etkileşimlerin özellikle geleneksel dini yapılarda yetişen bireylerin tutum ve davranışlarında ortaya çıktığı görülmektedir.

Toplumsal yapıları toplumsal olgular veya toplumsal kurumlardan ve toplumsal kurumların belirlediği sosyal ilişkilerden oluştuğu kabul edildiğine göre her toplum tarihi gelişim süreci içerisinde farklı dinlerle, farklı uygarlıklar ve farklı kültürlerle ilişki içerisine girmek suretiyle bir sosyokültürel bünye oluşturmuş olmaktadır,

Toplumu her katmanı ile bir bütün sosyal bir sistem olarak kabul edersek ve toplumsal olgular da toplumsal kurumlardan oluşan bir yapı ise, toplumun kültür ve yapısında ortaya çıkan toplumsal kültürel değişimler çift taraflı değişim olmak zorundadır.

Türkiye’de bahse konu çift yönlü toplumsal değişimler din söz konusu olduğunda Türkiye'de din mezhep ve tarikatlar düzeyinde yaşandığı için geçirilen değişimler de yine mezhep ve tarikatlar üzerinden olmuştur.

Türkiye'de cumhuriyetin kuruluş yıllarında devlet zoruyla yaşatılmaya çalışılan büyük yapısal değişimin mezheplerden ziyade tarikat düzeyinde yaşatılmış olmasının etkileri ve bu değişimin örgütlenmede değişim veya yer altına inme şeklinde anlaşılması gerekmektedir.

Söz tarikatlardan açılınca değişimi en çok gördüğümüz tarikatlar içlerinde tekke mûsıkîsi alanında hem bestekâr olarak hem de bu besteleri icra eden kişiler olarak en çok sanatkâr ve eser kazandıran Mevlevilik ile Cerrâhîliğin ayrı bir yerinin olduğunu ifade etmek gerekiyor.

Değişimin musiki aracılığı ile oluşması veya tekke musikindeki değişim yönünü başka bir yazıya bırakarak toplumsal değişimin dinde yaptığı değişimlere bakmanın daha doğru olduğuna inanıyoruz.

On dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren sanayileşme, nüfus artışı ve iletişim teknolojilerinin gelişimine paralel olarak şehirlerde yoğunlaşan toplumlarda ortaya çıkan değişimlerin en belirgin yönünün bilgiye ulaşmadaki kolaylık olduğuna inanıyoruz.

Son yıllarda insanların yıllarca okullara giderek veya yine yıllarca medreselerde diz çökerek öğrenecekleri bilgileri istedikleri mekanda istedikleri zamanda ulaşma ve ellerinin altında bulundurmalarını sağlayan teknolojiye erişen insanlar karşılaştıkları bilgi bombardımanı karşısında bir anda kendilerini âlim zannetmeye başladılar.

Kısa sürelerde elde ettiklerini zannettikleri yeni bilgilerin etkisiyle içinde yaşadıkları toplumların statikliğini kırmak gibi bir amaca yönelen kişilerin toplumlarında şimdiye kadar görülmedik bir biçimde kültürel, ekonomik ve siyasal alanlarda ilerlemeler sağlayacağını iddia etmişlerdir.

Toplumun oluşumundaki en önemli etken olan dinin sabitelerini yaşayan ve savunan insanların devlet gücüyle kısıtlanması hatta yok edilmeye çalışılması ile kendilerine sağlanan ortamda kısa sürelide olsa bir çevre sağlamış olsalar da, sonunda sadece dinin değil toplumun da sosyal ve kültürel sahalarında meydana getirdikleri yıkım daha büyük olmuştur.

Bunlardan birisinin imam-ı Azam da adam, ben de adamım, demesine rağmen kültürel değişim yapacağını zannettikleri bu kişiyi zamanla tanıdıkça bu kişinin okuduğu tüm yüksek dini tahsillerin hiç birini tam olarak bitirememiş ve kendi kültürel eğitimini bile tamamlayamamış olduğunu herkesin anlaması uzun sürmemiştir.

Bir diğerinin Hz. İbrahim'in Şeraitinde Namaz kaç rekâttı bugün bizlerin kıldığı namaz gibi 5 vakit ve rekât sayıları da bu günküyle aynı mıydı? diyerek başladığı din satıcılığında yazdığı onlarca kitapla toplum tarafından bir süre hoca sıfatı ile anılacak derecede biri olsa da gerçekte gafil ve cahil olduğunun ortaya çıkması uzun sürmemiş ve bizim ekran şovmeni ve tribün sevicisi akademisyen hocanın Kur'an'ı yeniden keşfetmesinin ve yelken açtığı yeni yeni içtihatların yüzyıllar öncesinin şaz görüşleri olduğu ortaya çıkıvermiştir.

Daha beteri ise ehlisünnet adına söz söyleyen hoca sıfatlı ekran şaşkınının azgın laik kesimin sırf kendisine yüklenmesin diye son haftadaki malum olay yüzünden ihvanlarını ve tüm müktesebatını bir kalemde satmasıdır.

FARKINDA MIYIZ?

Müslümanlar 13/15 yaşındaki kızların flört etmesine itiraz etmiyorlar ama 16/17 yaşındaki gençlerin evlendirilmesine gelince bizim mahallenin borazanlığına soyunan ezikler çağdaş laikçilerle el ele verip ortalığı velveleye veriyorlarsa o toplumda din toplum tarafından yine din adına değiştirilmiş demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi